Pazar, Aralık 10, 2017

Halil İbrahim Özcan Değillemesi

Bu 1978’li. 1978’lilerin Filistin günlüğü henüz yayınlanmadı ama 1968’lilerinki yayınlandı. Filistinliler’in gerçek yüzünü öğrendik, bir de Deniz Gezmiş gibilerin. Kitabı özelliği, onlarca kişinin ifadesini barındırması, öleniyle kalanıyla tam bir muhasebe olmasıydı.
Orada açıkseçik olarak sergilenen bir tez var:
Filistinliler yalnızca vitrin olsun diye solculuk oynadılar, aslında bildiğimiz şeriatçı insanlar. Ayrıca, kendilerine Arap bile demeyecek kadar da milliyetçi insanlar. Yani, hem şeriatçı, hem milliyetçi; hem engizitör, hem faşist.
Bu bilgiler varken, Özcan kalkmış, şunu demiş.
"Kudüs insanlığın kültürel bir mabedidir. Kültürel bir değerdir. Kudüs’e siyasi bir kimlik verilmesine, en başta İsrail’in karşı çıkması gerekir."
Onu sen yutmuş olabilirsin de, bize neden yutturmaya kalkıyorsun o dezenformasyonu?
Ne demek yahu, Kudüs kutsal mekan?
Musevilik, İsevilik, İslam, en başından beridir siyasal oluşumlar. Din savaşlarının binlerce yıllık tarihi var ve sen bunu inkar edip yok saymaya kalkıyorsun.
3 tektanrılı din de, devlet ruma taraftarıdır. Ktsal devletler ama. Din devleti ama.
Kudüs de, hepsinin ortak kutsal mekanıdır, maksat idrar yarıştırmak olsun.
Kudüs, Haçlı Seferi döneminden beridir, itiş kakış mekanıdır.
Hriistiyan AB, kalktı 2. Dünya Savaşı’nda Museviler’i kesti, sonra da kalktı, onlara 1948’de Müslümünlar’ın mekanını verdi. Müslümanlar’a da önce söz, sonra babayı verdi.
Özcan bunları bilmez mi?
Bal gibi bilir bizce.
O nedenle, sanatçılar içinde en çok şairler yalan söylerler, diyoruz biz.
“Dünyanın dört bir yanından devrimciler geliyordu.”
Eksik söylemiş.
Ama faşistler de geliyorlardı.
Ama sağcısını da solcusunu da, CIA tipi adamlar eğitiyorlardı. Dünyanın tüm askerleri aynı biçimde savaşırlar çünkü.
“1970’li yıllardan sonra başlayan Lübnan iç savaşının hâlâ devam ettiği bir dönemden bahsediyorsunuz…

Beyrut ikiye ayrılmıştı. Solcuların ve Filistinli örgütlerin etkili olduğu yer daha çok Müslümanların yaşadığı bölgeydi. Haddad’ın lideri olduğu Hıristiyan Falanjistler bize karşı savaşıyordu.”
Hah, işte tam da bu. Kendi ağzıyla söylemiş.
Kendi ülkeni bıraktın, gittin başkasının ülkesini parçaladın yani.
O savaştığın adamları da, seni eğitenler eğitti yani. Tavşana kaç, tazıya tut yani. Maksat silah satışı olsun yani. Şimdi de İstanbul, yeni Beyrut oldu yani. Kafanıza edeyim yani. Ettiniz tarihin içine yani.
“O dönemde iki geçiş yolu vardı. Biri Kel Dağları, Yayladağ’ın arkasından geçilirdi. İkinci yol ise Arsuz ve deniz yoluyla İskenderun’dan geçmekti. Ben dağdan geçtim.”
Şimdi, o yolla HPKK gelip TC’li sivilleri vuruyor. Bunlar da hala PKK’yi solcu sayıyorlar, Demirtaş namaz kılarken bile yani. 50 yıldır aymadılar yani…
“Kimler bulunuyordu Filistin kamplarında?
Devre devre kalınırdı. Üç aylık eğitim devreleri vardı. Ben gittiğimde Türkiyeli Kürt örgütlerden Rızgari, Kawa ve Ala Rızgari çekiliyordu. Onların boşalttığı kamplara PKK’liler geliyordu. Kurtuluş gibi örgütler ise kampta değil daha çok Beyrut’ta kalıyorlardı. Acilciler, MLSP-B gibi örgütlerin militanları da vardı.”
PKK’nin 1984 gibi Güneydoğu’da Ala Rızgari’yi, AB’de Dev-Sol’u tasfiye edip, egemenlik kurduğunu vurgulamak gerekli. Tavşana kaç, tazıya tut, çok aşamalı oyun yani…
Burada şunu vurgulamak isterim:
Uyuyan eleman ve örgüt kavramını, ne TC önemsedi, ne de alaturka teröristlerimiz. Eğer, belli miktarda malzemeyi, kişiyi, eğitimi, vd bilmem kaç bölüp saklı tutarsanız hiçbir zaman yakalanmazsınız, zamanı gelince de eyleminizi yaparsınız, kimse uyanmaz bile. Bunu Mossad iyi uyguladı. Ancak MİT nezdinde bizim istihbaraın 1970’ler ve 1980’ler istihbaratı iyiymiş gibi görünüyor, çünkü iddianamaleri okudum, çok açıkseçik bilgiler içeriyorlardı.
“Peki Türkiyeli sosyalistlerin Filistin’e gitmeleri hangi yıllara kadar sürdü. Sonuçta 1968 öğrenci hareketleri ile başlayan bir süreç var. Seksenli yılların sonunda artık bu sona erdi diyebilir miyiz?
Yok hayır. 90’ların ortalarına kadar sürdü. Ben o yıllarda yoktum. Ama cezaevine buralara gittikten sonra yakalanan insanlar geliyordu. Onlarla olan sohbetlerimden biliyorum. Türkiyeli örgütler bundan sonra daha çok Bekaa’ya çekildiler. Filistinli örgütlerin islamcılaşması ile birlikte bu süreç sona erdi. Yani kökten dinci bir Filistin devleti kurulacaksa biz buna da karşıydık.”
E, kalk söyle o zaman:
Batı Şeria da öyle, Gazze de.
Ayrıca, Filistinli örgütler sonradan islamcılaşmadılar, sen oraya gitmeden önce de islamcılaşmışlardı. İkiyüzlü ve çokelli oynadılar yalnızca…
Bu arada bu adam, ya sözünü ettiğim kitabı (Devrimcinin Filistin Günlüğü 1968-1975), ya okumamış, ya okumuş ama yoksayıyor.
Çıkış notu:
Böylelikle, 40 yıl sonra da, 1978’lilerin de, onların Filistin günlüğünü anlatan kitap çıkmadan önce de, hala aymadıkları, hala kendilerine ve bize yalan söyledikleri ortaya çıkıyor.

(9 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: