Bu
konunun taa bu zamanlara kalması ilginç. Çok baştan eylemem gerekiyormuş.
Öncelikle,
Alevilik negasyonumuz, aynı zamanda Sünnilik negasyonu da, öyle denilen (ama
bizce asla ve kata öz-İslam olmadığı için, hiç öyle olmayan) Selefilik
negasyonu da. Çünkü, biri için söylediğimiz diğer(ler)i için de geçerli olmakta
değil, kendileri bunu geçerli kılmaktalar.
Çünkü,
Türk-İslam denilen acaip şey, herhangi bir ideoloji değil, olamamış, öyle bir
niyeti de yokmuş zaten.
Önceleri
konu, ABD parası yiyen anti-komünist geyiği ile başlamış. Sonra, hamamdaki deliler
gibi, kendilerini dinledikçe azmışlar. Buralara kadar gelmişiz.
850-2000
arasıki Türk-İslam tarihi, ibadet etmeyen ama kendini (ve fakirler için şartı 5
değil, 3 olan, yani açıkça fakir-zengin ayrımı yapan) Müslüman sayan Müslüman Türk demek. Milliyetçilik de, kendine Türk diyen herkesin Türk olması,
düzeyinde.
Ülkede
ne gerçek Türk var, ne de gerçek Müslüman aslında:
Anadolu’ya
giren Türkmen oranı % 5-10. Cuma namazı kılan oranı, pek pek % 30.
Not:
Araplar veya diğer halklar için de böyle aslında ama onun hesaplaşması onların
derdi, bizim değil.
Asıl
önemlisi ve göze batmayanı, Alevi-Sünni çatışması var ama Sünni-Sünni çatışması
da var, Alevi-Alevi çatışması da. Herkes, yalnızca
kendini Müslüman sayan bir kendine Müslüman olma durumunda yani.
Ve bu arada,
Sünni Sünni’yi de öldürüyor, Alevi Alevi’yi de.
Tarihte
İslam, asla ve kata siyasetten bağımsız olmamış. Yani, siyasal olmayan bir
İslam yok. O olsa olsa, inziva demek, toplumsal yaşam değil. Oysa İslam, camialtı esnaf dükkanı demek, para
demek, veri demek, fitreden sakal demek. Vd, vb. Yani; para, para, para, demek.
Paylaşılamayan
inanç değil, maddi güçler yani.
İktidar yani. Şura gücü yani.
Bu güç,
günümüzdeki biçimiyle oy sepeti
demek. Herhangi bir tarikatı ikna eden
herhangi bir parti, kafadan barajı
geçebiliyor.
Bu güç,
günümüzdeki biçimiyle, bağışlar, fitre, zeka üzerinden maddiyat da demek.
Erbakan 3 milyon dolar borçla öldü örneğin. Diyanet Vakfı’nın milyarları var
örneğin.
Bu
durumda; bal tutan parmağını yalar, demek; birileri buradan pasta yer, demek.
Bunların
tümü Alevilik için de böyle. Bildiğim kadarıyla bir Dede, hiç çalışmaz,
birileri ona bakarlar. Bu koşullarda dedenin, imamdan veya vaızdan farkı
olduğunu düşünmüyorum.
Aleviler’in
avantajı ve dezavantajı, çoğunluktan ayrı kalmaları. Kapalı kümeler olarak
yaşayınca, cezalandırılacak kadar göze çarpmıyorlar ama küçük küme-içi ibadet biçimi değişimlerindeki
varyans da o nedenle yüksek olabiliyor, iç-denetim ve iç-düzenleme yok
yani, merkeziyetçilik yok yani. Ki bu durum, şeyhülislamın olmadığı Sünnilik
için de geçerli: Diyanetin verdiği bir karar, diğerini pek tutmuyor, çünkü
iktidar değiştikçe, onların karar yönü de değişiyor.
Aleviler’de
bunu Timisi üzerinden izledik. Belli Aleviler’in oyunu alabildi ama çabuk
silindi gitti o ve partisi.
1960-1990
arasında aleviler CHP odaklı gittiler, sonra baktılar ki neo-liberalizmden
nemalanmaları mümkün. Kendi içlerinde bölünerek, değişik yönlere çark ettiler.
Alamancılar
ise, çok daha kolay Brown hareketi gösterdi. Hatta, son 50 yılda izledikleri
yollar bile kaydedilmedi doğru dürüst denebilir.
Buraya
kadar hep genel sorunlar. Özel sorunlara bakarsak:
TC
dönemi ve ülkesi Alevi’leri, 5-7 altküme içeriyormuş. Bunu kendileri bile,
1990’lara kadar bilemedi, çünkü konuyla ilgili yaygın ulaşılabilen malzeme
yoktu.
Faik
Bulut ve Cemal Ateş üzerinden başlayan tartışmalarla, epeyi birbirlerine
girdiler. Epeyi düşkün ilanı oldu. En son da bunu, AKP’lileşen Çamuroğlu ve
şürekasına yaptılar.
Tam
bakılırsa, tam Ali’ci olan mezhep Şiilik ve Aleviler, Osmanlı-İran çatışmaları
döneminin kuyruk acısıyla bundan kendilerini uzak tuttular.
Tam Şii
olan Aliilik (bizce Alevi adı, doğrudan alev’i ve Mecusilik’i akla getiriyor)
dışındaki Alevilik; Zerdüştizm, Mecusilik, (belki?) Yezidilik, Hristiyanlık,
animizm (özellikle Diyoniz’yak), (çok-çok az) putperestlik, panteizm gibi,
birçok ana dinsel kategorinin birleşimi olabilen senkretizm (melez dinlilik)
durumu içindeler. Tabii bir de, ateist veya marksist altkümeler de var ayrıca.
Not:
Şiilik de, birbirini öldürebilmiş altkümelere sahip.
Sorun,
2000 momentleri ile bunların ölü kültürler durumuna evrilmişlikleri.
Çünkü
Alevilik, değil köy kültürü, köy bile
kurmayan çoban kültürü (protofeodal momentli) durumunda tutageldi kendini
hep Türkmenlik söylemi üzerinden.
Bunlar,
kalkıp da Almanya’ya gidince, tüm Alamancılar gibi kültürel konfüzyona düştüler.
Ancak
herkes, hala kendini asıl Alii sayıyor.
Günümüz
koşullarında, ateist olmak da, panteist olmak da, anarşist olmak da, kişiyi
taltif eden sıfatlar değil. Bunlar hayal ürünü. Aleviler ise, bunları kimlik
olarak giyinmeyi seviyorlar.
Sonuçta
hepsi lümpen halk. Hepsinin oyu satılık. Hepsi (ödülle veya
cezayla) uzlaşmacı.
Herkesin
dini ve dolayısıyla Aliilik’i kendine, sayan yok.
Dini
tartışma, dünyevi konulara dini sokma, her durumda doğrudan engizisyondur, en
azından tektanrılı dinler için böyledir.
Hz.
Muhammed en başta olsa ne olur, Hz. Ali en başta olsa ne olur?
Cennete
gitsen ne olur, gitmesen ne olur?
Kabe’n
insan olsa, ne olur?
İnsanlığın
hali bombok ve sen kalkmış, bombok olmakla övünüyorsun.
Dememiz
şudur yani:
Alevilik,
İslam’da dakka bir gol birden, Hz. Muhammed yaşarken bile iktidar savaşına girmelerinden
başlayarak, günümüze dek, genelde mazlum olsa da, hep haksız savlar ileri sürdü.
O
nedenle, Alevi gençlerinin belki üçte biri, belki yarısı ateist artık.
Dedelerinin
ve babalarının kıtırlarına inanmıyorlar artık yani…
Not:
Yaşlanınca onlar da, armut dibine düşer, olacaklar, ayrı konu.
Dipnot:
Bu metni
yazıp bitirdikten 2 saat sonra, anne ve baba tarafından duble Sünni’ye dönme Alevi
çıktım. Düşüncelerim hala aynı.
(4 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder