Şöyle
sormuş kendisi:
“Devletçi
ve milliyetçi isen, solcu olabilir misin?”
Ahan da,
orada devlet kapitalisti, reel sosyalist, parti diktatörcüsü, Slav milliyetçisi
Stalin var taş gibin.
Onu
solcu saymamak hayalinde falan mı bu kişi?
Birinci
Dünya Savaşı’nda bütün sosyalistlerin ve komünistlerin paşa paşa askere gidip,
ülkeleri için savaşıp öldüğünü de mi bilmezsin?
Bizim
hemen tüm TKP’lilerin ülkesini sevmekle övündüğünü de mi bilmezsin?
1960’ların
Kemalist solunu da, yok mu sayarsın?
Tüm
bunları böyle yapıyorsan, neden daha önce bunları yazmadın?
“Oysa ki
temel 2 ilke, ''ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı'' ayrıca ''komşu
ülkelerin iç işlerine karışmama''.”
O zaman,
Kuzey Irak’taki Araplar, Şiiler, Türkmenler, Ezidiler de ayrı ayrı ülke
kursunlar. Barzani izin vermedi ki buna, biz tek halkız, diye klip çekti
inadına. Daha meclisini toplamayan, kapısına kilit vuran bir diktatörden söz
ediyoruz.
‘Ulusların
kendi kaderini tayin hakkı’ diye bir şey yok. Kim Türkçe’ye öyle çevirdiyse,
dilini eşek arısı soksun: Aslı, ‘self determination’, meali de federasyon veya
otonomi olabiliyor ancak, bağımsız ülke değil, 3. Dünya Savaşçıkları’nı
çıkarmak hiç değil. Ayrıca, cahillerin ısrarla sandığı gibi o ilke, Wilson’un
14 ilkesinde adıyla sanıyla anılmış falan da değil.
Artı uç
solcular, ulusçu olmaz, enternasyonalist olur, Duran’ı da kapsar bu ilke, eğer
kendini uç solcu sayıyorsa. Barzani’nin sağcı ulus devletini değil, bunu
savunması gerekir o zaman.
Bizce
Duran, solcu falan değil, beyinsiz yolcu yalnızca.
Sol
ölçütlerine bir bakalım:
“Sağ sermayeyi,
sol emeği savunur.
Sağ özel
çıkarı ve bireyciliği, sol kamu çıkarını ve kolektifi savunur
Sağ
milliyetçiliği, sol enternasyonalizmi savunur.”
Bir: Geçersiz.
O zaman fransız emekçilerini savunan faşist Le Pen, solcu olur.
İki: Sağ,
hiçbir zaman bireyci olmadı (ABD’liler bireyci falan değil, moda tüketimci
yalnızca), muhafazakar cemaatçi
oldu.
Üç: Milliyetçilik
tam koşul değil, ümmetçi sağ da var, engizitörler.
En başa
alırsak:
Sağ
kralı savunur, sol cumhuriyeti.
Sonra
sağ kralsızlığı savundu, sol da krallılığı, bakınız Fransız Devrimi.
İngiltere’de
(İşçi değil) emek Partisi yokkene, muhafazakar Parti ve Liberal Parti var idi.
Sonra Radikal Parti geldi ve sonra silindi. Emek Partisi o zaman avdet etti
ancak, 20. Yüzyıl başı gibi.
Arayı
atladık.
Şimdiki
sağ-sol ayrımı, 1980’den beridir var hepi topu ve AB’deki tüm sol partiler de
liberalizmi savundu hep o dönemde. Macron, Sosoyalist Parti tarafından işçi
haklarını azaltmak üzere göreve getirildi örneğin.
Şimdiki
sağ-sol ayrımı, 2010-2015’ten beridir iflas etti. Oy verme oranları çok düştü.
Küçük, yeni, marjinal, farklı partiler oy almaya başladı, Korsan Parti gibi.
Çıkış
olarak:
Sol;
Kürtperverlik, TC-bölerseverlik falan değildir.
Yalnızca
sol değil, tüm politik gruplar en kötüler (en sağcılar) arasında seçim yapma
durumuyla yüzyüze bırakıldı ve bunda solcu geçinen 1968’lilerin, solcu geçinen 1978’lilerin
ve solculuğu konsensusta kabul edilmiş SSCB’nin rolü çook büyük ki Duran da
68’li bildiğmiiz kadarıyla.
Yani;
özgürlükçülük, demokratlık, enternasyonellik teranelerini 50 yıl önce yazıp, o
zamanki TİP’in Kürtçülük’ten kapanmamasını sağlayacaktı, ayak direyecekti
onlara karşı.
Şimdi
ise durum şöyle:
Kürtler
önce birleşir sonra bölünür, Türkler önce bölünür sonra birleşir.
Tarih
böyle diyor.
Ünlü
özdeyişteki gibi:
Oğlum
oku baban gibi eşek olma: Artık, virgülü nereye koyarsan...
Ya da:
Ne
sağcıyım ben, ne solcu; beyinsiz yolcuyum ben, beyinsiz yolcu.
(28 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder