1976’da
basılan, 1983 gibi benim okuduğum Conan’ın estetiko-politik içerikli öyküsü
hakkında, 1999 gibi yazdığım estetiko-politik yorumlu eleştiri metninde,
Anneka’yı Hong Kong olarak tanımlamıştım. Anneka, yanlışlıkla Kobe ile yatarak,
Conan’dan Kobe’ye, yani Batı’dan Doğu’ya geçişin / dönüşümün öyküsüydü. Hong
Kong ise, 1992’de İngiltere’nin oradan çekilip, Hong Kong’un kademe kademe
çinlileştirilmesi sürecine sokulmuştu. Günümüzde Hong Kong’un ulusal dili olan
Kantonca bilen Hong Konglu sayısı giderek azalıyor, çünkü resmi eğitim,
anavatan Çin’inki olan Mandarince. Hatta, bu konuda politik alegorili bir film
yapılmıştı: Hong Konglu bir aydın, Kantonca konuştuğu için hapse atılıyordu (ve
film anavatanda infial yaratmıştı). Bu arada, bugünkü Çin’i bugünkü Çin yapan
Mao’nun da ana dilinin Mandarince olmadığını belirtmek gerek, tıpkı Stalin’in
de aslen Gürcü olması gibi (ki bu 2’si hakkında ayrıca 1 metin yazılabilir).
Ekim
2017’de okuduğum, Kasım 2017 gibi eleştiri metnini yazdığım ‘Superman-Batman:
Tanrılar Aramızda’ çizgiromanında, Joker’in politik kimliğini ve hangi
ülkeliğini boş bırakmıştım.
2 hafta
sonra birden dank etti ve tanım belirginleşti:
Joker
Kuzey Kore olmakta, Superman ABD olmakta (bunu yazmıştım), bu durumda da Batman
ben olmaktayım.
Batman’in
bu tiplemesiyle kendimi özdeşleştirmemin nedeni, Superman-Batman çelişkisinin
ve çatışmasının başladığı Supergirl öyküsünden itibaren Batman’in, süper iyi
Superman’in (hatayla da olsa) aslında kötü olduğunu ve kötülük yapabileceğini,
yaptığını ve hatta bunu iyinin yanında kalıyor gibi görünerek yaptığını
algılayabilecek bir sorgulayıcılık / kuşkuculuk kipinde olmasıydı. ‘Tanrılar
Aramızda’da ise bu kuşku, Batman Superman’in karısının hamile olduğunu,
Superman ile el sıkışınca, onun elinin terli olduğunu algılayınca başlar, çünkü
Superman, daha önce çok büyük bir (kendisi için çelişkili durum yaratan) bela ile
karşılaştığında, aynısı olmuştur.
Joker,
ikinci alternatif şık olarak Moldova olabilir; çünkü Dünya’da kalan son ikinci
komünist yönetim, Kuzey Kore’ninki birinci olmak üzere ile birlikte oradadır.
Moldova’nın Avrupa’da olması, Kuzey Kore’nin Asya’da olması, bunun Avrupa-Asya
ikiliğinde ve ikileminde (Marx’ın 2 Avrupa veya 1 Avrupa + 1 Amerika ülkesi
tahminini yanıltarak) olmalarıdır.
Demek ki
Moldova’nın yakın bir gelecekte, Kırım gibi, politik bir gerilim yaratabilecek
potansiyel coğrafi bölge olduğunu imlemiş olalım artı. Oradaki Dinyeper /
Transilvanya bölgesi, zaten bunun için aday çünkü.
Conan-Kobe
çelişkisi, Anneka’nın Kobe’ye bir çocuk vermesi, Kobe’nin de o çocuğu kalkıp,
tıpkı babasının ona yaptığı ve bunun için babasını öldürdüğü gibi, Batı’ya,
yani Conan’a rehin bırakmasıdır: Kobe’ye göre, Batı-Doğu savaşını tek önleme
yolu budur. O çocuk devlerin (kuşkusuz büyücülerin ve Conan’ın) savaşında
öldürülür ve sorun çıkmaz (en azından okuduğum kadarıyla böyle).
Daha da
ilginç ve ironik olarak da, Conan da Doğu’ya yolculuklarından birinde, karısını
aldatarak, Doğu’ya gayrımeşru bir çocuk, yani bir piç kazandırmıştır (ki bu da
Taht Oyunları’nın gizli tematiği hala). O çocuk, sonra Batı’ya gelir, babasını
bulur ve Conan ile karısı arasında sorun yaratır.
Bu 2’si
arasında, bu macerada ilinti olmaz ve bu, öykü anlatıcılığı açısından harcanmış
bir fırsattır, boş kaleye gol atamamaktır.
Superman-Batman
öyküsünde ise, daha önce irdelediğimiz gibi.
Joker,
kendini Superman’e öldürterek tek başına yapamayacağı / beceremeyeceği
kötülüklere neden olur.
Bu,
‘Suicide Squad’ın iyilik yapan ölümüne kötüler tematiği ile birlikte yeni bir
diyalektik ve dolayısıyla toplamda kuadralektik bir estetiko-politik okuma
ister.
Çünkü,
tıpkı ‘Suicide Squad’a başvurulduğu gibi, Batman da baş, asıl, iyi müttefikleri
ölünce, gidip (daha önce onlara karşı savaştığı) asıl kötülerden yardım ister
ve ittifak kurar.
Ki bu
da, 2. Dünya Savaşı sırasındaki ABD-SSCB ittifakını akla getirir.
Ki bu
da, Suriye’de IŞİD’e karşı Rusya-ABD ittifakını akla getirir.
Oysa,
toplamda tüm bu savaşları yaratanlar, aslında / tarihte ABD ve Rusya / SSCB,
yani asıl kötülerdir.
Bir
zamanların (1500-1900’ün) en-en kötü
Batı’sı olan AB ise, asıl en kötü iken, emekli olmuştur, daha doğrusu
kendini emekli etmiştir, diyelim Yaşlı Logan gibi. Belki o da, tıpkı Logan
gibi, gençlik günleri hatırına son bir savaşa girer mi girer.
Burada
gözden kaçan, gerçek yaşamdaki diktatörlüklerin
en kötü politik durumlar olmadığıdır: Tıpkı Hitler’in ve Naziler’in tarihin
en büyük kötülüklerini yapmayı beceremediği ve konunun rekorunun hala Asya’da,
yani Doğu’da olmasıdır. 2 dünya devrimi de oranın, tarihin en büyük 2 insan
katliamı da oranın: Nasıl ama?
Bu
durumda bu çizgiromanların yaptığı, Batı’nın
ego masturbasyonunu (kimliğini, kültürel hegemonyasını, kültürel
empozelerini) doğrulama ve olumlama çabasından ibaret kalmış olur.
Dipnot:
Bu
arada, ben aynı zamanda Büyücü olmaktayım. Ya da Büyücü akili, Büyücü
stratejisti.
(6 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder