Pazartesi, Aralık 11, 2017

Budalalar Gemisi Nedir?



Budalalar gemisi, bir alegoridir.
Platon ve Devlet ile başlar:
“Imagine then a fleet or a ship in which there is a captain who is taller and stronger than any of the crew, but he is a little deaf and has a similar infirmity in sight, and his knowledge of navigation is not much better. The sailors are quarreling with one another about the steering––every one is of the opinion that he has a right to steer, though he has never learned the art of navigation and cannot tell who taught him or when he learned, and will further assert that it cannot be taught, and they are ready to cut in pieces any one who says the contrary. They throng about the captain, begging and praying him to commit the helm to them; and if at any time they do not prevail, but others are preferred to them, they kill the others or throw them overboard, and having first chained up the noble captain's senses with drink or some narcotic drug, they mutiny and take possession of the ship and make free with the stores; thus, eating and drinking, they proceed on their voyage in such a manner as might be expected of them. Him who is their partisan and cleverly aids them in their plot for getting the ship out of the captain's hands into their own whether by force or persuasion, they compliment with the name of sailor, pilot, able seaman, and abuse the other sort of man, whom they call a good-for-nothing; but that the true pilot must pay attention to the year and seasons and sky and stars and winds, and whatever else belongs to his art, if he intends to be really qualified for the command of a ship, and that he must and will be the steerer, whether other people like or not––the possibility of this union of authority with the steerer's art has never seriously entered into their thoughts or been made part of their calling. Now in vessels which are in a state of mutiny and by sailors who are mutineers, how will the true pilot be regarded? Will he not be called by them a prater, a star-gazer, a good-for-nothing?”
(Wikipedia, Ship of Fools.)
"Bir gemi düşünelim; bu geminin de hali vakti yerinde, ama gözleri görmeyen, kulakları işitmeyen ve üstelik gemicilikten de bihaber bir kaptanı olsun. Sonra, bu geminin kaptanı olmaya çalışan bir dolu tayfa düşünelim. Kaptanlık sanatını bilmeyen ya da biliyorsa nereden bildiğini söylemeyen, hatta kaptanlık sanatı da neymiş diyen tayfalar olsun bunlar. Hepsinin tek isteği geminin dümenine geçmek. Bu yüzden geminin sahibine yalvarıp yakarıyorlar, dümeni bana ver diye. Gemi sahibi birinden birine verecek olsa dümeni, bir diğeri onu gemiden apar topar atmaya ya da öldürmeye kadar vardırıyor işi. İlaçlarla, içkilerle uyuşturuyorlar onu ve gemide ne var ne yoksa çalıp çırpıyorlar. Tıka basa ne buldularsa yiyorlar, kafaları çekiyorlar. Gemiyi de böyle ayyaşlar nasıl yürütürse öyle yürütüyorlar. Bu arada gemi sahibini kandırıp dümeni ele geçiren kimseye de övgüler yağdırmaya başlıyorlar, alkışlıyorlar, “eşşiz kaptan, en büyük gemici,” diye avaz avaz bağırıyorlar. Ama gerçek bir kaptanın, hava durumunu, mevsimleri, yıldızları, rüzgârları ve bunlara benzer şekilde bir geminin yürütülmesi için ne gerekiyorsa hepsini bilen kişi olması gerektiğini düşünmüyorlar bile. İşte bir gemide böyle bir karmaşa yaşanıyorsa, o gemide gerçek kaptanın değeri anlaşılmaz. Ona ancak kaçık, işe yaramaz sıfatları yakıştırılır. Böyle bir gemiye benzer devlette, filozofların durumu da gerçek kaptanın durumuna benzer. Gerçek kaptan onurludur, asla yalvarıp yakararak geminin başına geçmek istemez. Bilgisi ve görgüsüyle bu işi yapmak ister. Bu yüzden de gidip de bir gemi sahibinin kapısını çalmaz; aksine gemi sahibinin onun kapısını çalması beklenir, çünkü doktor hastanın değil, hasta doktorun kapısını çalar."
(Muhalefet şerhi: Hiç katılmadık.)
Bitmedi, daha var.
Bir de çok ünlü resim var, Bosch’un:
“‘The Ship of Fools’ together with the fragment “Gluttony and Lust” originally formed a part of ‘The Wayfarer Triptych’. It is not known when and in what circumstances the original triptych was dismantled. The other parts of the triptych were “The Wayfarer“, the fragment “Gluttony and Lust” and “Death and the Miser“. The central panel was lost.”
Olay, ‘10 Emir’ ve ‘7 Ölümcül Günah’ın çağlar boyu yorumlarını koşutu yani. Vakıa aynı, rivayet muhtelif yani.
Gelelim, gemidekilere:
Denizdekilerle birlikte 12 kişi var, yani 12 havari, yani 12 Haçlı / Yuvarlak Masa Şövalyesi.

Konuyla ilgili 2 kitap var:
Gemi Batıyor, Kim Görecek?
Gemi Batıyor, Kim Görmeyecek?
2’si de Dost Yayınları basımı.
Bitmedi daha var:
(Ted Kaczynski) Unabomber da bir Budalalar Gemisi yorumu yazmış:
Buraya kadar geldiysek, budalalar gemisinin battığını, son 500 yılda kafası çalışan hemen herkes görmüştür demektir.
Bizimki alaturka budalalar gemisi: 1983’te teknenin dibini delmeye başladılar, Aralık 2013’te su yüzeyinin aşağısına indi, Aralık 2017’de glug glug yaptı.
Önce Lümpenlerin İstilası, sonra Banalite Atlası, sonra Kuburkent İstanbul, en son da Budalalar Gemisi Batarken. Son ikisi, fotoğraf projesi oldu. İlk 3 kitap, son 2 foto-kitap, yani Kİ hem kitap, hem foto ve arada geçiş projesi.
Bu da, budalalar gemisinin batışını benim nasıl gördüğümdür.
İşin en acı yanı, gemi batsa da, hiç batmayan insanlar kalmasıdır çünkü onlar zaten kendilerini en baştan bokun içine gömmüşler.
Cehennemde sigara molası bile değil, bok bağımlılığı açıkçası…

(9 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: