Perşembe, Temmuz 20, 2017

Kapitalizm, Anarşizm, Reel Sosyalizm, Devlet, Asgardia

Tuhaf ama bunların hepsi tek bir denklemde biraraya gelmiş durumda:
Kapitalizm devleti fikren tümüyle ama fiiliyatta yarımca tasfiye eder, özel şirketlerin lehine olarak ama bugün hala en kapitalist ülkelerde bile, ülkenin ve hatta Dünya’nın en büyük şirketleri arasında, o kapitalist ülkenin devlet şirketleri (bizim eski KİT’ler gibi) vardır. Üstelik, bugünkü anlamıyla sanayisel kapitalizmin 250. yılında ve o en kapitalist geçinen ülkelerde bile, ağır sanayiyi veya pahalı altyapı yatırımlarını devlet yapmazsa, özel şirketler o kadar para harcamayı göze alamadıkları için yapmaz ama gidip o kadar veya daha çok parayı borsada batırır.
Anarşizm, tanım gereği, dakika bir gol bir, doğrudan devlete karşıdır. Sonradan anarko-komünistler ve/ya komüno-anarşistler eliyle devletli anarşizm de görülmüştür ama bugün bile hala anarşizm denilince, ilk önce devletsizlik akla gelir.
Reel sosyalizm, bunu uzun vadeli gelecekte ama muhakkak varılacak bir aşama olarak görür ama o güne kadar da maşallah faşizmi aratmayacak güçte devletler kurar, kurdu, kuracak ama şimdilik kurmuyor, çünkü kuramıyor, nedense demode sayılıyor bu sıralar bu.
Yine de şunu belirtmek zorunluca gerekli:
Bu 3 tane diyalektik tez-antitez ikilisinden oluşan triyalektiğin hiçbir ayağı veya ayakçığı şunu sormamış:
Peki, devlet olmazsa ne olur?
Devlet olmadığını ve/ya olmayabileceğini, son zamanlarda çıkan ‘yanılmış devlet’ kavramından ve 10 kriterden hareketle ölçülen 180 küsur devletten üçte ikisinin yanılmış çıkmasından anladık.
(Ara not: Tabii bunun ana nedeni, tarihin çöküş dönemlerinden birine girmiş olmamız. Böyle dönemlerde, devlet sayısı artarken, hegemonya gücü azalıyor ama toplam devlet gücü kabaca sabit kalıyor denebilir pekala. Tabii bir de, aynı devletin zaman içinde güçlü ve güçsüz olma dönemleri var.)
Böylelikle devlet olmayınca ne oluyor görmüş oluyoruz.
Ne görüyoruz peki?
Ortalığın kubura ve kabire döndüğünü. Ayaktakımının tecavüz, talan, vd gibi her türlü dini, hukuki, ahlaki ve siyasi kuralı çiğnediğini. Devlet görevlilerinse, ya meleklerin cinsiyeti gibi konuları tartıştığını, ya da rüşvetleyebildiği kadar rüşvetlediğini. İktidar seçkinlerininse birbirine girdiğini. Tanıdık bir yerde ve bir zamanda olduğu gibi.
Peki, bu devlet gereklidir mi demek?
Hayır. İnsan türü, hala ve henüz devletsiz özgürlüğü beceremiyor ve devletli gönüllü kulluğu yeğliyor demek.
Paris Komünü’nün belli zamanları, Ukrayna Mahno 1920’nin belli zamanları, bize bunun tersinin de mümkün olduğunu kanıtladı.
Sizim sonul ve çıkış savımız ise, bunu kalıcı olarak ancak ve ancak Homo Sapiens’in değil, Homo Posterus’un, onun da belki bin yıl sonra becereceği. O nedenle tarihin ve/ya tarihötenin ilk uzay devleti Asgardia, daha başlamadan bir ütopyayı distopya kıldı bile çoktan: Bildiğimiz diktatörlü devlet oldu.

(19 Temmuz 2017)

Hiç yorum yok: