Yanıtını
benim de merak ettiğim bir soruydu.
Büyük
ölçüde öyle görünüyor.
Deutsche
Welt, ABD'nin en prestijli hukuk fakültelerinden birini barındıran Columbia
Üniversitesi'nde profesör Daniel Charles Richman ile konuşmuş:
“New
York Güney Bölge Mahkemesi'nin 2016’da verdiği cezaların istatistiklerine
bakılırsa, dolandırıcılık davalarında verilen cezaların ortalaması süresi 29
ay, kara para aklama davalarında ise 44 ay.
…
2016
yılında mahkeme ile işbirliği yapanlar için verilen indirim, dolandırıcılık
davalarında tavsiye edilenin cezaının yüzde 75'i, kara para aklama davalarında
ise yine tavsiye edilenin yüzde 72'si olarak kayda geçmiş.”
Kabaca
ilki için 7,5 ay, ikincisi için 11 ay ceman, 19 ay diyelim.
Zarrab
ise, 1,5 yıl zaten yattı ki bu ceza süresi, hem onu konuşturma, hem de
konuştuktan sonra salıverebilme gibi, çift taraflı bir amaca hizmet etmiş
görünüyor. Bir de, onu en iyi içeride koruyabilirlerdi. Dışarıya da bilgi
sızmazdı, sızmadı da zaten.
Ancak,
ardışık davalar olacaksa, Zarrab yeniden yeniden mahkeme ve hakim karşısına
çıkmak durumunda demektir. Bu da, onun can güvenliğini sağlayacak olanların da,
onun da işine gelmez.
Bu
durumda, Atilla davası peşpeşe birçok davanın sonucunu sağlamış şimdiden
demektir. Jürinin Atilla’nın suçluluğuna karar vermesi, otomatikman diğer
suçlarında işlendiğini kabul etmeye mahkemeyi taşıyabilir.
Ancak,
hala mahkemenin kararlarının en sonul çıkarımı görünmüyor.
Neyi, ne
kadar, nasıl vuracaklar?
Sanırım
bunu, yaptıkları an öğreneceğiz ancak demek bu.
İsterlerse,
TC’yi batırırlar.
(12 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder