Önnot:
Bu metnin yazmamın, 600 küsur rüyamı yazdıktan sonraya kalması çok tuhafıma
gitti.
Rüya
sürücüler, kendi rüyalarını kurmaca biçiminde düzenleyebilirlermiş, diğer bir deyişle
istedikleri gibi rüya görebilirlermiş.
Bu özellik,
bende yok. Yazılı rüyalarımın imlediği üzere, rüyalarım kısa doğaçlama parçaları üzerine kurulu. Parçalar, bellekten gelen
anı parçacıkları, yollar ise uyurkenki zihin temizleyici duygulanımlar olmakta.
Bunun
hangi evla? Bilemedim açıkçası.
Bir de,
Gaiman’ın rüya ülkesi / gündüzdüşü sürücüsü
öyküsü üzerinden yarattığı, gündüzdüşü sürücülüğü de var.
Bense,
rüya ile gündüzdüşü arasında ve dışında da epeyi rüya ve rüyacık türü olduğunu
ama bendeki en sık tezahürlerin rüya ve gündüzdüşü biçiminde olduğunu kendimde
izledim.
Ek: 11
yaşımdaki çocuk kütüphanesindeki yoğun okumalar ve ateşli uzun bir hastalık
dönemi ertesinde gelen, gündüz yürürken sesli doğaçlama öykü anlatmaları, daha
çok gündüzdüşü / gündüzkabusu ve uyanıkkenki havaleler biçimindeydi gibi.
O
nedenle, Gaiman’ın şu ya bu biçimde farklı zihinsel etki parametreleri (delilik,
uyuşturucu?) olduğunu düşünüyorum.
Dönelim
ana soruya:
Hangisi
evla?
Doğaçlama
rüya görmek, duygusal olarak beni daha çok arındırıyor. Bunu yeğlerim.
Şerh:
Güzel duygulu rüya olmasına karşın, beni az arındıran veya hiç arındırmayan
rüyalarım da oldu. Bunun farkını yıllardır öğrenemedim ve göremedim.
Rüya
sürücüleri gördükleri rüyalar, duygusal olarak temizliyor mu, onu bilmiyorum.
Rüyanın
ana amacı, duygu temizlemek mi, onu
da bilmiyorum.
Rüyanın
bendeki veya diğer insanlardaki (eğer varsa) amacı ne, onu da bilmiyorum.
Sonunu
bilmediğim öyküler okumak da, beni daha çok doyurur. Doğaçlama rüyalarımı bu
nedenle yeğliyorum.
Çok hızlı
olsalar da, rüyalarımı yakalayabilmeyi, dondurabilmeyi ve yazabilmeyi öğrendim.
Ancak,
kurmaca tasarlamaya başladıktan sonraki, gündüzdüşü öykü tasarımlarımı zihnimde
dondurup, kayıtlayıp, anımsayıp, tam yazamıyorum. Oysa, zihnime blok-bütün
olarak düşen 100 sayfalık sinema kitabını 1 hafta uğraşıp yazabilmiştim, yıl 2000
gibi.
Buradaki
sorun, öykülerin akışının oynaklığı. O akışı yakalamayı öğrenemedim henüz.
Bunu
öğrenmek ve öykü yazıcı olmak niyetinde ve arzusundayım.
Senaryodaki
1 dakika 1 sayfa üzerinden hesabını geçerli sayarsam, belki 20, belki 30
dakikalık öyküler kafamdan blok geçiyor bu sıralar.
Onlar
da, rüyalarım gibi, gerçek yaşamdaki bellek kayıtlarımdan apartmalar içeriyor
ama bu apartmalar, daha çok seyrettiğim filmler ve okuduğum aksiyon
romanlarındaki parçaların eklektiği biçiminde olmakta.
Burada, rüya sürücü öykülemeyi yeğlemeyebilirim
ama bu tür kurmaca akışlarımda, zaten daha önceden de öykü akışına müdahale
edip, öyküyü birden çok sayıda ve farklı biçimlerde yazabiliyordum ki bu da öykü sürücülük bir bakıma.
Örneğin,
bilimkurgu roman taslağım olan ‘Tsunamide Sörf’ün 5 versiyonu filan birarada ve
üstüste duruyor zihnimde hala. En son, onun en iyi çizgiroman metni olacağına
karar vermiştim örneğin ama süreç, 1993-2017 arası olarak 25 yıllık. Ara ara
aylarca gömüyorum derine, duruyor orada.
Yani,
Gaiman üzerinden kendim de, gündüzdüşü
sürücülük üzerinden öykü yazıcılık gibi bir yönelim içindeyim.
Ki bunun
yeni bir yazın dalı veya altdalı
olduğu kanısında olduğumu da imlemiştim.
Dipnot
1:
Gaiman’ın
öykü türü, hala bir tür sayılmayabilen Feneon türü gibi bir şey. Hala dikkati
çekmiyor ve çok okunan bir tür üstelik.
Dipnot 2:
Gülünç
rüyaların, olumlu ve olumsuz (kabus) gibi adları yok. Olabilir ama.
Dipnot 3:
Rüya
janrları da olabilir. Gülünç rüya bir janrdır. Rüya janrları öykü janrlarından
farklı adlandırılacaktır ve içerikleri de farklı olacaktır.
(28 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder