Bu
1978’li. 1978’lilerin Filistin günlüğü henüz yayınlanmadı ama 1968’lilerinki
yayınlandı. Filistinliler’in gerçek yüzünü öğrendik, bir de Deniz Gezmiş
gibilerin. Kitabı özelliği, onlarca kişinin ifadesini barındırması, öleniyle
kalanıyla tam bir muhasebe olmasıydı.
Orada
açıkseçik olarak sergilenen bir tez var:
Filistinliler
yalnızca vitrin olsun diye solculuk oynadılar, aslında bildiğimiz şeriatçı
insanlar. Ayrıca, kendilerine Arap bile demeyecek kadar da milliyetçi insanlar.
Yani, hem şeriatçı, hem milliyetçi; hem engizitör, hem faşist.
Bu
bilgiler varken, Özcan kalkmış, şunu demiş.
"Kudüs
insanlığın kültürel bir mabedidir. Kültürel bir değerdir. Kudüs’e siyasi bir
kimlik verilmesine, en başta İsrail’in karşı çıkması gerekir."
Onu sen
yutmuş olabilirsin de, bize neden yutturmaya kalkıyorsun o dezenformasyonu?
Ne demek
yahu, Kudüs kutsal mekan?
Musevilik,
İsevilik, İslam, en başından beridir siyasal oluşumlar. Din savaşlarının
binlerce yıllık tarihi var ve sen bunu inkar edip yok saymaya kalkıyorsun.
3
tektanrılı din de, devlet ruma taraftarıdır. Ktsal devletler ama. Din devleti
ama.
Kudüs
de, hepsinin ortak kutsal mekanıdır, maksat idrar yarıştırmak olsun.
Kudüs,
Haçlı Seferi döneminden beridir, itiş kakış mekanıdır.
Hriistiyan
AB, kalktı 2. Dünya Savaşı’nda Museviler’i kesti, sonra da kalktı, onlara
1948’de Müslümünlar’ın mekanını verdi. Müslümanlar’a da önce söz, sonra babayı
verdi.
Özcan
bunları bilmez mi?
Bal gibi
bilir bizce.
O
nedenle, sanatçılar içinde en çok
şairler yalan söylerler, diyoruz biz.
“Dünyanın
dört bir yanından devrimciler geliyordu.”
Eksik
söylemiş.
Ama
faşistler de geliyorlardı.
Ama
sağcısını da solcusunu da, CIA tipi adamlar eğitiyorlardı. Dünyanın tüm
askerleri aynı biçimde savaşırlar çünkü.
“1970’li
yıllardan sonra başlayan Lübnan iç savaşının hâlâ devam ettiği bir dönemden
bahsediyorsunuz…
Beyrut
ikiye ayrılmıştı. Solcuların ve Filistinli örgütlerin etkili olduğu yer daha
çok Müslümanların yaşadığı bölgeydi. Haddad’ın lideri olduğu Hıristiyan
Falanjistler bize karşı savaşıyordu.”
Hah,
işte tam da bu. Kendi ağzıyla söylemiş.
Kendi
ülkeni bıraktın, gittin başkasının ülkesini parçaladın yani.
O
savaştığın adamları da, seni eğitenler eğitti yani. Tavşana kaç, tazıya tut
yani. Maksat silah satışı olsun yani. Şimdi de İstanbul, yeni Beyrut oldu yani.
Kafanıza edeyim yani. Ettiniz tarihin içine yani.
“O
dönemde iki geçiş yolu vardı. Biri Kel Dağları, Yayladağ’ın arkasından
geçilirdi. İkinci yol ise Arsuz ve deniz yoluyla İskenderun’dan geçmekti. Ben
dağdan geçtim.”
Şimdi, o
yolla HPKK gelip TC’li sivilleri vuruyor. Bunlar da hala PKK’yi solcu
sayıyorlar, Demirtaş namaz kılarken bile yani. 50 yıldır aymadılar yani…
“Kimler
bulunuyordu Filistin kamplarında?
Devre
devre kalınırdı. Üç aylık eğitim devreleri vardı. Ben gittiğimde Türkiyeli Kürt
örgütlerden Rızgari, Kawa ve Ala Rızgari çekiliyordu. Onların boşalttığı
kamplara PKK’liler geliyordu. Kurtuluş gibi örgütler ise kampta değil daha çok
Beyrut’ta kalıyorlardı. Acilciler, MLSP-B gibi örgütlerin militanları da vardı.”
PKK’nin
1984 gibi Güneydoğu’da Ala Rızgari’yi, AB’de Dev-Sol’u tasfiye edip, egemenlik
kurduğunu vurgulamak gerekli. Tavşana kaç, tazıya tut, çok aşamalı oyun yani…
Burada
şunu vurgulamak isterim:
Uyuyan eleman
ve örgüt kavramını, ne TC önemsedi, ne de alaturka teröristlerimiz. Eğer, belli
miktarda malzemeyi, kişiyi, eğitimi, vd bilmem kaç bölüp saklı tutarsanız
hiçbir zaman yakalanmazsınız, zamanı gelince de eyleminizi yaparsınız, kimse
uyanmaz bile. Bunu Mossad iyi uyguladı. Ancak MİT nezdinde bizim istihbaraın
1970’ler ve 1980’ler istihbaratı iyiymiş gibi görünüyor, çünkü iddianamaleri
okudum, çok açıkseçik bilgiler içeriyorlardı.
“Peki
Türkiyeli sosyalistlerin Filistin’e gitmeleri hangi yıllara kadar sürdü.
Sonuçta 1968 öğrenci hareketleri ile başlayan bir süreç var. Seksenli yılların
sonunda artık bu sona erdi diyebilir miyiz?
Yok
hayır. 90’ların ortalarına kadar sürdü. Ben o yıllarda yoktum. Ama cezaevine
buralara gittikten sonra yakalanan insanlar geliyordu. Onlarla olan
sohbetlerimden biliyorum. Türkiyeli örgütler bundan sonra daha çok Bekaa’ya çekildiler.
Filistinli örgütlerin islamcılaşması ile birlikte bu süreç sona erdi. Yani
kökten dinci bir Filistin devleti kurulacaksa biz buna da karşıydık.”
E, kalk
söyle o zaman:
Batı
Şeria da öyle, Gazze de.
Ayrıca,
Filistinli örgütler sonradan islamcılaşmadılar, sen oraya gitmeden önce de
islamcılaşmışlardı. İkiyüzlü ve çokelli oynadılar yalnızca…
Bu arada
bu adam, ya sözünü ettiğim kitabı (Devrimcinin Filistin Günlüğü 1968-1975), ya
okumamış, ya okumuş ama yoksayıyor.
Çıkış
notu:
Böylelikle,
40 yıl sonra da, 1978’lilerin de, onların Filistin günlüğünü anlatan kitap
çıkmadan önce de, hala aymadıkları, hala kendilerine
ve bize yalan söyledikleri ortaya çıkıyor.
(9 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder