Çarşamba, Ağustos 23, 2017

Kardeş Öcalan ve Barzani

İlginç bir momentler toplamı ve ro’lar dizisi.
(Ro’lar, doğrusal programlamada sınır çizen doğruların kesişim noktalarıdır ve bunlardan biri, optimum / maksimum / minimum sonucu verir.)
Ro’lara bir bakalım:
Kardeş Osman Öcalan, Barzani safında yer almış ve Abdullah’ın da öyle yapacağını savlamış:
“Öcalan referanduma tereddütsüz bir şekilde ‘Evet’ derdi, fakat eleştirilerinin ardından. Apo eleştirileri fazla olan biridir. Hiçbir şeyi eleştirisiz kabul etmez. Eleştirileri de, 3 yıldır Başkan Barzani’yi sabote etmeye çalışanlara karşı olurdu.”
Bildiğimiz Apo, öldür Allah bunu yapmaz, kendini geçtirtmez çünkü. Kendisi bir ülke kuramadan, başka bir Kürt’ün bunu yapabilmesini içi kaldırmaz.
‘Hayır’ dememek için de, bildiğimiz kadarıyla bu konuda açıklama yapmadı.
Artı, Barzani’ye 1’i Talabani grubu olmak üzere, 2 Kürt partisi karşı çıktı. Barzani, bilmem kaç aydır kendi meclisini toplamayan bir tek adamlı lider olup çıktı çünkü.
Barzani, Kürtler’in hep yaptığını yapıp, sırtını emperyalistlere, burada ve şimdi ABD’ye dayıyor. E, ABD gidince, ne olacak? Araplar, 1250 ertesinde Bağdat’ın işgalinde ve yıkımında işbirlikçilik yapan Kürtler’i, Moğollar gidince ne yaptılar, bunu bugünkü Kürtler’den anımsayan ve bilen var mı acaba?
+
Kürtler, Ermeniler’e yönelik davranışlarını, daha önce 2 Kürt akademisyen ile üstlendiler ama bugüne dek Asuriler için açıklama yapmamışlardı. Osman onu yapmış:
“1915’ten önce Ermeniler ve Asuriler, bu topraklarda Kürtler ile birlikte yaşıyorlardı. Daha sonra gayrımüslim olanları Halep’e sürdüler. Onların yerine Arnavut, Balkan ve Balkanlar’da yaşayan Türk’lüğü kabul etmiş diğer halkları yerleştirmişlerdi. Dolayısıyla çevre köyler, Türkçe konuşurlardı. İşte biz de böyle bir bölgede, hali vakti bölge halkına göre iyice olan bir ailede büyüdük.”
Böylelikle bu konu, ilk kez bir Kürt tarafından yazılmış oldu. Asuriler gitti / gönderildi (işin tuhafı, sığındıkları Rusya tarafından Sibirya’ya sürgün gönderildiler), malları Kürtler’e kaldı yani.
Bir saptama-ekleme:
Son Asuri (veya Levant Hristiyan) isyanı 1924’te idi ve o zamana kadar da, Balkanlar’dan göç aşağı yukarı tamamlanmıştı (asıl göçler, 1800’lerde ve bir de Balkan Savaşı sırasında ve ertesinde oldu). Devlet, bunların kaydını hep tutar. Eğer, Öcalan’ın dediği bölgeye Balkanlar’dan gelenler olduysa, o da kayıtlıdır.
+
“Anneannemin aslen Türk olduğu söyleniyor. Belki Arnavut, belki de diğer halklardandır. Anneannemin Kürt olmadığını biliyorum. Öcalan Kenya’da yakalandığı zaman annemizin Türk olduğunu söylemişti. Fakat az önce de belirttiğim gibi bölgede toplumsal değişimler olmuştu. Balkanlardan gelip de Türk olduğunu iddia edenler vardı. Baba tarafım, halis mulis Kürt ama anne tarafımda Kürtlük, Asurilik, Araplık ve Türklük var. Biraz karışık, belki annemin bir yanı Türk’tür. Bu durumda, yüzde yüz Türk olduğunu söyleyemeyiz.”
Olsa ne olur, olmasa ne olur? Sonuçta 1. Cumhuriyet’in Türk’lüğü, kendine Türk diyen herkesin Türk olması durumu.
Kendi gözümle kürtleşen Süryani, kürtleşen Türkmen gördüm: İster güce boyun eğme densin, ister kültürel ozmosis, ister lümpen halkların işbirliği.
+
“Tüm hayatım boyunca, Mele Mustafa Barzani’ye yetişmek istedim. Bir liderin kardeşiydim ve güçlü bir etkiye sahiptim. Devrimin içinde bir sorumluluğum vardı. Ölümsüz Barzani hep yüreğimizdeydi, biz hep onunla olmak istedik, birçok kez önümüze seçenekler geldi. Biliyoruz ki PKK, ölümsüz Barzani ve onun hareketine karşı çalışmalar yürütmekte. Biz mücadele sırasında ona karşı hareket etmek istemedik. İçinde bulunduğumuz örgüt, bizi ona karşı çalışma yapmaya mecbur bıraktı.”
Kardeş Öcalan, denizdeki balık denli, denizden habersiz ve tarih bilinçsiz.
Hani, 100 küsur yıllık Talabani-Barzani iç savaşı?
Hani, Apo’nun Barzani’yi küçük görmesi?
Hani, Zazaca ve Kırmançi gibi, Irak Kürtçesi’nin de ayrı bir dil olduğu?
Hani, Musevi ve Hristiyan Kürtler konusu?
(Bu konuda yapılmış, Kürt milliyetçiliği ve tekçiliği propagandası içeren bir klip hakkında yazmıştık zamanında.)
+
“Kesire ve Öcalan’ın evliliği siyasi bir evlilikti. Bazıları Kesire’nin babası kötü biridir dediler, bundan dolayı Kesire de suçlanıyordu. Bu görüşü doğru bulmuyorum. Gördüğüm kadarıyla Kesire devrimci bir kadındı. Boşanmalarının altında farklı sebepler yatıyor. Herkes Apo’nun bir gün tasfiye edileceğini ve tasfiye edildiğinde yerine geçecek ismi tartışıyordu. Kesire, Öcalan’ın arkadaşıydı ve devrimde etkin olması bekleniyordu. Dolayısı ile Kesire’yi bertaraf etmek için uğraşıyorlardı. Kesire’yi bertaraf etmek için özel çalışma yürütenlerden biri de, Cemil Bayık’tı ve onu hiç sevmezdi.”
Bu konu, eğer vardıysa, özgün durumuyla hiç bilinemeyecek belki de. 1974-1984 arasıki PKK tarihi, bambaşka bir alan. Proto-PKK’nin hikayesini herkes farklı anlatıyor, çünkü orada ve o dönemde sözlü gelenek var, yazılı gelenek yok. Vakıa aynı ve tek olsa da, rivayet çok sayıda kalacak hep. Ancak bildiğimiz Apo, iktidar konusunda karısını bile takmazdı, o kesin.
+
Çıkış:
“Kendi penceremden gördüğüm PKK’nin gerçeklerini yazıyorum. 2 bölümünü tamamladım ve bu kış bitirmeyi düşünüyorum. Kitabın ismi, “Kürt Trajedisinde Bir Sayfa”. Türkçe yazdım.”
İşte, zurnanın zırt deliği, o kitap çıktığında ötecek asıl.

(20 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: