Pazartesi, Ekim 02, 2017

Ragıp Duran Değillemesi: Alaturka Solculuk, Beyinsiz Yolculuk

Şöyle sormuş kendisi:
“Devletçi ve milliyetçi isen, solcu olabilir misin?”
Ahan da, orada devlet kapitalisti, reel sosyalist, parti diktatörcüsü, Slav milliyetçisi Stalin var taş gibin.
Onu solcu saymamak hayalinde falan mı bu kişi?
Birinci Dünya Savaşı’nda bütün sosyalistlerin ve komünistlerin paşa paşa askere gidip, ülkeleri için savaşıp öldüğünü de mi bilmezsin?
Bizim hemen tüm TKP’lilerin ülkesini sevmekle övündüğünü de mi bilmezsin?
1960’ların Kemalist solunu da, yok mu sayarsın?
Tüm bunları böyle yapıyorsan, neden daha önce bunları yazmadın?
“Oysa ki temel 2 ilke, ''ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı'' ayrıca ''komşu ülkelerin iç işlerine karışmama''.”
O zaman, Kuzey Irak’taki Araplar, Şiiler, Türkmenler, Ezidiler de ayrı ayrı ülke kursunlar. Barzani izin vermedi ki buna, biz tek halkız, diye klip çekti inadına. Daha meclisini toplamayan, kapısına kilit vuran bir diktatörden söz ediyoruz.
‘Ulusların kendi kaderini tayin hakkı’ diye bir şey yok. Kim Türkçe’ye öyle çevirdiyse, dilini eşek arısı soksun: Aslı, ‘self determination’, meali de federasyon veya otonomi olabiliyor ancak, bağımsız ülke değil, 3. Dünya Savaşçıkları’nı çıkarmak hiç değil. Ayrıca, cahillerin ısrarla sandığı gibi o ilke, Wilson’un 14 ilkesinde adıyla sanıyla anılmış falan da değil.
Artı uç solcular, ulusçu olmaz, enternasyonalist olur, Duran’ı da kapsar bu ilke, eğer kendini uç solcu sayıyorsa. Barzani’nin sağcı ulus devletini değil, bunu savunması gerekir o zaman.
Bizce Duran, solcu falan değil, beyinsiz yolcu yalnızca.
Sol ölçütlerine bir bakalım:
“Sağ sermayeyi, sol emeği savunur.
Sağ özel çıkarı ve bireyciliği, sol kamu çıkarını ve kolektifi savunur
Sağ milliyetçiliği, sol enternasyonalizmi savunur.”
Bir: Geçersiz. O zaman fransız emekçilerini savunan faşist Le Pen, solcu olur.
İki: Sağ, hiçbir zaman bireyci olmadı (ABD’liler bireyci falan değil, moda tüketimci yalnızca), muhafazakar cemaatçi oldu.
Üç: Milliyetçilik tam koşul değil, ümmetçi sağ da var, engizitörler.
En başa alırsak:
Sağ kralı savunur, sol cumhuriyeti.
Sonra sağ kralsızlığı savundu, sol da krallılığı, bakınız Fransız Devrimi.
İngiltere’de (İşçi değil) emek Partisi yokkene, muhafazakar Parti ve Liberal Parti var idi. Sonra Radikal Parti geldi ve sonra silindi. Emek Partisi o zaman avdet etti ancak, 20. Yüzyıl başı gibi.
Arayı atladık.
Şimdiki sağ-sol ayrımı, 1980’den beridir var hepi topu ve AB’deki tüm sol partiler de liberalizmi savundu hep o dönemde. Macron, Sosoyalist Parti tarafından işçi haklarını azaltmak üzere göreve getirildi örneğin.
Şimdiki sağ-sol ayrımı, 2010-2015’ten beridir iflas etti. Oy verme oranları çok düştü. Küçük, yeni, marjinal, farklı partiler oy almaya başladı, Korsan Parti gibi.
Çıkış olarak:
Sol; Kürtperverlik, TC-bölerseverlik falan değildir.
Yalnızca sol değil, tüm politik gruplar en kötüler (en sağcılar) arasında seçim yapma durumuyla yüzyüze bırakıldı ve bunda solcu geçinen 1968’lilerin, solcu geçinen 1978’lilerin ve solculuğu konsensusta kabul edilmiş SSCB’nin rolü çook büyük ki Duran da 68’li bildiğmiiz kadarıyla.
Yani; özgürlükçülük, demokratlık, enternasyonellik teranelerini 50 yıl önce yazıp, o zamanki TİP’in Kürtçülük’ten kapanmamasını sağlayacaktı, ayak direyecekti onlara karşı.
Şimdi ise durum şöyle:
Kürtler önce birleşir sonra bölünür, Türkler önce bölünür sonra birleşir.
Tarih böyle diyor.
Ünlü özdeyişteki gibi:
Oğlum oku baban gibi eşek olma: Artık, virgülü nereye koyarsan...
Ya da:
Ne sağcıyım ben, ne solcu; beyinsiz yolcuyum ben, beyinsiz yolcu.

(28 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: