Salı, Ağustos 15, 2017

Türkiye’de Sol, PKK, Cüneyt Cebenoyan

İlginç bir saptama:
“Cüneyt Cebenoyan, geçen hafta sosyal medya hesaplarında yönetmen Fatih Akın’ın Rojava’daki YPG’lileri konu alan yeni film projesini eleştiren bir yazı kaleme aldı ve Türk solu içindeki belli bir kesimin PKK ile arasına yeterince mesafe koyamadığını dile getirdi.”
Saptamanın saptamaları:
Türkiye’de ilk yasal-sol parti olan TİP’in Kürtçülük nedeniyle kapatıldığı düşünülürse, yasal solun bu konuda sorunları ve ayrışmaları olduğunu kabul edebiliriz.
1984 sonrası PKK’ye bakarsak, tümüyle silahlı mücadeleye dayalı yasadışı bir oluşum izleriz. Zaten, Türkiye’deki ve Dünya’daki tüm sol hareketlerin bu tartışma içinde olduğunu 1968’den beridir hep izledik. PKK ise, epeyi ardışık parti ile, kendi yasal oluşumunu, onları kullandıkları ve onlara egemen oldukları bir çizgiye oturttu. İstemedikleri kişi, meclise giremedi yani.
Türkiye epeyi süredir, TKP adının mahkeme tarafından yasadışı sayılmadığı bir aşamaya geçti. Yani o partiler, sistem için tehlike arzetmiyor kabul ediliyor. Aynı TKP, 4’e bölünüp, yine de 1980 öncesindeki asıl kadrosunun sağ kalanlarının tamamını içeremeyebildi ama.
TKP gibi, aslında enternasyonelist bir oluşum bile, nasyonalist bir oluşuma destek verebildi. Bunun nedeni, PKK’nin 35 yıl boyunca ayakta kalan tek örgüt olması.
Yani, artık epeyi moruklamış olan eski 1968’liler ve 1978’liler, kendi başarısızlık silsileleri ile PKK’nin silahlı mücadele başarısını karşılaştırınca, aşağılık kompleksine kapıldılar. Destekleri o nedenle.
Aynı PKK’nin kendi halkını ezmesi, sivilleri öldürmesi, hapishane yargısız infazları var. Onlar hep görülmezden geliniyor.
Bugün, PKK taa Karadeniz bölgesinde tutunabiliyorsa, oralardaki 1970’lerden kalma bir sol gelenek nedeniyledir. Bir de, Karadenizliler analarından silahla doğar denebilir neredeyse.
Dolayısıyla doğru-yanlış, geçerli-geçersiz tez ayrımlarından çok, yaşamla sınanmış silahlı-silahsız / yasal-yasadışı mücadele ayrımı var. Ölçütler de, sivil öldürme, insan haklarına uyma.
Gelelim Cebenoyan söyleşisine:
“Fatih Akın’ın yeni projesini tanıtma aracı, YPG’nin bir propaganda posteri. Bir sanatçının bir siyasi hareketle bu kadar mesafesiz olması, zaten temelde yanlış bir şeydir.”
Ajitatif, provokatif, propagandacı sanat; daha önce de hep vardı, hem de tüm politik kanatlarda vardı. Burada sorun, Akın’ın durup dururken bu açıyı seçmesi. Bizim gördüğümüz şey, ödüllendirilebilmek için, Orhan-Pamuk’laşma durumu açıkçası. Bunun artı ve eksi yönde bedelleri var, artı yönü sinemada kolay ödül almak, eksi yönü yalan söylemek.
“Batı, YPG / PKK için ‘Özgürlük savaşçısı devrimciler’ derse, Türk entellektüeli orada başka hiçbir şey görmez” demişsiniz.”
O kadar değil. Bu konunun tartışıldığını basından izledik, oradan biliyoruz. Türkiye’deki sol kanatta bunu yutmayan çok, Kürt-solun içinde yutmayan da çok.
““PKK, Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkencelerden dolayı ortaya çıktı.” Eğer PKK, mağduriyetin bir sonucuysa ve dolayısıyla makul görülmesi gerekiyorsa, IŞİD’i de makul gör, çünkü o da bir mağduriyetin sonucu.”
Hah, işte tam da bu. Kulağını tersten göstermiş ama doğru yeri göstermiş. 1980’den beridirki İslam terör, ABD-SSCB ikileminin mağduriyetinin bir sonucudur. Onlar tarafından yaratılmışlığı, bir ikilem yaratmaz ki zaten SSCB’deki solun sorunlarının tartışıldığı dergiyi, ABD-CIA finanese ediyordu (Problems of Communism). Bir ideoloji kendi varlığının doğrulamak için, karşıtını da besleyebilir.
Biz devamını da getirdik. Bugüne kadar PKK-IŞİD iletişiminin olmamışlığı imkansız. Belgeler zamanla ortaya çıkar.
“Genelleme yaparak biraz haksızlık da etmiş olabilirim ama bir sanatçı içinde yaşadığı topluma ters gelebilecek, kendisini riske atacak şeyler söyleyebilmeli. Fatih Akın bunu yapmıyor. Tam tersine Almanya gibi soykırım tasarısını kabul etmiş bir ülkede soykırım filmi yapıyor. Tribüne oynamak budur, çünkü senden beklenen budur.”
Tam da geçerli bir saptama.
İşte biz de, PKK-TC arasındaki durumda, TC bize işkence yapmış olsa da, TC’nin parçalanmasının yaklaşık 350 milyon insanın geleceğini tahrip edeceği için, kişisel kinimizi devredışı bırakıp, TC’nin sürmesi için irade beyanında bulunduk.
Dolayısıyla Akın’ınki, herkesin muhalefet yaklaşımına karşılık bir teslimiyetçilik ve oportunizm.
Çıkış:
Cebenoyan’ın en güzel saptaması şu:
“Ama Onat Kutlar’ın ölümünden bahsedilirken, ‘PKK yaptı’ denilmiyor. Bu gerçeği, bir tek Türk solcusu ve liberali kabul etmiyor.”

(13 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: