Pazartesi, Ekim 02, 2017

Bağdat: IKBY sınırlarını, İran ve Türkiye ile koordineli olarak kontrol altına alacağız

Önce haber:
“Irak Savunma Bakanlığı'nın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırlarını, Türkiye ve İran'ın desteğiyle kendi kontrolü altına almayı planladığı duyuruldu.”
Bu haber 2 anlama geliyor:
Bir: İran-Irak gibi 10 yıl, İran-Türkiye gibi onlarca yıl savaşmış ülkeler, ortak çıkar uğruna ortak davranış gösterebiliyorlar.
İki: Bu kadar aykırı ülkelerin görüşlerinin ve çıkarlarının uzun süre koşut gitmesi epeyi zor olduğu için, bu durum göreli kısa dönemli bir geçerlilik taşıyor.
Üstüne bir de:
“ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Washington'ın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yapılan "tek taraflı" bağımsızlık referandumunun sonuçlarını tanımadığını açıkladı.”
Bunun da anlamları şunlar:
Bir: Bizden izinsiz hiçbirşey yapılamaz, olumlu veya olumsuz olması farketmez.
İki: Bu yeni durum, şimdilik çıkarlarımıza aykırıdır.
Ancak ABD, tutarsızlık gösterirse veya el altından / kapalı kapılar ardında Kürtler’e sözler verdiyse, bu da açığa çıkar. Ki biz böyle olacağı kanısındayız, çünkü İsrail’in kesin tavrı belli: Kürt devleti kurulsun.
Kuzey Irak’ın durumu ise şu:
Batı: IŞİD, olmadı Esed-Suriye, doğu: İran, güney: Irak, kuzey: Türkiye. Ölümlerden ölüm beğen durumu.
Ayrıca:
Batı: Müslim, doğu: Talabani, kuzey: Öcalan. Bu, iç savaş olasılığı açısından böyle.
Kürtler’in ‘önce birleşip sonra bölüneceği’ tezimiz, Öcalan duruma karşı çıkıyormuş gibi yapıyorken, HDP’nin duruma taraftarmış gibi yapması, bunun için aykırı düşüyormuş riskli imajına bile katlanması ama uzun vadede herşeyin kendi limitine ve asimptotuna vardığı büyük sayılar kuramı gerçeği ile birleştirilince, işliyor gibi görünüyor.
Asıl moment ise şu:
Barzani meclisi kapattı. Oğullaır anlaşamıyor. Barzani aday oylamayacağını açıkladı, oğullarından herhangi birinin seçilmesi zor olabilir.
Talabani, Barzani’ye karşı ama Goran son anda referandumda evet oyunu destekledi ama bu son an olayı da, onun güvenilirliğini her 2 taraf açısından da sarstı.
Sonuçta olay, dönüp dolaşıp kabile / aşiret savaşları durumuna geri dönüyor.
Asıl problematik şu bizce:
Türkiye 1925-1975 arasındaki 50 yılda feodal moddan sanayisel-sosyolojik kültürel moda az veya çok dönüştü, yani 1 mod sıçraması yapabildi. Kuzay Irek ise, 1991-2016 arasındaki 25 yılda proto-feodal moddan feodal moda dönüşemedi, yani 1 mod sıçraması yapamadı. Karşılaştırma-karşıtlaştırma yapınca, Kürtler’in kendi geleceklerinin yolunu kendilerinin kapattığı sonucu çıkıyor.
Ya da:
50 yılda 1 mod geçerlerse, 100 yılda 2 mod belki geçerler gibi bir çıkarsama yapılabilir. O da, Kuzey Irak’ın 100 yıl daha bağımsız kalabilmesi gereği demek olur. Ama petrol, çok değil 25 yıl sonra, oranın iflasına neden olacak denli, azalacak. Ki buna, Araplar da dahil.
Yazının icat edildiği yerde 5 bin yıl yazıya geçememiş, kentin icat eddildiği yerde 5 bin yıl yerleşik yaşama geçememiş bir kültürel moddan söz ediliyor burada.
Tabii ki avcı-toplayıcı kültürel modlar da dahil tüm modlar var olma ve sürme hakkına sahip ama varlıkları geleceğin Dünya’sında etkisiz eleman olur.
Yani Kürtler, bu referanduma çok takarak, tarihte hiç olmalarını kabul ettiler bizce.

(30 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: