Kendisi
şöyle yazıyor:
“… gerek
KDP, gerek, KYB siyasi yahut tarihsel anlamda bugün dahi “Stalinist” partiler.
Yani her ikisinin de; kendi milis, asayiş ve istihbarat güçleri var. Ayrıca
partileri besleyen şirketleri de.”
Cehalet
insanı iyi söyletirmiş.
Stalin’in
şirketleri mi vardı acaba SSCB’de?
Yeni
dönem gerillalar, mafya-gerilla türünde. Yani, kendilerini finanse etmek için;
her tür kaçakçılık (insan, uyuşturucu, vd), haraç, büyükkentlerde belli iş
alanlarına silahla el koyma türü herşeyi yaptılar.
Not 1:
2000 sonrasıki hemen herşey izlenebilir ve kayıt altına alınmış durumda: PKK ve
IŞİD böyle oldu, Kolombiya’da böyle oldu. Onlara dayanarak böyle yazdık. Kesin
bilgi toplama alanlarının dışında kalmış bölgeler hakkında konuşamayız.
Diyelim, Güneydoğu Asya gerilla hareketlerinde.
Not 2:
Hobsbavm gibi birinin eşkiya güzellemesi
yapması, talihsizlik değil, sonucu ölüme
varan kusur olmuş.
Not 3:
2018 momentinde, artık mafya, devlet ve gerilla sınırı nerede başlıyor, nerede
bitiyor, epeyi birbirine karıştı. Bizdeki 1970’ler Ülkücüler, MİT, mafya
içiçeliği, 2000’lerde Berlusconi-İtalya ile aşağı yukarı aynen AB’de bile yaşandı.
Not 4:
Biz bunlar henüz böyle olmadan da, diyelim 2001 momentinde gibi, 1980
liberalizminin yarattığı beyaz kara para ile kara kara paranın o denli farklı
olmadığını açımladık. Zaten ikisi de, alışkın oldukları yönlerin tersine de
devinerek ve akarak, esneklik kazandılar o yeni dönemde. Yani, bir zamanların
az zararlı kayıtdışısı, bunlarla sistemi
çökerten yeni kayıtdışı oldu. Bugün beyaz-kara kara para toplamı Dünya
ekonomisinin toplamından büyük durumda. Fonların fonları gibi dolambaçlarla
para, 2 değil, 222 katı şişirildi. Bitcoin rezaleti ortada.
Dönelim
bizim momentlere:
Biz
başından, taa 19. Yüzyıl’dan beridir, Talabani-Barzani kan davası üzerinden, mevsimlik iç savaş gibi geyiklerin
varlığı yüzünden, Kürt iç ve dış savaşlarını çok gayrıciddi bulduk. Bir de bu
mücadaleler, neredeyse tümüyle taşıma
suyla dönen değirmenler oldular. Şu anda da, İran, Irak ve Suriye Kürtleri için
hala öyle. Türkiye ise, 1993 momentine geri döndü, duruma balyozla el koydu.
Yani, mafya-gerilla’nın işine, mafya-devlet el koydu. Ki zaten hem Dağdakiler,
hem de Mehmed’in Savaşı kitapları, işin bu karanlık yüzünü epeyi iyi açımlamış,
dolayısıyla toplatılmışlardır.
Tarihsel
not: Hassan Sabbah hakındaki muğlak kayıtlar bile, bunun aşağı yukarı 1
milenyum önce de böyle olduğunu imliyor. Uzakdoğu Asya yazılı tarihlerinde de, sistematik
sahte para operasyonları kayıtlı. Yaklaşım, aşağı yukarı hala aynı yani.
Bunu,
FKÖ-Arafat, ABD’ye saldırmamak için, onlardan 150 milyon dolar alarak çook
önceden örneklemişti. E, aynı dönemlerde malum bir de terörden 20 milyon dolar
kazanan Çakal Carlos kayıtlı.
Dolayısıyla,
Stalin’e çok bok atılabilir ama mafya olmadığını rahatça söyleyebiliriz. O her
ne yapacaksa, dolandırmadan yapmıştır hiç olmazsa. Bunu da, SSCB için yapmıştır
ve o gidince SSCB’nin dağıldığını da hep birlikte gördük: Gerekiyormuş yani,
devrim çocuklarını yermiş yani, hep yemiş yani. Stalin, bunları yapmasaydı, 30
yıl başta kalamazdı. Zaten tanımında diktatörlük olan bir sistemde, o
diktatörlük, bu diktatörlük farketmedi. (Tüm bunları, bir anti-marksist, bir
anti-stalinist, bir anti-komünist olarak yazdım.)
Selcen’i
hep negasyonluyoruz. Ancak, bu kez kendi yazdıklarını kendisinin okumasını önererek
değilliyoruz, şu alıntıyla:
“Irak
Kürdistanı nüfusu da, yüzde yetmişin üzerinde 25 yaş altında.”
Faşizm, gençlere
dayanır. Onları keklemek kolaydır çünkü. HDP-MHP arasında seçim
yaptırabilirsiniz onlara çünkü. Verirsiniz kredi kartını ellerine 12 yaşında,
18 yaşında oy hakkı kazanınca, malın teki edersiniz onları çünkü.
Selcen
şuna dua etsin:
Barrett
tarzı ideoloji, tüketime
kazandırılamayacak yerlerin tümünün nüfuslarıyla birlikte imhasını öneriyor,
Suriye öyle olacaktı, yarım kaldı. Kuzey Irak hala var, demek ki tüketim kerizi
sayılıyorlar hala. Baktılar, öyle referandum meferandum, çekiverirler ipini,
çektiler de zaten.
Öcalan,
Talabani, Barzani, Müslim bahane, keriz Kürt’ün tüketimi şahane…
Sayelerinde
yüz milyarlarca dolar, emperyalistlerin
cebine girdi. Kendileri de (oğul Barzani’lerden biri gibi), Nişantaşı’na
gelip, dükkan kapattılar.
Aç kalan sınıfın laneti de ayaklandı nedense…
Ayaktakımı
hep yakar yıkar nedense…
Sanki
biz bunları çok okuduk tarihte nedense…
(24 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder