Pazar, Ağustos 27, 2017

Yapıl(a)mamış Bir Film: Jodorowsky’nin ‘Dune’u

Bazı filmlerin yapılmamışlığı, yapılmışlığından daha iyidir ve tersi de:
Yapılmış ‘Dune’ ortada, bu link de yapıl(a)mış bir ‘Dune’ projesi:
Önnot: Bu metin, bir taslağın da bir taslağı olacak, çünkü başlıklar sayıldıkça kimilerinin birkaç metin, kimilerinin bir kitap hacim tutabileceği görülecek.
Öncelikle bu film, bir çizgifilm değil ama elde hep çizimleri var. Sanırım, onları da ‘Alien’ın yaratıcısı Ginger yapmış.
Filmin taslağını yönetmeni anlatıyor. O da, yapılmış ‘Dune’ denli fecaat olacakmış. Aslında o proje, çizgifilm ve/ya çigiroman olarak yapılmalıymış.
Gelelim karşılaştır-karşıtlaştır’lara:
Teknoloji:
‘Akira’ yapılmasının imkansız olduğu bir dönemde, 1974-1984 arasında, 10 yılda, her karesi yaratıcısı tarafından tek tek elle çizilerek yapılmış bir çizgifilm. Bilimkurgunun ve animenin bir başyapıtı ama. Yaratıcı, çizgilfilmi, boş zamanlarında tek başına yapmış, tek başına: 100 dakika, 6 bin saniye, 60 bin kare. Yani, teknoloji yaratıcılar için bir bahane değil: Prokodin-Gorskii renkli fotoğraftan 50 yıl önce, yine tek başına, 3 renkli filtreyle çekilmiş 3 siyahbeyaz karenin üstüste bindirilmesiyle yaratılmış renkli fotoğraflar dizisi: 19. Yüzyıl sonunda ve 20. Yüzyıl başında cam negatif olarak çekilmişler, 100 yıla yakın saklanmışlar, ancak 2000’de basılabilmişler.
Ana eser – yorum eser ayrımı veya romanın film yapılması çapraz medya problematiği ve anafikir / ana tematik:
Bu açıdan bakınca, her 2 yönetmen de, Lynch de, Jodorowski de, ‘Dune’i feci yanlış algılamış, anlamış ve yorumlamış bizce. İşin tuhafı, ikisinin de öne çıkardığı tiplemeler romanda çook tali tipler. ‘Dune’ın anafikri bir acaiptir: Bir cehennemi bir cennet yapmak da, birilerinin cennetini cehennem yapar veya cehennem bile, bazıları için cennettir.
Bu arada ‘Dune’, Arapça olup, ‘toprak’, ‘çöl’ ve ‘Dünya’ demektir. Dolayısıyla ‘Dune’da İslam’ın ve tasavvuf üzerinden zenin esas alınması olağan, çünkü tasavvufun İslam’a girdiği bölgelerde de çok çöl var. Ayrıca bu konu, ancak 20. Yüzyıl’ın sonunda ve bir Japon, evet bir Japon tarafından bilimselce açımlanabildi. Yani, işi beceren Japon, bir doğulu ama sözü geçen 2 yönetmen batılı. Batılılar’ın İslam’a bakışı, ‘Amerikan Tanrıları’nda İslam, cin bölümü gibi, fecinin ötesinde bir fecaatlikte oluyor. Üstelik bu, oryentalizm bile değil, başka bir rezillik, beyin rezilliği, zihin rezilliği, kültür rezilliği.
Çapraz medyalık:
Kimse bilmeyebilir ama adı konup popüler olmadan önce de çapraz medya, kullanılan bir stil, tarz, teknik, vd idi. Sonuçta, çizgiromanların film yapılmaları taa en eskilere kadar gider. Ticari kart ise, koleksiyonculuk tarihinin gösterdiği üzere, çizgiromandan ve çizgifilmden önce de vardı, oyuncak da öyle.
Romanın aslında çizgiroman olmaya daha uygun olması: Her 2 yönetmenin tarzında da ayrı ayrı olarak, ‘Dune’un çizgiromanı yapılabilirdi, hem de bu 2 yönetmenin ayrı ayrı birer yönetmenliğinde. Unutmayın ki Kurosawa, kendi filmlerini çekmeden önce, kare kare resimlerdi, özellikle ‘Rüyalar’ için bu belgesel bile yapıldı.
Bugün hala, 4-10 arasında çapraz medya dil ve eser dönüşümünün hangi sırayla veya toptan yaratılması gerektiğinin henüz bir kuralı veya sistemetiği yok. Herkes dene-yanıl gidiyor. Tutmayan dizi veya çizgiroman, ABD tipi ‘publish / sell or perish’ anlayışıyla yarıda kesiliyor. Kaldı ki Lynch’in ‘Dune’u tam bir gişe barasızlığı gösterdi, adam adının filmden çıkarılmasını bile istedi.
Negasyon ve Çıkış:
Fena olmamış, elimizde 2 tane örnek veya 1tam örnek ve 1 eksik örnek olunca, bu işin nasıl yapılmaması gerektiğini görüyoruz. Yani, aslına bakılırsa, birinin yapılmadığı iyi olmuş, öbürü de keşke yapılmasaymış.
Olsun, işte biz de onları negasyonlarız böyle. Bu da bir işlevdir. Kötü örnek de, bir örnektir ve örneklemedir.
Bu iş nasıl mı yapılır?
Yeni ‘creator’lar var ya, onlardan biri 6 temel ‘Dune’ romanının ve mümkün olduğu kadar çok oğlu ‘Dune’ eklemelerini okur, sonra bir konsept yaratır. Ve onu bir dizi yapar ama isterse, çizgifilm bir dizi. Daha da güzeli, birbirinden bağımsız 2 ekiple hem dizi yapar, hem dizi çizgifilm, Japonlar hep öyle yapıyor zaten.
Dipnot ve şerh:
Jodorowski’deki tiplemelerin romanlarla hiçbir ilgisi yok. Romanlarda, Orson Welles’in canlandırabileceği bir tip hiç yok örneğin.
Bu işi, ya Oshii becerebilirdi, ya da Enki Bilal.

(24 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: