Darwin’in
savunduğunun tersine, türlerin yok olması evrim başarısıdır, türlerin sağ
kalması, üstün gelmesi veya sürmesi değil.
Zaten,
evrim tarihinde en yüksek tür ve popülasyon patlamaları, bu türden kitlesel
yokoluşlar ertesinde yaşanmıştır, makro olarak 6 kez.
Not: O
toplu yokoluşların ana-makro nedeninin biyolojik değil, (meteor felaketi gibi) kozmolojik
olma durumu da kayıtlı (en azından dinozor yokoluşunda).
Dünya gezegeninde
varolan karbon atomlarının yalnızca milyonda biri biyosferde yer alıyormuş.
Canlılık,
1 karbon atomu artı 1 su molekülü bazlı bir yapıya sahip genelde (bunların 6
tanesi şeker oluyor). 1 karbon atomu 12, 1 su molekülü 18 atomsal (hidrojensel)
birim ağırlığa sahip, 1 kat eder. Canlıların üçte ikisi de su olur genelde. 1,5
kat da onun için kat. 2,25 kat eder. Yani, 1 karbona 2,5 kat su gerekli
canlılık için.
Dünya’daki
tüm karbon atomları canlılara geçseydi, okyanuslardan çekilecek su devasa olacaktı.
Belki de okyanusta su kalmayacaktı. Bu da, canlılığın kendini yok etmesi demek
olacaktı.
Oysa
canlılık, evrim tarihinde, deniz kabukluları evrimi üzerinden (ki onlar on
milyonlarca yıl gezegendeki tek egemen canlı türü oldu), varolan karbonu emip,
yerkabuğuna gömdü: Çünkü ölü deniz kabuklularının kabukları okyanus tabanına,
oradan da magmaya gitti.
Burada
önemli olan durum, Darwin savunduğu birebirli ve doğru orantılı ilinti yerine,
bireçok’lu ve çokabir’li ters orantılı ilinti var canlılığın sürmesi ilkesinde.
Ya da:
Verhulst’un
savunduğu ve matematiksel denklemle kanıtladığı üzere, bir artışın
parametreleri, kendilerini de yok ederek, o
artışı durdurur ve toplam değeri bir yerde sabitler. Verhulst, bunu
Malthus tezlerinin tersini kanıtlamak için, nüfusla ilgili olarak buldu ama bilgisi onyıllarca bilim alemi
tarafından yok sayıldı.
Çıkış:
Günümüzde
sürekli global ısınmadan dem vuruluyor ama gerçek-asıl bilimciler, uzum dönemli
sikluslara bakarak, gezegenin yeni bir buzul çağı öncesinde olduğunu, 50 yıl
gibi bir sürede Yeryüzü’nü yeniden buzların kaplayabileceğini biliyorlar ve
söylüyorlar da ama dinleyen yok.
Yani bu
da, kendini durduran bir artış.
G-7
ülkelerinin tamamı, Kuzey Yarıküre’nin kuzeyinde. Oranın tümüyle donduğunu bir
düşünün… 1-2 milyar kişinin ne olacağı belli değil ama önemli bir bölümünün yok
olacağı kesin.
(16 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder