Moore’un
anarşist olduğu savı var. Hiç ilgisi yok ama. Sözü geçen her 2 eser de öyle
değil.
V for
Vendetta, meclisi havaya uçurmayı savunuyor, güya Thatcher’a karşıymış ama onu
doğrulamış.
Meclisin
havaya uçurulması olayı, akla doğrudan 1648 müdahalesini ve bildiğimiz askeri
diktatörlüğü getiriyor. Bunu savunuyor olabilmek, bir anarşistin işi değil ve
bu, bir anarşizm türü değil, anti demokrasi bu ve anarşistler ancak gerekince
anti-demokratik olurlar, demokrasiyi takmayanlar nihilistlerdir.
Watchmen
ise, parodi yapacağım derken, kendi parodi olmuş bir grafik roman. Öyküsü feci
havada, sarkık, sünük. Derdinin ne olduğu belli değil. Konu, feci dağınık.
Tiplemeler laçka. Dr. Manhattan, sürekli ders veriyor ama çizgiromanda bu
değillenmiyor, değillenemiyor yani.
Marvel ve
DC, tam da Yanki olarak, tam da dünya hegemonu ABD’yi savunuyor iken, ne
yaptıklarını hala bilemeden, süper kahramanları birbirine saldılar ya:
Hah
işte, asıl anarşizm o. Tarihte de, hegemonları anarşist terörleri ve (çar,
cumhurbaşkanı, şu bu) katliamları değil, hegemonlar yıktı, hem de kendi
kendilerini. Ha, bu teorik değil, pratik anarşizm ayrı konu. Zaten, asıl
dertleri bu değil. Bunu yaptıklarını 25 yılda hala anlayamadılar ama yeni
ergenleşme, bak işte o, tam yanki faşizmi. Eski yanki faşizmili çizgromanların
içeriği, kendi antitezini çoktan üretmiş bir ideoloji.
O
nedenle tezimiz açıkça ortada:
Süper kahramanların birbiriyle
savaşması,
hegemonluğun antitezi olarak, estetik-kültürolojik analiz olarak, parodi süper kahramanlardan çok daha
işlevsel oldu.
Ki bu, yabancılaşarak özdeşleşme tezine karşı,
özdeşleşerek yabancılaşma antitezimiz
için upuygun bir kanıt.
Artı, Moore
da kazandığı için şu, mutlaka söylenmeli:
Hugo ve
Nebula ödülleri, artık feci cıvımış.
Çıkış
açımlaması:
Robert
Sawyer bize ‘Flashforward’ ve ‘Neanderthal Üçlemesi’ ile gösterdi ki bilimkurgu
ve grafik roman metni, klasik dönemde çok çok daha güçlüydü, daha faşist
olunduğu Soğuk Savaş döneminde yani. Sonra laçkalaştı olay. Gerilimsizlik
yaratıcılara yaramadı, onların duygularını ve düşüncelerini öldürdü.
Kalkıp
da, Feyerabend’in çok abidik gubudik ‘ne olsa gider’ tezini uygularsanız,
ezeli-ebedi ergen zihinsel ve kültürel regresyonuna ve konfüzyonuna girersiniz.
Moore, tam da bu sularda gemisi istop etmiş bir yaratıcı, yani epeyi beceriksiz
bir yaratıcı.
Problematik,
grafik romanda içerik-konu ile form (çizgi-öykü bireşimi) praksisini yakalayabilmekte.
Sonra da, çizgiroman ve grafik roman tarihinde, tüm ülkelerde bunu yapabilmiş
eserlerin geçtiği noktaları haritalıyoruz, elimize yaratı yolu çizimi geçiyor:
Bu kadar basit.
Bunları
birinin şerh düşmesi gerekiyordu. Olumsuz konuşmak, yine bana kaldı.
(12 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder