Cuma, Temmuz 07, 2017

Ferhan Şensoy, Genco Erkal, Alaturka Gelenek

Ferhan Şensoy, kendince ortaoyunu geleneğini sürdürüyor. Tiyatrosunun adı Ortaoyuncular zaten.
Şensoy, ortaoyununun simgesi olan kavuğu Münir Özkül’dan devraldı. Münir Özkül da, onu İsmail Dümbüllü’den almıştı. Not: Dümbüllü’nün kızı Serpil Örümcer, babasının Özkul’a verdiğinin yalnızca bir takke olduğunu, kavuğun da hala kendisinde ve baba mirası olduğunu önesürdü ama Örümcer’in ortaoyunuyla hiç ilgisi olmadı.
Özkul olsun, rahmetli Vahi Öz olsun, İsmail Dümbüllü’ye benzerlerdi. Dümbüllü de İbiş tipliydi, Öz de, kukla İbiş.
Bu tipe, Şensoy değil, Erkal sahip ve Erkal hiç ortaoyunu oynamadı. Ancak, Erkal’ın oyunculuk tarzı / üslubu, yıllar içinde epiklikten çıkıp giderek ortaoyununa oynamaya benzedi. Ki zaten taa 40 yıl önce Zeliha Berksoy ile birlikte oynadıkları İkili Oyun, bizce kadının da, hem de çağdaş kadın olarak, işin içine katıldığı tam bir ortaoyunudur.
Ortaoyununun müzikteki koşutu dal ise saz geleneği.
Son gerçek aşık (gezgin saz ozanı) olarak kabul edilen Aşık Veysel, sazını Fikret Kızılok’a bıraktı. O ise, kimseye bırakmadan öldü.
Bizce, saz ve aşıklık geleneğini, üstelik henüz daha Veysel sağ iken sürdüren kişi, Neşet Ertaş idi. Onun ustası, babası Muharrem Ertaş idi ve oğlunu sazın öyle çalınmadığını söyleyerek yanından kovmuş ve çıraklıktan çıkarmıştı.
1960-2000 arasındaki geçiş dönemlerinde ve dönemciklerinde Türkiye; sanatta ve kültürde de birçok dönüşüm yaşadı. Tüm bunlar olup bittikten sonra, yıl 2000’de uzun yıllar sonra Neşet Ertaş, İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. Doğrudan izlediğim ve radyoda da taa 1963’ten beridir onu dinlediğim için, Ertaş’ın hala o saz ve aşık ustası olduğunu gördüm. Ancak, o da sazını kimseye bırakmadı.
Sözünü ettiğimiz dönemde, 1940’lara kadar sürdüğünü söyleyebileceğimiz ortaoyunu geleneği ile, Ertaş dışında 1970’lere kadar sürdüğünü söyleyebileceğimiz saz-aşık geleneği, 2017 itibarıyla silinmiş durumda.
Bugün ve burada ok ve yay da yok, onun yerine kalaşnikof var. Ancak, Tattar yayı yüzyıllar boyunca, farklı kültürlerde onlarca modifikasyon geçirerek, kalaşnikofa karşı alternatif olarak, hala kullanılır ve işe yarar durumda.
Bize ortaoyunu ve saz-aşık geleneği de bir biçimde modifiye edilebilir ve sürdürülebilirdi.
Ortaoyununu Şensoy kendi tarzıyla kilitledi ve bizce bitirdi.
Saz geleneğinin yolu ise, bizce hala açık. Çünkü anadolu-rak tarzının tek kişilik altkümelerinden olan Erkin Koray 50 yıldır ve hala çalıyor: Maalesef, 50 yıl önceki aynı şeyleri. Kendisi, tıpkı Ertaş gibi, 1980 ertesinde Almanya’ya gitmek durumunda kalınca, orada anadolu-rak’ı cazlaştırabilen bir albüm yaptı, uluslararası bir grupla ama sonra devamını getiremedi. Ama o yol hala orada duruyor. Artı, Grup Arkadaş’ın 1977-1982 gibi İsviçre’de yaptığı albümler de hala duruyor: O albümlerde türküyü cazlaştırmanın bazı proto-örnekleri vardı.
Bugün Şensoy ve Koray hala sağ. Un var, şeker var, yağ var ama helva hala yok.
Olması gerekir mi?
Bu da, yanıtı boşta kalan bir soru.

(5 Temmuz 2017)

Hiç yorum yok: