Vay
canına, bu ülkede neler oluyor sayın seyirciler.
“Leman
Sam, geçen yıl Kurban Bayramı'nda, sosyal medya üzerinden, "Benim için
IŞİD ile bıçağını masum bir hayvanın boğazına dayayan aynı duygudadır. IŞİD
beni şaşırtmıyor" şeklinde bir mesaj paylaştı. Bu paylaşımı sebebiyle
Leman Sam hakkında 'halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen
aşağılama' suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sam,
geçtiğimiz temmuz ayının ilk yarısında hakkında açılan bu davadan beraat etti.
Mahkeme,
karar metninde kurbanın ibadet değil, bir gelenek olduğunu vurguladı. Kurbanın
tarihin ilk dönemlerinden bu yana çeşitli toplumlar tarafından kullanıldığını
hatırlatan mahkeme, kurban hakkında 'dini
yaşam tarzları içerisinde yer edinmiş gelenektir' nitelemesini yaptı. Karar
metninde şu ifade eyer aldı: "Dolayısıyla kurban geleneğinin bir dini
değer olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, Emine Leman
Şenkan hakkındaki suçlama oluşmadığı için beraatine karar verilmiştir.””
Haberdeki
eksik ayrıntı şu:
Mahkeme,
bu kararını alırken, akademisyen veya devletin dinsel görevlisi birilerini
bilirkişi olarak kullandı mı?
Ya da
başka deyişle:
Bir hukuki kurum, bir dini olgu hakkında karar verme hakkına ve/ya yetkisine sahip midir?
Yani, Türkiye’de.
Bu karar
bozulmamışsa, bir içtihat oldu. Yani
bundan böyle bu yönde karar alınmak durumunda. Tabii, yine hakimin kişisel
kararı da önemli ama bilgili bir avukat, bu konuyu kullanır.
Bir de
şunlar var:
Ezan da,
oruç da, hac da, sonradan yaratılmış geleneklerdir: Kitap indiği ilk günden
beridir var olan şeyler değillerdir yani. Hepsinin ilk kez ne zaman eylendiği
tarihte yazılıdır. Dolayısıyla, tümü sonradan
oluşmuş gelenek sayılabilir bu bakış açısıyla.
Daha
derine girmeyelim, bir tarafımıza kaçabilir. Belki kaçmıştır bile.
(20 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder