Pazartesi, Aralık 04, 2017

Alevilik Negasyonları

Bu konunun taa bu zamanlara kalması ilginç. Çok baştan eylemem gerekiyormuş.
Öncelikle, Alevilik negasyonumuz, aynı zamanda Sünnilik negasyonu da, öyle denilen (ama bizce asla ve kata öz-İslam olmadığı için, hiç öyle olmayan) Selefilik negasyonu da. Çünkü, biri için söylediğimiz diğer(ler)i için de geçerli olmakta değil, kendileri bunu geçerli kılmaktalar.
Çünkü, Türk-İslam denilen acaip şey, herhangi bir ideoloji değil, olamamış, öyle bir niyeti de yokmuş zaten.
Önceleri konu, ABD parası yiyen anti-komünist geyiği ile başlamış. Sonra, hamamdaki deliler gibi, kendilerini dinledikçe azmışlar. Buralara kadar gelmişiz.
850-2000 arasıki Türk-İslam tarihi, ibadet etmeyen ama kendini (ve fakirler için şartı 5 değil, 3 olan, yani açıkça fakir-zengin ayrımı yapan) Müslüman sayan Müslüman Türk demek. Milliyetçilik de, kendine Türk diyen herkesin Türk olması, düzeyinde.
Ülkede ne gerçek Türk var, ne de gerçek Müslüman aslında:
Anadolu’ya giren Türkmen oranı % 5-10. Cuma namazı kılan oranı, pek pek % 30.
Not: Araplar veya diğer halklar için de böyle aslında ama onun hesaplaşması onların derdi, bizim değil.
Asıl önemlisi ve göze batmayanı, Alevi-Sünni çatışması var ama Sünni-Sünni çatışması da var, Alevi-Alevi çatışması da. Herkes, yalnızca kendini Müslüman sayan bir kendine Müslüman olma durumunda yani.
Ve bu arada, Sünni Sünni’yi de öldürüyor, Alevi Alevi’yi de.
Tarihte İslam, asla ve kata siyasetten bağımsız olmamış. Yani, siyasal olmayan bir İslam yok. O olsa olsa, inziva demek, toplumsal yaşam değil. Oysa İslam, camialtı esnaf dükkanı demek, para demek, veri demek, fitreden sakal demek. Vd, vb. Yani; para, para, para, demek.
Paylaşılamayan inanç değil, maddi güçler yani. İktidar yani. Şura gücü yani.
Bu güç, günümüzdeki biçimiyle oy sepeti demek. Herhangi bir tarikatı ikna eden herhangi bir parti, kafadan barajı geçebiliyor.
Bu güç, günümüzdeki biçimiyle, bağışlar, fitre, zeka üzerinden maddiyat da demek. Erbakan 3 milyon dolar borçla öldü örneğin. Diyanet Vakfı’nın milyarları var örneğin.
Bu durumda; bal tutan parmağını yalar, demek; birileri buradan pasta yer, demek.
Bunların tümü Alevilik için de böyle. Bildiğim kadarıyla bir Dede, hiç çalışmaz, birileri ona bakarlar. Bu koşullarda dedenin, imamdan veya vaızdan farkı olduğunu düşünmüyorum.
Aleviler’in avantajı ve dezavantajı, çoğunluktan ayrı kalmaları. Kapalı kümeler olarak yaşayınca, cezalandırılacak kadar göze çarpmıyorlar ama küçük küme-içi ibadet biçimi değişimlerindeki varyans da o nedenle yüksek olabiliyor, iç-denetim ve iç-düzenleme yok yani, merkeziyetçilik yok yani. Ki bu durum, şeyhülislamın olmadığı Sünnilik için de geçerli: Diyanetin verdiği bir karar, diğerini pek tutmuyor, çünkü iktidar değiştikçe, onların karar yönü de değişiyor.
Aleviler’de bunu Timisi üzerinden izledik. Belli Aleviler’in oyunu alabildi ama çabuk silindi gitti o ve partisi.
1960-1990 arasında aleviler CHP odaklı gittiler, sonra baktılar ki neo-liberalizmden nemalanmaları mümkün. Kendi içlerinde bölünerek, değişik yönlere çark ettiler.
Alamancılar ise, çok daha kolay Brown hareketi gösterdi. Hatta, son 50 yılda izledikleri yollar bile kaydedilmedi doğru dürüst denebilir.
Buraya kadar hep genel sorunlar. Özel sorunlara bakarsak:
TC dönemi ve ülkesi Alevi’leri, 5-7 altküme içeriyormuş. Bunu kendileri bile, 1990’lara kadar bilemedi, çünkü konuyla ilgili yaygın ulaşılabilen malzeme yoktu.
Faik Bulut ve Cemal Ateş üzerinden başlayan tartışmalarla, epeyi birbirlerine girdiler. Epeyi düşkün ilanı oldu. En son da bunu, AKP’lileşen Çamuroğlu ve şürekasına yaptılar.
Tam bakılırsa, tam Ali’ci olan mezhep Şiilik ve Aleviler, Osmanlı-İran çatışmaları döneminin kuyruk acısıyla bundan kendilerini uzak tuttular.
Tam Şii olan Aliilik (bizce Alevi adı, doğrudan alev’i ve Mecusilik’i akla getiriyor) dışındaki Alevilik; Zerdüştizm, Mecusilik, (belki?) Yezidilik, Hristiyanlık, animizm (özellikle Diyoniz’yak), (çok-çok az) putperestlik, panteizm gibi, birçok ana dinsel kategorinin birleşimi olabilen senkretizm (melez dinlilik) durumu içindeler. Tabii bir de, ateist veya marksist altkümeler de var ayrıca.
Not: Şiilik de, birbirini öldürebilmiş altkümelere sahip.
Sorun, 2000 momentleri ile bunların ölü kültürler durumuna evrilmişlikleri.
Çünkü Alevilik, değil köy kültürü, köy bile kurmayan çoban kültürü (protofeodal momentli) durumunda tutageldi kendini hep Türkmenlik söylemi üzerinden.
Bunlar, kalkıp da Almanya’ya gidince, tüm Alamancılar gibi kültürel konfüzyona düştüler.
Ancak herkes, hala kendini asıl Alii sayıyor.
Günümüz koşullarında, ateist olmak da, panteist olmak da, anarşist olmak da, kişiyi taltif eden sıfatlar değil. Bunlar hayal ürünü. Aleviler ise, bunları kimlik olarak giyinmeyi seviyorlar.
Sonuçta hepsi lümpen halk. Hepsinin oyu satılık. Hepsi (ödülle veya cezayla) uzlaşmacı.
Herkesin dini ve dolayısıyla Aliilik’i kendine, sayan yok.
Dini tartışma, dünyevi konulara dini sokma, her durumda doğrudan engizisyondur, en azından tektanrılı dinler için böyledir.
Hz. Muhammed en başta olsa ne olur, Hz. Ali en başta olsa ne olur?
Cennete gitsen ne olur, gitmesen ne olur?
Kabe’n insan olsa, ne olur?
İnsanlığın hali bombok ve sen kalkmış, bombok olmakla övünüyorsun.
Dememiz şudur yani:
Alevilik, İslam’da dakka bir gol birden, Hz. Muhammed yaşarken bile iktidar savaşına girmelerinden başlayarak, günümüze dek, genelde mazlum olsa da, hep haksız savlar ileri sürdü.
O nedenle, Alevi gençlerinin belki üçte biri, belki yarısı ateist artık.
Dedelerinin ve babalarının kıtırlarına inanmıyorlar artık yani…
Not: Yaşlanınca onlar da, armut dibine düşer, olacaklar, ayrı konu.
Dipnot:
Bu metni yazıp bitirdikten 2 saat sonra, anne ve baba tarafından duble Sünni’ye dönme Alevi çıktım. Düşüncelerim hala aynı.

(4 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: