Doğu ve
Batı kavramları ve kategorileri inşa edilmiştir, kurgudur, görelidir.
MS
400-1500 arasında, Doğu üstün olduğu için, bugünkü anlamıyla Doğu Batı idi,
Batı da Doğu. Ya da ‘ışık doğudan yükselir’ idi.
Doğu-Batı
ayrımı ilk olarak, eski Yunanlılar değil, Makedonlar ve Persler arasındadır ve
bildiğimiz 1-1 berabere biten tarihsel maç ile ilgilidir. Persistan’ın işgalini öneren Sokrat, Platon ve
Aristo, bu duruma mezarlarında çok şaştılar herhalde. En sona gelen ve kalan
Aristo, bu yüzden kelleyi yitiriyordu zaten.
Ancak o
zaman İskender, sonul yengisini alıp da, Persepolis’i işgal ettiğinde, bir Pers
gibi yaşamaya başladı ve bu nedenle onun adını hala yaşatan bugünkü İskenderiye
ile, her 2’sinin de ait olduğu ululama
Kuzey değil, Güney oldu.
Artı
İskender, bundan hemen sonra öldü. Antik Yunan da öyle.
Görelikler
bunlar yani.
Sonra,
1495 doğu-batı olayı var:
Papa
tarafından yaratılan, İspanya ile Portekiz birbirini yemesin, onun yerine
Dünya’yı rahat rahat ortakça yesin diye, teknik bir hata sonucu Brezilya’yı
içerip, onu 500 küsur yıl sonra bile hala Portekizce konuşulan bir ülke yapan,
Doğu-Batı yarıküre çizgisi var.
Batı
olgusu, 18007den sonra en batıdaki ABD’yi de içerir oldu. 1950’den sonra,
Avustralya ve Kanada’yı da içerir oldu. 1970’ten sonra, Japonya’yı da içerir
oldu. 1990’dan sonra Rusya’yı da içerir oldu.
Çin’in 3
Dünya kuramı 2 biçimde yorumlanabilir:
Bir:
ABD-SSCB, bugünkü AB.
İki:
ABD-NATO, SSCB-Varşova.
Çin, her
2 durumda da o zamanlar (1960’lar gibi) 3. Dünya saydı kendisini. Yani Güney.
Sözü
geçen eski sömürgeler (Avustralya ve Kanada) hariç Güney, eski AB sömürgeleri
oldu.
Güney,
sonra G-20’dekileri eksiltti. Şu anki moment boşta.
Geriye
dönelim:
Eğer, 0
ve 180 meridyenlerini, İrlanda’nın batısına ve Bering Boğazı’na kaydırırsak,
Rusya-ABD batı-doğu durumu da elde edilebilir.
AB,
birden çok biçimde doğu-batı dikey kesitine uğratılabilir:
Bir:
Danimarka, Almanya, İsviçre, İtalya ekseni.
İki:
Beyaz Rusya ve Ukrayna ekseni.
Avrasya,
bu konudan devamla, batı ve doğu, Avrupa ve asya olarak, yine birden çok
biçimde dilimlenenebilir:
Bir:
Rusya dahil veya hariç.
İki:
Azerbaycan, Ermenistan, Gürcüstan dahil.
Üç:
Kazakistan dahil.
Dört:
Ural dağları.
Beş:
Hazar Denezi (eski) Aral Gölü arasındaki dikey eksen.
Altı:
Örövizyon’a dahil Fas ve İsrail dahil.
Bir
Batı-Doğu daha:
Müslüman
Fas + Hristiyan İspanya, Müslüman Endonezya + Hristiyan Filipinler. Ki buda,
0-180 meridyen ayrımı gibi.
AB, MS
400-1100 arasında dip idi, 1500-1945 arasında zirve idi. ABD, 1945-200 arasında
zirve idi. O yıldan sonra zirve ve tekkutup hegemon yok.
Bugün
Doğu-Batı olarak, İslam-Hristiyan cihad-haçlı seferi var.
G-20’nin
asıl yenileri, G-7 eksilt, 1 Rusya eksilt, 1 Çin eksilt, tek sayılan 1 AB
eksilt, G-10 kalır, Türkiye dahil. Bu
G-10 mensupları, arada derede ülkeler.
Türkler
700-1700 arasında hep batıya gitmek istediler. 2 kere Viyana’dan sektiler.
1960’ta 4 milyonla Almanya’ya ve AB’ye girdiler.
1838’den
beridir, batılılaşma yoluyla, doğululuktan batıya
geçme arzumsusu var ama 2013 itibarıyla o yol sıfırlandı. Son momentlerde,
Zaytung’un dediği gibi, Malazgirt’ten çıkıp, bir daha girecek duruma geldik.
500 küsur sene önce aldığımız İstanbul’u geri isteyen talip de çok.
Yani
Türkiye, ne batı ne doğu, ne kuzey ne güney oldu. Bu, uğraşarak yapılmış bir uygulamasal değilleme / pratik negasyon.
Anlattığımız
özet tarih de, kuramsal değilleme /
teorik negasyon.
Evet,
Doğu-Batı artık yok. Çok tecavüze uğramış rektum, tövbe ve ayrım tutmuyor
artık.
Kuzey hala
var ama tek hegemon artık yok (bunu ABD hegemon akılverenleri kendileri
söylediler), en erken 2100’e dek böyle.
Bu durumda,
100’den 200’e çıkmış ülke sayısı, bu yüzyıl içinde 300’e çıkıp, ne doğu ne batı
olan birçok örnek daha üreteceğe benzer.
Çobansız
sürü dağıldı yani. Artık bir süre toparlanamaz yani.
Böyle
buyurdu tarihsel anarşist gözlemi
yani.
(16 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder