Bir
alıntı:
“Akademisyen
Bart Beatty’nin uzun yıllara dayanan araştırmasının ürünü olan Sanat Karşısında
Çizgi Roman kitabı çizgi romanın çöp kutularından dünyaca ünlü sanat müzelerine
girişinin hikayesini anlatıyor. “Bu kitap hem çizgi romanın bir kültürel biçim
olarak değersiz görülmesine yol açmış belirli tarihsel ve sosyal süreçleri
sorguluyor, hem de yakın dönemde çizgi romanın (belli türlerinin) sanat
dünyasında öne çıkışını dikkate alıyor,” diyerek tanımlıyor yazar.
…
“Bu
kitap, yüksek ve alçak kültürler arasındaki ayrımın çoğu kez aşınmış sayıldığı
gittikçe postmodern bir dünyada, geniş çerçeveli kültür anlayışımızı
şekillendirmede köhne yargıların varlığını göstermek üzere, Kuzey Amerika veya
İngilizce konuşulan dünya bağlamında, çizgi roman örneğini kullanmaktadır.””
Bunun
üzerinden argümanlar olsun.
İlkin:
Alçak
sanat veya alçak kültür değil, banal / bayağı sanat, yani popüler sanat, kitsch
şu bu dahil.
Yüksek
değil, elit sanat.
Sonra:
Banal x
elit sanat değil, avangard x banal ve avangard x banal sanat. (Bunun trilaktiği
başka metinlerde irdelendiği için, bu konu pas geçildi.)
Çizgiroman,
avangard bir sanat altdalı olmayı zaman zaman becermiştir.
İçeriğiyle:
Bugün
Preacher’ın ve Amerikan Tanrıları’nın girdiği biçimde, tanrı konusuyla örneğin.
Formuyla:
En basit
biçimiyle, yazını ve çizini birleştiren bir çapraz medya olmuştur çizgiroman.
Ancak,
diğer tüm sanat ürünleri gibi, çizgiromanların da % 99’9’u banaldir, avangard
değildir.
Ek
olarak:
Politik
açıdan post-modern dönem, 1945-1990 arası idi. En yavaş gidenler bile şu an
ppm’den, yani post-post-modern’den söz ediyorlar. Oysa, 2001’de
post-3-modern’e, 2011’de post-4-modern’e girdik. Politik olarak ama.
Yani,
daha önce de olduğu gibi, politik momentlerle sanatsal momentler çakışmıyor.
Modern resimde de öyleydi zaten ve o, 1894-1945 tarihliydi. Dolayısıyla,
ABD’nin 2. Dünya Savaşı ertesinde tüm eski avangard akımlarının başına birer
‘neo-‘ eki getirmesiyle, hesapça yeni akımlar yaratması, sanatsal
post-moderndir ancak. Yoksa, ‘ne olsa, sanat olarak gider’ tezi, post-modern
dönemin değil, modern resmin tezidir.
Çizgiroman;
yüzyılı aşan ömründe 4 dalga yarattı: 1930’lar, 1960’lar, 1990’lar, 2020’ler.
1930’lar
global ekonomik kriz ve ABD’sel-Yankisel kronik-kriminal polis devleti,
1960’lar özgürleşme, 1990’lar tüketicileşme, 2020’ler eksizekalılaşma ve
eksibilgilileşme dönemi olarak kayda geçti şimdiden.
O nedenle
çizgiromanın tarihi de, ilki doğum, ikincisi yükselim, üçüncüsü yeniden-doğum /
rönesans, dördüncüsü, yeniden-ölüm / römort dönemleri oldu.
Burada
çizgiroman açısından en-avangard dönem, yarım porsiyon olarak 1990’lar oldu.
Mangalar globalleşti ve Hollywood tipi çizgiroman buna yarım-antitez
geliştirdi. Tabii bir de 1990’lar, daha o dönemde bile, çizgiromanların
filmleri, artan teknolojik olanaklarla, tam-aksiyon filmlere dönüştürülebilmeye
başladığı için, çapraz medyanın doğuş dönemi olması olarak da var ama çapraz
medyanın adı 2010’larda kondu.
Çizgiroman,
polisiye roman, bilimkurgu roman; 1960’larda kaçış sanatı, altsanat, sanatımsı
olarak nitelendi. Bu; Christie ve Simenon devleri varken bile böyle sanıldığı
için, baştan yanılsama idi: Bir tür güneşi balçıkla sıvama gibi bir şeydi.
Oysa,
realist-naturalist roman ayrımı ve en naturalist romanın bile realist değil,
histerik romantik olduğu gerçeği, konuyu daha 19. Yüzyıl’da değillemişti.
Melokomik, realizm olarak yutturuldu.
Bu
açıdan çizgiroman, 1960’lardan başlayarak en gerçekçi sanat dalı oldu. Diğer
sanat dallarının ağzına almaya cesaret edemediği şeyleri söyledi çizgiroman,
kovboyların kızılderilileri katlettiğini örneğin.
Çizgiroman
aynı zamanda, 1990’larda gevşeyen bilimkurgu romanın yerini alıp, insan türünün
yok olması tehlikesinin Soğuk Savaş ile bitmediği söyleminin izini sürdü. Hala
da sürüyor.
Ancak,
tanrı konusundaki teolojik tartışmaların ve çizgiromansal örneklerin gösterdiği
üzere, çizgiroman anlatısı da, çizgiromancıların yaratı sınırları da aşağı
yukarı (yalnızca bu kezlik de olsa) sonuna geldi.
2017
itibarıyla çizgiroman, dağılan bir
motorun seslerini veriyor. Bir de patlamak
üzere olan bir yıldızın son parlamalarının ışımalarını.
Olağandır,
çünkü ne zamanki bir sanat dalına aşırı yüklenilse, o sanat dalı deforme ve
sürklase olur, oldu da. Çizgiromanlarla birlikte, sinemanın yerine alan
dizi-film de aynı süreci girdi çoktan.
Bu;
çizgiroman bitecek demek değil, ara verecek, nadaslanacak, fermente olacak ve
yeniden doğacak demek ama bu da 2030’ları bulur bizce.
(20 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder