Perşembe, Aralık 21, 2017

Murakami, Koşmak, Yazmak

Murakami, 2017 itibarıyla, Türkiye’de çok-satar bir yazar.
Ana yazı alanı roman.
Bu kezinde, monografik-otobiyografik olarak, koşmak ve yazmak üzerine bir kitap yazmış:
Koşmasaydım, Yazamazdım.
Beni ikna edemedi.
Bu kitabın satsın diye, ün olsun diye, para getirsin diye yazıldığı çok açık.
Bu kitabın yazmak üzerine bir kitap olduğu da çok açık.
Umberto Eco da benzeri bir kitap yazmıştı ama konuyu bu kadar zorlamamıştı. Okuuru aptal veya cahil yerine koymamıştı, bu öyle yapmış.
Murakami, kendisinin maraton koştuğunu belirtmeye bir kitap ayırmış.
Ancak, ilk katıldığı maraton, şirket parasıyla gidilmiş turistik bir turda, Yunanistan turizm reklam broşürü için yazı yazmak için bir maraton, hem de Atina’dan Maraton kentine veya savaş noktasına kadar: Reklamın ve garanti best-seller başlığının buram buram kokusu var bu maratonda. Çünkü, o mesafeyi yürüseydi de olurdu ama kitabı bu kadar satamazdı.
Not: Maraton, olağan bünyeler için koşulduğunda öldürücü olabilecek bir mesafeyi, 42.195 metreyi kapsar. Maratoncuların da çoğu, kandaki oksijenin ve glikozun maratonun bir noktasında bitmesiyle, maraton duvarı denilen bir çarpma yaşar.
Düşünün ki bir yazar, çok satacağım diye, kendi yaşamını tehlikeye atıyor. Bunun da, canlı bombayım diye ortalığa çıkan, ezeli-ebedi ergen Youtuber’ların davranışından farkı yok, onu da herhangi bir polis vurabilirdi kolaylıkla.
Kitabı kapattığımda Murakami’nin, yazmanın da bir maraton olduğunu, hatta başlayan ve bitmeyen bir maraton olduğunu yazıp yazmadığını okumamıştım daha. Ancak, benim için hep böyle oldu, çünkü alaturka ustalarımdan bunu daha yolun başındayken okumuştum.
Murakami, bedensel açıdan disiplinli ve otodisiplinli biri ama. Maratondan önce, epeyi hazırlık yapıyor.
Ancak, kitabı feci deparlı ve feci hazırlıksız, bildiğimiz çalakalem yazılmış yani.
Ve klasik bilgidir:
Maratonda depar atılmaz.
Şerh: Bildiğimiz kadarıyla, maratonda depar atmaya kalkan ilk ve tek kadın atlet, ABD’li bir kadındı. Antrenörü, en güçlü rakibini ancak ve ancak son 200 metrede depar atarsa geçebileceğini söylemiş. O da öyle yapmış, kimseye çaktırmadan sprint çalışmış ve kadınlarda olimpiyatta altın madalya kazanan ilk ABD’li olmuş. Ancak kendisi, bunun için doping yapıp yapmadığını yazmamış. Çünkü kendisi, hala ilk ve tek. Bunun diğer bir versiyonu olarak, 1,5, 3, 5 kilometre gibi orta mesafeli koşularda Etiyopyalı erkekler, hilemsi bir şey yapar: Finale 3 kişi kalır, içlerinden biri asıl kazanacak olandır ama kim olduğu baştan hiç belli değildir. Öbür 2’si bir o, bir öbürü habire başa geçip diğerlerini yorar. Son turda üçüncü, yarışta açık ara öne geçer ve kazanır.
O nedenle Murakami, maraton koşan yazar tipini canlandıran bir artiz olmuş.
Bildiğimiz, ‘gibi yapmış’ yani…
Not:
1995 sonrasında, Türkiye’de Dünya’da da 1 yılda basılan ilk roman sayısı üsselce arttı, çünkü dijital yayıncılık işi çok kolaylaştırdı. Murakami, tarzıyla kendini onların arasına katmış.

(19 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: