Pazartesi, Temmuz 24, 2017

Çizgiroman: Alçak Sanat, Yüksek Sanat, Avangard Sanat

Bir alıntı:
“Akademisyen Bart Beatty’nin uzun yıllara dayanan araştırmasının ürünü olan Sanat Karşısında Çizgi Roman kitabı çizgi romanın çöp kutularından dünyaca ünlü sanat müzelerine girişinin hikayesini anlatıyor. “Bu kitap hem çizgi romanın bir kültürel biçim olarak değersiz görülmesine yol açmış belirli tarihsel ve sosyal süreçleri sorguluyor, hem de yakın dönemde çizgi romanın (belli türlerinin) sanat dünyasında öne çıkışını dikkate alıyor,” diyerek tanımlıyor yazar.
“Bu kitap, yüksek ve alçak kültürler arasındaki ayrımın çoğu kez aşınmış sayıldığı gittikçe postmodern bir dünyada, geniş çerçeveli kültür anlayışımızı şekillendirmede köhne yargıların varlığını göstermek üzere, Kuzey Amerika veya İngilizce konuşulan dünya bağlamında, çizgi roman örneğini kullanmaktadır.””
Bunun üzerinden argümanlar olsun.
İlkin:
Alçak sanat veya alçak kültür değil, banal / bayağı sanat, yani popüler sanat, kitsch şu bu dahil.
Yüksek değil, elit sanat.
Sonra:
Banal x elit sanat değil, avangard x banal ve avangard x banal sanat. (Bunun trilaktiği başka metinlerde irdelendiği için, bu konu pas geçildi.)
Çizgiroman, avangard bir sanat altdalı olmayı zaman zaman  becermiştir.
İçeriğiyle:
Bugün Preacher’ın ve Amerikan Tanrıları’nın girdiği biçimde, tanrı konusuyla örneğin.
Formuyla:
En basit biçimiyle, yazını ve çizini birleştiren bir çapraz medya olmuştur çizgiroman.
Ancak, diğer tüm sanat ürünleri gibi, çizgiromanların da % 99’9’u banaldir, avangard değildir.
Ek olarak:
Politik açıdan post-modern dönem, 1945-1990 arası idi. En yavaş gidenler bile şu an ppm’den, yani post-post-modern’den söz ediyorlar. Oysa, 2001’de post-3-modern’e, 2011’de post-4-modern’e girdik. Politik olarak ama.
Yani, daha önce de olduğu gibi, politik momentlerle sanatsal momentler çakışmıyor. Modern resimde de öyleydi zaten ve o, 1894-1945 tarihliydi. Dolayısıyla, ABD’nin 2. Dünya Savaşı ertesinde tüm eski avangard akımlarının başına birer ‘neo-‘ eki getirmesiyle, hesapça yeni akımlar yaratması, sanatsal post-moderndir ancak. Yoksa, ‘ne olsa, sanat olarak gider’ tezi, post-modern dönemin değil, modern resmin tezidir.
Çizgiroman; yüzyılı aşan ömründe 4 dalga yarattı: 1930’lar, 1960’lar, 1990’lar, 2020’ler.
1930’lar global ekonomik kriz ve ABD’sel-Yankisel kronik-kriminal polis devleti, 1960’lar özgürleşme, 1990’lar tüketicileşme, 2020’ler eksizekalılaşma ve eksibilgilileşme dönemi olarak kayda geçti şimdiden.
O nedenle çizgiromanın tarihi de, ilki doğum, ikincisi yükselim, üçüncüsü yeniden-doğum / rönesans, dördüncüsü, yeniden-ölüm / römort dönemleri oldu.
Burada çizgiroman açısından en-avangard dönem, yarım porsiyon olarak 1990’lar oldu. Mangalar globalleşti ve Hollywood tipi çizgiroman buna yarım-antitez geliştirdi. Tabii bir de 1990’lar, daha o dönemde bile, çizgiromanların filmleri, artan teknolojik olanaklarla, tam-aksiyon filmlere dönüştürülebilmeye başladığı için, çapraz medyanın doğuş dönemi olması olarak da var ama çapraz medyanın adı 2010’larda kondu.
Çizgiroman, polisiye roman, bilimkurgu roman; 1960’larda kaçış sanatı, altsanat, sanatımsı olarak nitelendi. Bu; Christie ve Simenon devleri varken bile böyle sanıldığı için, baştan yanılsama idi: Bir tür güneşi balçıkla sıvama gibi bir şeydi.
Oysa, realist-naturalist roman ayrımı ve en naturalist romanın bile realist değil, histerik romantik olduğu gerçeği, konuyu daha 19. Yüzyıl’da değillemişti. Melokomik, realizm olarak yutturuldu.
Bu açıdan çizgiroman, 1960’lardan başlayarak en gerçekçi sanat dalı oldu. Diğer sanat dallarının ağzına almaya cesaret edemediği şeyleri söyledi çizgiroman, kovboyların kızılderilileri katlettiğini örneğin.
Çizgiroman aynı zamanda, 1990’larda gevşeyen bilimkurgu romanın yerini alıp, insan türünün yok olması tehlikesinin Soğuk Savaş ile bitmediği söyleminin izini sürdü. Hala da sürüyor.
Ancak, tanrı konusundaki teolojik tartışmaların ve çizgiromansal örneklerin gösterdiği üzere, çizgiroman anlatısı da, çizgiromancıların yaratı sınırları da aşağı yukarı (yalnızca bu kezlik de olsa) sonuna geldi.
2017 itibarıyla çizgiroman, dağılan bir motorun seslerini veriyor. Bir de patlamak üzere olan bir yıldızın son parlamalarının ışımalarını.
Olağandır, çünkü ne zamanki bir sanat dalına aşırı yüklenilse, o sanat dalı deforme ve sürklase olur, oldu da. Çizgiromanlarla birlikte, sinemanın yerine alan dizi-film de aynı süreci girdi çoktan.
Bu; çizgiroman bitecek demek değil, ara verecek, nadaslanacak, fermente olacak ve yeniden doğacak demek ama bu da 2030’ları bulur bizce.

(20 Temmuz 2017)

Hiç yorum yok: