İlginç
bir saptama:
“Cüneyt
Cebenoyan, geçen hafta sosyal medya hesaplarında yönetmen Fatih Akın’ın
Rojava’daki YPG’lileri konu alan yeni film projesini eleştiren bir yazı kaleme
aldı ve Türk solu içindeki belli bir kesimin PKK ile arasına yeterince mesafe
koyamadığını dile getirdi.”
Saptamanın
saptamaları:
Türkiye’de
ilk yasal-sol parti olan TİP’in Kürtçülük nedeniyle kapatıldığı düşünülürse,
yasal solun bu konuda sorunları ve ayrışmaları olduğunu kabul edebiliriz.
1984
sonrası PKK’ye bakarsak, tümüyle silahlı
mücadeleye dayalı yasadışı bir oluşum izleriz. Zaten, Türkiye’deki ve
Dünya’daki tüm sol hareketlerin bu tartışma içinde olduğunu 1968’den beridir
hep izledik. PKK ise, epeyi ardışık parti ile, kendi yasal oluşumunu, onları
kullandıkları ve onlara egemen oldukları bir çizgiye oturttu. İstemedikleri
kişi, meclise giremedi yani.
Türkiye
epeyi süredir, TKP adının mahkeme tarafından yasadışı sayılmadığı bir aşamaya
geçti. Yani o partiler, sistem için tehlike arzetmiyor kabul ediliyor. Aynı
TKP, 4’e bölünüp, yine de 1980 öncesindeki asıl kadrosunun sağ kalanlarının
tamamını içeremeyebildi ama.
TKP gibi,
aslında enternasyonelist bir oluşum bile, nasyonalist bir oluşuma destek
verebildi. Bunun nedeni, PKK’nin 35 yıl boyunca ayakta kalan tek örgüt olması.
Yani,
artık epeyi moruklamış olan eski 1968’liler ve 1978’liler, kendi başarısızlık
silsileleri ile PKK’nin silahlı mücadele başarısını karşılaştırınca, aşağılık
kompleksine kapıldılar. Destekleri o nedenle.
Aynı
PKK’nin kendi halkını ezmesi, sivilleri öldürmesi, hapishane yargısız infazları
var. Onlar hep görülmezden geliniyor.
Bugün,
PKK taa Karadeniz bölgesinde tutunabiliyorsa, oralardaki 1970’lerden kalma bir
sol gelenek nedeniyledir. Bir de, Karadenizliler analarından silahla doğar
denebilir neredeyse.
Dolayısıyla
doğru-yanlış, geçerli-geçersiz tez ayrımlarından çok, yaşamla sınanmış silahlı-silahsız / yasal-yasadışı mücadele
ayrımı var. Ölçütler de, sivil öldürme, insan haklarına uyma.
Gelelim
Cebenoyan söyleşisine:
“Fatih
Akın’ın yeni projesini tanıtma aracı, YPG’nin bir propaganda posteri. Bir
sanatçının bir siyasi hareketle bu kadar mesafesiz olması, zaten temelde yanlış
bir şeydir.”
Ajitatif,
provokatif, propagandacı sanat; daha önce de hep vardı, hem de tüm politik
kanatlarda vardı. Burada sorun, Akın’ın durup dururken bu açıyı seçmesi. Bizim
gördüğümüz şey, ödüllendirilebilmek için, Orhan-Pamuk’laşma
durumu açıkçası. Bunun artı ve eksi yönde bedelleri var, artı yönü sinemada
kolay ödül almak, eksi yönü yalan söylemek.
“Batı,
YPG / PKK için ‘Özgürlük savaşçısı devrimciler’ derse, Türk entellektüeli orada
başka hiçbir şey görmez” demişsiniz.”
O kadar
değil. Bu konunun tartışıldığını basından izledik, oradan biliyoruz.
Türkiye’deki sol kanatta bunu yutmayan çok, Kürt-solun içinde yutmayan da çok.
““PKK,
Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkencelerden dolayı ortaya çıktı.” Eğer PKK,
mağduriyetin bir sonucuysa ve dolayısıyla makul görülmesi gerekiyorsa, IŞİD’i
de makul gör, çünkü o da bir mağduriyetin sonucu.”
Hah,
işte tam da bu. Kulağını tersten göstermiş ama doğru yeri göstermiş. 1980’den
beridirki İslam terör, ABD-SSCB ikileminin mağduriyetinin bir sonucudur. Onlar
tarafından yaratılmışlığı, bir ikilem yaratmaz ki zaten SSCB’deki solun
sorunlarının tartışıldığı dergiyi, ABD-CIA finanese ediyordu (Problems of
Communism). Bir ideoloji kendi varlığının doğrulamak için, karşıtını da
besleyebilir.
Biz
devamını da getirdik. Bugüne kadar PKK-IŞİD
iletişiminin olmamışlığı imkansız. Belgeler zamanla ortaya çıkar.
“Genelleme
yaparak biraz haksızlık da etmiş olabilirim ama bir sanatçı içinde yaşadığı
topluma ters gelebilecek, kendisini riske atacak şeyler söyleyebilmeli. Fatih
Akın bunu yapmıyor. Tam tersine Almanya gibi soykırım tasarısını kabul etmiş
bir ülkede soykırım filmi yapıyor. Tribüne oynamak budur, çünkü senden beklenen
budur.”
Tam da
geçerli bir saptama.
İşte biz
de, PKK-TC arasındaki durumda, TC bize işkence yapmış olsa da, TC’nin parçalanmasının
yaklaşık 350 milyon insanın geleceğini tahrip edeceği için, kişisel kinimizi
devredışı bırakıp, TC’nin sürmesi için irade beyanında bulunduk.
Dolayısıyla
Akın’ınki, herkesin muhalefet yaklaşımına karşılık bir teslimiyetçilik ve oportunizm.
Çıkış:
Cebenoyan’ın
en güzel saptaması şu:
“Ama
Onat Kutlar’ın ölümünden bahsedilirken, ‘PKK yaptı’ denilmiyor. Bu gerçeği, bir
tek Türk solcusu ve liberali kabul etmiyor.”
(13 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder