Murat
Belge, bir zamanların ‘Lost’ dizisi gibi, konuyu bozdukça bozuyor, bilgi ve
zeka düzeyini düşürdükçe düşürüyor.
Bu kez
şöyle demiş:
“Belki
paradoksal görünür ama bu soyutlama düzeyinde baktığımızda, bu düzeyde olanlar,
"devlet yapısının değişmesi" ya da devletin yeniden kurulması"
gibi bir olay olmaktan çok, tarih içinde değişen yapının aslına döndürülmesi
olarak değerlendirilebilir.”
Vah ki
ne vah. Vah vah da vah vah.
Bir
önceki politik momente dönmekle, aslına rücu etmek arasında dağlar kadar fark var.
Padişahlıktan
ve halifelikten çıktık, cumhuriyete girdik. Şimdi, padişaha ve hilafete geri
dönsek, aslımıza mı rücu etmiş olacağız?
Onun
sözünü ettiği şey, daha önceki erken cumhuriyette kuvvetler birliğinin, 1950
sonrasında kuvvetler ayrılığına dönüşmesi.
Atatürk
de tek adamlıkmış, Erdoğan da öyleymiş.
Birileri
bu adama akıl fikir versin.
Meşruti
monarşi, mutlak monarşi, teokratik monarşi, diktatörsel monarşi, militarist
monarşi, reel sosyalist monarşi, faşist monarşi aynı şeyler mi?
Hepsinin
örneği var ama:
Kraliçe
Elizabeth, Brunei Sultanı, Papa, 2 kere Franco, Stalin, Hitler, aynı tip
yönetim mi kullandılar?
Hepsi
tek adam bunların.
Belge’yi
negasyonladık ama asıl sorumuza gelmedik:
Birinci Cumhuriyet’ten
İkinci Cumhuriyet’e geçilince ne oluyor? Fransa bunu 4 kere yapıp, 5.
Cumhuriyet’ine geldi, ne oldu?
Demek ki
devlet, rejim, şu bu değişiminin tanımı, o denli açıkseçik değil.
Olası
ölçütler:
Anayasa
değişimi.
a-
Rejim
değişimi ki yukarıdaki monarşiler arası geçiş olursa da, bu bir rejim
değişikliği sayılabilir. İstemeyen saymaz ama. Tanımlar bulanık çünkü.
b-
Tek
partililik veya çok partililik (arada ABD’nin 2 partili sistemi var).
c-
Güçler
birliği veya ayrımı.
d-
Cumhuriyet
türü yönetim biçimlerinde, cumhuriyetin niteliğinin değişmesi ki anayasal
değişiklik de böyle bir şey.
1789’dan
beridir, birden çok ülkede krallık gitti, sonra geri geldi veya getirildi.
1648’de
İngiltere’de kral götürüldü, yerine askeri diktatör geldi ki bu en çok
İspanya’da yaşandı.
1990
ertesinde eski Bulgar kralı, ülkesine geri dönüp meclise girdi.
Andorra’da
yakın zamana kadar, 1 prens ve 1 piskopos birlikte hükümdar idi. Melez ve duble
monarşi gibi bir durumdu yani.
Belge’nin
bunları biliyor olması gerekli, tıpkı bir zamanlar tersini söylediğinin
tersine, Fransa’da ulus-devlet inşasının, devrimden
hemen sonra tek ulusal dil kullanımı zorunluluğuna geçilmesiyle başladığını
bilmiş olması gerektiği gibi.
Bunuyor
desek değil, kambura yatıyor desek değil.
Bir de
dürüstsüzlük etmiş:
Bugün
eğer Kürtler ayrı bir devlet kurarsa, Türkiye işte o zaman devlet olarak bitmiş
demektir. Onu 2. Cumhuriyet bile kurtaramaz. Ve Belge, buna karşı olmadığını
açıklamıştı bir zamanlar.
Gelelim
sevgili TC’mize;
1923-2013
arasındaki TC tarihini 9 döneme bölüp, 3 adam, 3 darbe, 3 liberalizm olarak
şemaladığımı daha önceleri kezlerce yazdım. Benim bakış açımda da 1.
Cumhuriyet, Aralık 2013’te bitti ve bunu da öngörmüşüm, öngörmüşüm diyorum,
eski yazılarıma bakınca bunu gördüm. 10 yıllık dilimleme, zaten öyle bir şeyi
tahmin ettiriyormuş.
Onu
bitirmek, AKP’ye kısmet oldu ama 3 darbe olmasa, 3 liberalizm olmazdı, 3
liberalizm olmadan da (yani 1 veya 2 liberalizm dalgasıyla), 1. Cumhuriyet
bitmezdi. Ve Atatürk’ün cumhuriyetini zaten 1938’de yok etmeye başlamışlardı,
hatta o sağken ve sağlıksız iken bile.
Müstakbel
cumhuriyet de, ne Mehmet Altan’ınki olacak, ne de bir başkasınınki. Çünkü artık
tarih akışı, tüm Dünya’da şapa oturdu. Dünya’nın yarısı zaten
liberalleştirilemedi, onlara hiçbirşey olmayacak. Geri kalansa, 10 veya 16
yıldır çöküyor zaten.
Osmanlı’da
fetret olduysa, Cumhuriyet’te de olabilir. Bu fetretleşmenin değişik dillerde
ve söylemlerde değişik adları var: Kaos (genel), karanlık (Ukrayna), terör
(Fransa), vd.
Bildiğimiz
kadarıyla tüm Dünya’da eşlenik
Orta-Çağ’laşma şimdiye dek hiç olmadı ama şu anda olan tam da o.
Çıkış
olarak:
Bu
durumda, 2. Cumhuriyet için koyduğum başlangıç menzilini, 2023’ten epeyi
ilerilere çekebilirim.
Dipnot:
Belge’nin
beni deli eden bir alıntısını daha yapayım:
“Tamamlanan
(tarihte hiçbir şey tamamlanmaz) bu işi ben bir "seçkin azınlık"
diktasından "pleb çoğunluk" diktasına geçiş olarak görüyorum.
İkisinin de dışavurum biçimi "tek adam sultası."”
Tarihte
insan türü tamamlanır, çünkü tarih insanınkidir, Homo Posterus’un tarihi olmaz.
İnsan türü de (veya 1. Homo Sapiens de), 1945’teki 2 atom bombasıyla zaten
çoktaan bitti.
Ortada
dikta falan olmadı hiç, onu başarmaya debelendiler ama bugüne kadar hiç kimse
onu beceremedi. Ne İnönü CHP’si, ne de Erdoğan AKP’si. Stalin 30 milyonu, Mao
20 milyonu, Kmerler 3 milyonu mezara yolladı, buna devrim iç savaşları dahil
değil, kitlesinin canını alma bu yalnızca.
Şu anda
Türkiye’yi taşralılar yönetmiyor, çünkü kimse yönetmiyor veya yönetemiyor. Üstelik
taşralı güzellemesini yapanlar, onun müridleri idi. Müslümanseverlikleri gibi,
taşralıseverlikleri de mevcut Yeni Birikim’cilerin.
Bugün
olup biten şey, yanılmış devlet, devletin güçlerinin birbiriyle savaşması,
sokaktan çekilip oraları kent cangılına çevirme gibi durumlar ertesinde, eline
silah geçmiş ayaktakımının, başıbozukların, mafyanın, mafyacıkların, kenar
mahalle sultancıklarının gepgeçici
sultalarıdır.
51
yıllık okuryazarlığımda, 10 egemen tarikat dönemi, 10 hegemon baba dönemi, (1960’ı
ana karnında yaşadığım için 1 eksik olarak) 3 başarılı darbe, 3-5 başarısız
darbe gözledim. Yani hegemonya dediğin, 5 yıl sürüyor yalnızca. AKP’ninki 12
yıl sürdü ama AKP’nin hükümetlerinin ortalama ömrü ile genel ortalama aynı. Yani,
AKP en az 3 proje oldu şimdiye dek: Erdoğan, Davutoğlu, Yıldırım. Yani AKP
başlangıçta, bir ABD projesi idi ama artık ABD de balatayı sıyırttı: Sağ olsun
Trump delisi. Dolayısıyla AKP, başıboş kaldı. İçeride entelejesiyansımız,
liberal demokrat köşe yazarı kamuflajında 10 yıl onu desteklediler, sonra da onlar
onları içeri attılar. CHP desen, 12 yılda 0 muhalefet gösterdi. Tüsiad 5’e
bölündü. Ordu dağıtıldı. Medya ödülle veya cezayla bitirildi.
Olabilir,
ben 54 yıldır aynı yemekleri yediğimi ve refah düzeyimin aynı olduğunu
biliyorum. 80’in 50’si için de öyle hala.
Yani:
Gelecek
hep gelir ve uzun sürer.
Demokrasi
ise, 2.500 yıllık bir yalan-sahte-söylem, çünkü kitle ona hiç ikna olamadı.
Eğer çoğunluk demokrasi isterse, nah başarır dikta. Evren, % 92,5 aldı da ne
oldu?: Evde göz hapsinde öldü. Bu ülkeye de, AKP önkoşullarını bu adam soktu.
Sonra da, AKP’liler onu mahkum ettirdiler.
(9 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder