Perşembe, Aralık 21, 2017

Batan Cumhuriyet’in Malları

Bu, bir kitap adı oldu.
1986’dan beridir, Türk Edebiyatı notları alırım. 2012 gibi, Edebi Dikmeler, Güzellemeler başlıklarında, epeyi edebiyatçının ve edebi eseri irdeledim.
Ancak, tam bir Cumhuriyet dönemi edebiyatı taramasını gözüm yemiyordu.
Sonra, Aralık 2013’te 1. Cumhuriyet gömüldü.
Onu; iktidar seçkinleri ve kitle elbirliğiyle gömdü.
Aydınlar ise, bozuk greyder gibi, yol açacaklarına, yolu tıkadılar.
Tabii ki bu ilk kez olmuyor.
1915 3 İstanbul’nun neredeyse aynısı bir 2015 3 istanbul’unu yaşadık ve sonra bu, 1. Cumhuriyet’in mezartaşı olacak bir, edebiyat eleştirisi projese kafamda doğdu, tohumlandı filizlendi, artık fide loarak, ağaç olsun diye, dikiyorum onu.
Cumhuriyet, Osmanlı döneminin ardılı. Osmanlı artığı yazarların bir bölümü Cumhuriyet’e adapte ve entegre oldular, hepsi değil ama. Mehmet Akif gibi sistemin dışına çıkmayı yeğleyenler de oldu.
Cumhuriyet’in ilk özgün yazar kuşağını, 1940 Kuşağı sayarım. Öyle sayan var saymayan var.
Cumhuriyet’in son özgün yazar kuşağını,  1983 momentli Orhan Pamuk’un ve Latife Tekin’in ilk romanları ile sayarım. Sonrasında, onlar dahil, tüm edebiyatçılar feci tozuttu. Bugün roman diye ortalıkta dolanan şeyler berbatın berbatı.
İşte, daha çok dönem üzerinde odaklanmaya çabalayacağım ama sonuçta onun üzerine de 35 yıl daha geçti. Onları da yok sayamam, saymayacağım da zaten.
1923-1983 dönemini, 1923-1963 ve 1963-1983 olarak asimetrik 2 parçaya böleceğim. Özelilkle ikincisinde sisteme karşı direnen sayılan yazarların bile, nasıl sistemin işbirlikçisi olduğunu, 1980-1983 kumpasına nasıl geldiğini, özellikle mümkünse, güncelerinden alıntılarla aktarmaya çabalacağım.
Yani bu, bir ölünün evrakı metrukesi ve patalojik anatomisi. Hasta öldü tamam, ama asıl derdi neydi?: Bunu edebiyat üzerinden izlemeye çabalayacağım.
Avrupa edebiyatından farklı olarak; bizde burjuva yazarı, sosyal(ist) realist yazar (köy romanını öyle saymıyoruz, bunu o dönemin yazarlararası polemiklerinden örneklemeye çabalayacağız), kuramsal yazar kümeleri 1-2 kişiyle ama o  da, onlarda da çok çok sınırlı olarak yaşandı. Sonuca ve batmış Cumhuriyet’e bakınca, bizce bu yeterince yaşanmadı.
Bir de, Sait Faik’in saptamasıyla, bizim aydınlar kravatı sola kayınca, kendini solcu sanmışlar. Kendini sosyalist eleştirmen sayan birinin, ona belirtmeme karşın, 20 yıl ve boyunca ve hiç ‘Estetik ve Politika’ okumadığını biliyorum örneğin. Ama bu adam, kendi sosyalist sayıyor hala.
Yani bizim yazarlar, öncelikle çok az okumuşlar.
Vedat Günyol’un; 100 oku, 10 yaz, 1 yayınla, kuralından habersizmiş gibi davranmışlar ama hepsinin onunla ilgili anıları bol kepçe mevcut.
Tahir Alangu, Galatasaray Lisesi’ndeki 1 sınıftaki 5 kişiye, ‘molla sen, sen, sen yazar olacaksın, günce yaz’ demiştir. Ve 1’i hariç, hiçbirinin günce kitabı yok ama hepsi gerçekten yazar oldu. (Not: anı veya otobiyografi, günce değildir.)
Artı, 1940-1980 arasıki en çok bilinen ilk 500 yazarda, günce yayınlamış 10 tane ya çıkar, ya çıkmaz. İş Bankası’nın nehir söyleşileri ile bu, tüm sanat dallarında biraz olsun aşıldı.
Bizim çıkışı verilerimiz ve anatezlerimiz şunlar:
Bizim yazarlar aşırı donanımsızdılar ama bunda ısrarcı idiler de. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp oysa.
Osmanlı’da roman, 5. sınıf Fransız yazarlarının 5. sınıf taklitleriyle başladı. (Bu ibare benim değil ama alıntının sahibini anımsayamadım.)
Örneğin eleştirmen Murat Belge, kendine kılavuz olarak Althusser’i seçti ama ‘Tarihten Güncelliğe’de, ne Benjamin’e, ne Lukacs’a, ne Adorno’ya, ne Brecht’e gönderme yapmadı. Gündelik kültürü estetiko-politik olarak okuyan marksist eleştirmenlik onlarla başladı oysa.
Adnan Veli gibi, taa 1940’larda İstanbul’un dibini ve arka sokaklarını yazan biri varken, kendisi görmezden gelindi. Ortalık Kemalettin Tuğcu melodramlarına kaldı. (48 yıldır fanatik bir Tuğcu okuruyum, belirtirim.) O nedenle, bizde realist yazar çıkamadı, dedim.
Daha 1905’te aşırı naturalist öyküler yazan Memduh Şevket Esendal, ödev verilmese kimsenin okumayacağı bir yazar. Bir araştırma kitabındaki 100 civarındaki kadın şairin hiçbiri onun adını veya kitaplarını referans vermemiş gibi örneğin (Bu, 2010 momenti.).
Dolayısıyla, bu kitabın ana izleği, her zaman olduğunca, negasyon olacaktır.
Negasyonlanacak 1,000 yazar ve 10 bin eser var ama toplamda en çok 200 tanesini irdeleyeceğim. Ona da ömrüm yeterse.
Bu kitabı, batan 1. Cumhuriyet’e, yeni faşizmin ve yeni engizisyonun geçmiş, halihazırdaki ve müstakbel kurbanlarına adayanlara, erken ölenlere, kaybedenler klübüne adıyorum.
Dipnot:
Mal; batan geminin mallarındaki mal, halka mal olmuştaki halka ve mal, ahırdaki mal olarak, kitabı maddi veya manevi meta kılanların malı olarak, vd, vb, üzere hepsi olarak okunabilir.
Geell vatandaaş geell, batan Cumhuriyet’in mallarına geell…

(20 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: