4 gün
önce, biri bana bir program gösterdi: Google’ın Türkçe sesli araması.
Programın
arama bölümü önemsiz bence ama Türkçe’yi
birebir doğru dikte etmesi başarı ötesi bir sonuç.
Bu, 1
yıldır varmış, yeni gördüm.
Benim
için çok çok önemli, çünkü kör ve/ya kötürüm olursam, düşünerek okuyarak
metinlerimi yazabileceğim demektir.
Tabii ki
Türkçe dikte programının oradan çıkarılması / demontajı gerekli. Birileri kısa
süreli gelecekte bunu yapar nasıl olsa.
Google
önlemini şimdilik almış:
Dikte
edilmiş metni yarım saniye ekranda gösterip, arama sonucuna geçerken siliyor.
Sorum
şuydu:
“Türkiye’nin
başkenti neresi?” (Okurken soru imi yok, yazıda da yoktu.)
Sesli yanıt
şuydu:
Ankara.
Gayet
mekanik bir sesti, metro anonsu sesi gibi.
Çeviriden
sonra Google, dikte programları da yapmış yani.
Türkçe-İngilizce
ve İngilizce-Türkçe Google Translation çevirileri 10 yıldır berbat. Bu Türkçe’den
Türkçe’ye dikte programı ise, 1 yılda birebir doğru duruma yükseltgenmiş.
Bu
durumda, Google’ın 0 başarı sağladığı semantik arama alanı, bir kez daha
diskalifiye edilmiş oldu.
Benim
bakış açımdan ise, en kolay alan semantik arama oysa. Çeviri arada kalır. Dikte
ise en zor.
Oysa
başarı oranı; semantik aramada % 0, çeviride % 5, diktede % 100.
Teknolojik
açıdan ilginç bir denksizlik.
Ve bu
denksizlik, benim ‘Aristo-Euclid-Newton (mantık-geometri-fizik) epistemik
denkliği ama kültürel, mekansal ve zamansal eşleniksizlikleri’ saptamamı
açıklar yönde bir olgu bütünü.
Demek ki
bizim zor sandıklarımız kolay, kolay sandıklarımız zor zihinsel işler.
Bu
ikilemi, ateş yakma ve konuşma için de kurmuştum:
Hangisi
daha zor?
Not:
Ateş yakmak 50 bin yıldan epeyi (1 milyon yıla kadar) eski ama (anlamlı cümleli
yazma değil) anlamlı cümleli konuşma
hepi topu 50-100 bin yıllık. Oysa bence, ateş yakmak ve onu yanık durumda
korumak, insan için daha zor.
(13 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder