2’si de
bilimkurgu roman kahramanıdır. İlkinin yaratıcısı kadın yazar ursula K. Le
Guin, ikincisinin yaratıcısı erkek yazar Isaac Asimov’dur. 2’si de ABD’lidir.
Benim deyimimle: Yanki.
Adının
akrostişiği Lao (taoizmin kurucusu Tzu iması) olan taoist-anarşist devrimci
Odo, ilk kez ‘Mülksüzler’ romanında ortaya çıkmış sonradan (Türkçe’de öyle
düzenlenmiş) ‘Gülün Adı’ öykü kitabında ‘Devrimden Önceki Gün’ ile bir kez daha
anlatılmıştır.
‘DÖG’
öyküsünün ilk çeviri-versiyonunu okuduğumda Odo, kendi yarattığı devrime
katılmasındansa, ‘ihtiyar sen git uyu’ tavrıyla, gençlerce yatağa yollanır.
İkinci
versiyonda ise Odo, devrimin arefesi olan günün gecesinde, ertesi günü
öleceğini bilmektedir ve/ya sanmaktadır.
Vakıf
7’lemesinin olay sırasıyla 2’sinde Hari Seldon, devrime benzer bir oluşumla, gökadanın
çöküşünü öngörüp, aynı zamanda ondan ertesiki düzenli devlet dönemini de
öngörüp de, bunu yaratmak için kurduğu 2 vakıftan 1’inin kuruluşu
tamamlandığındaki öykücüğün sonunda durur ve şöyle der:
“Artık
benim işim bitti.”
Bununla,
başarısını değil, öleceğini imler.
Tuhaftır
ama her ikisi de gelecekbilimci bilimkurgu öyküleridir (okura inanmak zor
gelebilir ama gelecekbilimci olmayan bilimkurgu örnekleri de var, diyelim
geçmişte geçenleri).
2 öykü
de devrimcidir. Sanılacağının tersine, 2 başarılı devrim öyküsüdür bunlar.
Ancak, 2
başyapıt üretici bilimcinin, başyapıtını tamamlayınca ölecekliği tematiğinin
yinelenmesi, çok-çok absürd, tuhaf, çarpıcı bir durum. Gerçek yaşamda yeni oğul
veren yeni kovan yapılınca, erkek işçi arılar ölmez çünkü.
Haa,
sonraki yapıtların tamamı, o başyapıttan aşağıda olacağı için, başyapıtı yarattıktan sonra ölme
idealizmi ve romantizmi sözkonusu olabilir ama 2’si de bunun geçerli
olabileceği yüzyıl, iki kavramın tasarlandığı 19. değil, 20. Yüzyıl yazarıdır.
Bilimkurgu
değil ama gelecekbilim yazan bir yazar olarak, eğer bu bir başyapıt
sayılacaksa, tarihin ana akışının benim taa 1980’de çizdiğim doğrultuya
girdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. 57 yıllık yaşamımın neredeyse tamamını da,
tarih dışında yaşadım: Arada birkaç ufak tefek kesişme oldu, o kadar.
Öngördüğüm
herşey olurken ve dolayısıyla ben o çöküşten çıkışı öngörüp, onu
uygulanabilirce kurguladıysam, 2’sinin hesabına göre de benim ölmem gerekirdi.
Ancak ölmeye hiç mi hiç niyetim yok.
Çünkü,
nasıl ki üzerinde yaşanamaz şimdi
nedeniyle, sürekli geleceğe kaçtıysam ve bir eksodus bulabildiysem, şu anda da
yeni ve farklı bir eksodus tasarlayabilirim, çünkü Homo Sapiens nasıl olsa, ya
o yolu bulamayacak, ya da bulunmuş o yolu tıkayacak. Bense, en erken 5 bin yıl
sonra gerçeksenecek olan Homo Posterus yoluna ve eksodusuna kaçtım çoktan.
Yani,
kıyameti yalnızca erteledik.
Bilimkurgunun
var olma nedeni de, o kıyamete karşı duyulan yüksek korku ve çıkış arama çabası
nedeniyledir.
Ancak,
hiçbir bilimkurgucuya da, ‘ya tamam, sen başyapıtını yazdın, hadi öl’ denemez.
Odo,
isterse ertesi devrim alanında ölür; Seldon, isterse kendine klonlama ve kafa
nakli yaptırır.
O
nedenle, imamın dediğini yapma, yazdığını da…
(8 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder