Fehim
Taştekin, böyle bir deyim kullanmış ama zaten baştan boşta bir kavram. Çünkü
Türkiye, Barzanistan’la da meşgul, Müslimistan’la da, Öcalanistan’la da.
Türkiye’nin
herhangi birine ağırlığını koyması, ABD’nin aynısını yapmasına benzer durumda
artık.
Yani,
herkes çok elle oynuyor, herkes herkese ihanet ediyor. Tabii burada, Kürt’t
Kürt’e ihaneti özel anlam taşıyor.
Gelelim
alıntı ve yorumlara:
“Türkiye’nin
Azez-El Bab hattındaki gibi İdlib’de de cihatçılarla ortaklıkta ısrar etmesi,
ABD’nin Rusya ile birlikte bir denge tutturmaya çalıştığı yeni dönemde
eskisinden daha fazla riskler barındırıyor. Bu tür oyunlar sendeleyeni
götürüyor.”
Yanılgılı
saptama. Büyük oyuncular sabit, küçük oyuncuların adları ve içerikleri değişir,
oyuncu sayısı kalabalık kalır, kimse kazanamaz, orta ve büyük oyuncular oyunda
hep sürer ki 5 yıldır zaten hep böyle.
Olayın
en büyük kaybedeni ABD. Obama Arap Baharı’nın tarihin ve kendisinin yüzkarası
olarak tarihe yazdı. Trump, bildiğimiz Trump, durumu daha da berbat kılıyor
yalnızca ama militarist oligarkların istediğini yapıyor oralarda, o da kesin,
çünkü tersi durumuda seçilemezdi zaten.
“… günün
sonunda ellerinde kalacak olan bir avuç savaş ağası ve hacıyatmaz muhbir
gediklisidir. Vekil örgütlerle iş tutanların sonu hüsrana uğramaktır.”
Artı,
bilmez, bilmediğini bilmezler: Senin gibi ve hatta Hüsnü Mahalli gibi.
Savaş
lordları, zaman içinde sayıca, kimlikçe baki değildir. Dolar milyarderleri
gibi, 5 yılda 1, üçte birlik oranda sıfırlanırlar. Kaşıkçı’yı bugünün
insanlarından kim anımsıyor (ki hem FKÖ’ye, hem de onu yok etmek için
uğraşanlara silah temin ederdi ve Bekaa Vadisi’nde, hem faşistler, hem
komünistler 100 metre aralı kamplarda eğitim görürlerdi)?
Savaş
lordları, ‘Mehmed’in Kitabı’nın gösterdiği üzere, hem devlette, hem gerillada
olabilir; terörün devlete karşı-terör, gerillada terör olarak var olması gibi
ki bunlar birbirini tamamlarlar ve ancak ve ancak birlikte anlamlıdırlar, çünkü
kördöğüşünü yaratan şey, bu çift-taraflı
neden-sonuç ilintili mantıksal geri beslemedir.
“İran’ın
Ortadoğu’daki milis koordinatörü Kasım Süleymani’nin Moskova’ya gidip durumun
ciddiyetini Vladimir Putin’e anlatmasından sonra Rusya, 30 Eylül 2015’te savaşa
doğrudan katılarak yeni Osmanlılara lokum dağıttıran ‘fetih’ dalgasını kesti.”
Tam
tersine:
Eğer
Rusya, savaşa girmeseydi, bugünkü avantajlı durumumuzda olamazdık, çünkü
ABD’nin Türkiye’ye biçtiği rol, taşeronluk bile değildi ve hala değil. Üstelik
Türkiye, tarihte ilk ve muhtemelen son kez olarak, bir Rus uçağı düşüren tek
NATO üyesi iken.
Evet,
Türkiye durumdan kendine görev ve pay çıkardı ama bu, Özal’ın ‘1 koyup 3
alma’sı değil, çünkü bizzat savaş alanında olan bir ülke durumuna geçti, o
zaman yalnızca üsleri açmıştık. Evet, bunun bedelleri çok daha farklı ve ağır
olabilir ama Taştekin ve hempalarının sandığı yönde değil. Son 2 yılda fazladan
10 bin TC vatandaşı öldü örneğin, bu yönde yani: Doğum kontrolü yoksa, ölüm
kontrolü vardır.
“6 yıl
boyunca desteklerini esirgemedikleri Nusra liderliğindeki selefi güçler de,
şimdi IŞİD gibi karşılarında. Rakip selefi gücünü dost selefi gücüyle elimine
etme taktiği daha önce IŞİD’e karşı denendiği gibi İdlib’de de Tahrir’e karşı
deneniyor.”
IŞİD
selefi mi? Onların ilk vuracağı ülkelerden biri Arabistan olur. Öyle sayılan El
Kaide’nin yaptığı gibi. Taliban’ı hem SSCB, hem ABD besledi ama aynı zamanda
Taliban, hem ABD’ye, hem Rusya’ya karşı savaştı.
Yani,
katastrof kuramının geçerli olabileceği koşullarda, anlık değişimler sıçramalı
olabilir ve bu kaos matematiği demektir ve bu da şu anki koşullar demektir.
Çok
hızlı taraf değiştirmeler olduğunu, Taştekin de yazdı, biz de yazdık. ABD ile
Rusya bile, birbirlerine hasım ve dost olarak, savaşta çok kez taraf değiştirdi
son 5 yılda.
“2011-2014
arası Esad’a karşı silahlanan kim varsa, hepsi Türkiye’nin gözünde ‘muteber’
devrimciydi.”
Yanlış.
Türkiye’nin
tutumu ve davranışı, ilk 2013 Aralık, son 2015 ilk genel seçimi genel
momentleri ile 180 derece yön değiştirdi. AKP, başta kalabilmek için, savaş
şıkkını kullandı ve hala da kullanıyor.
“El
Kaide’vari örgütlerin desteklendiği bu süreçte bir ülkeye karşı ağır suçlar
işlendi.”
Ülkelere
karşı suç işlenmez insanlara ve halklara karşı suç işlenir. Bu suçların
bedelini geçmiş veya müstakbel devletler öder veya üstlenmez, o ayrı konu.
Son
çıkış alıntısı ve yorumu:
“CIA’in
desteklediği savaşçılar geçen 4 yıl içinde, tahminen Suriye ordusu ve
müttefiklerinden 100 bin kişiyi öldürdü veya yaraladı.”
Bizce,
Kuzeybatı Irak da konuya katılmalı, sivil ölümleri de öyle. Bu durumda gerçek toplam
sayı, 1 milyonu bulur ve hatta geçer bizce (bölgedeki toplam nüfusun % 4-5’i
olarak). Çünkü, CIA’nin desteklemediği onlarca grup ve kişi savaşa bir giriyor,
savaştan bir çıkıyor ama savaşı yaratan CIA ve diğer 18-ABD-savaş kurumu ve
durumdan tümüyle o(nlar) sorumlu.
(23 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder