Tarkovski
gibi, filmlerine yerli yersiz birkaç kare haç karesi yerleştirerek, SSCB gibi
bir ülkede reel sosyalizme küfredilir.
Ülkü
gibi, ölü kedi çekerek, kediseverlere ve kediseverliğe küfredilir.
Fassbinder
gibi, ‘1968 Sonbaharında Almanya’dizisinde, kendi bölümünde, ortalıkta Adem
Baba gibi dolanarak, 1968’in
heteroseksizmine küfredilir.
Von
Trotta gibi, ‘Hannah Arendt’ filmini çekerek, Museviler’e ve bugünkü koşullarda
İsrail’e küfredilir.
Soru
kipi 1: Yine Von Trotta’nın ‘Rosa’sında, Rosa’nın bir domuz çiftliği ve onu az döven bir koca sahipliği hayali, feminizme
bir küfür müdür? Sonuçta, söyleyen de, söyleten de / aktaran da kadın (Rosa
gerçek yaşamında, gerçekten bunun mealinde bir şey söylemiş ve işin tuhafı,
toplama kampında ölen ve ne Musevi, ne marksist olan Kafka’nın Milena’sının da
böyle bir söylemi var).
Soru
kipi 2: Atatürk’ün mayolu fotoğrafı, onun kutsallığına bir küfür müdür?
Çizgen
gibi, elips olmayan bir kompozisyonu elips çiziminin içine alarak sergilemek
fotoğrafa küfürdür.
Renkli
fotoğraf kitapları yazanların bilimsel cehaleti, fotoğrafın görselliğinin nörolojisine küfürdür.
Prokodin-Gorskii’nin
fotoğraflarının 100 yıl sonra gerçekten asıl durumlarına, renkliliklerine
gelebilmesi, tüm fotoğraf tarihine toptan
ve çok ağır küfürdür. Seni aşanı ez ve kaydını sil, tezidir, sanatsal ve
bilimsel faşizmdir aynı zamanda.
(23 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder