Benim
için köşe yazısı veya gazete fıkrası, politik içerikli olsalar da, deneme ve
eleştiri tümleşik alanında yer alır.
Çetin ve
Altan’ın ve Cüneyt Arcayürek’in köşe yazıları ve fıkraları da benim için
öyleydi.
Bir
zamanlar arkadaş ve aynı gazetede mesleğe başlamış olarak her ikisi de,
1946-2016 arasında 70 yıl gibi çok uzun süre gazete metinleri yazdı.
Her
ikisi de ama ayrı ayrı, tarihin ve işin hikaye bölümündeydi. Özellikle
Arcayürek’in, benim Cüneyt Bey Tarihi dediğim, 22 ciltlik ve 70 yıllık dönemli
uzun dizi, temelde hikayeden ibarettir. İçinde aşağı yukarı hiçbir kısas yoktur.
Altan
ise, Güneydoğu sorununun imamların piyano çalmasıyla çözüleceği gibi uçuk
kaçık, abidik gubudik öyküler yazardı.
Bir de,
her ikisinin de, eğer okudularsa, ne okuduklarını hep merak ettim. Sanki ümmi
gibi yazardı her ikisi de çünkü.
Ne
demokrasi tarihi, ne politika tarihi, ne de genel tarih yokmuş gibi yazarlardı.
Türkiye, Dünya’dan yalıtıkmış gibi yazarlardı.
Bu
açıdan, 2 farklı ama ilginç örnekti ikisi.
Tuhaf
olan şey, her ikisinin de politik köşe yazarı olması ama metinlerinin aşırı
apolitik veya asıl politikadan feci uzak olmasıydı.
Bunun,
ne kadarı cahillik, ne kadarı bilinçsizlik idi, onu hiç öğrenemedim.
Bunun
neden 70 yıl böyle yaptılar, onu hiç anlayamadım.
Diyebileceğim
tek şey, 1946 momentinde başlayıp, orada istop etmiş olduklarıydı.
Erken
dönem Cumhuriyet yazarıydı ikisi de. Orta ve son döneme bir türlü gelemediler.
Bedenleriyle geldiler ama akıllarıyla hiç gelemediler.
O
nedenle, denizde olduğunu bilmeyen balık örneği için, bu ikisinden daha iyisini
düşünemiyorum.
2017
momentinde, Küfürbaz Negasyonlar’dan payını ve nasibini alan (matbu veya sanal)
gazetesel tüm yazarlar da, aradan geçen 90-100 yıldan sonra bile, hala aynı
kafadalar. Onu da notlamış olayım.
(26 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder