Öldüler
yani…
Bu
durum, içinde yaşadığı toplama kampındaki Museviler için, psikiyatrist Viktor
Frankl’ın saptaması.
Sona-sağ
kalanlar, en kötülerdi yani.
Kendilerine
işkence yapanlar gibi, nazileştiler yani.
Sonra da
gidip, İsrail’i kurdular yani.
Ancak:
Bu,
1968’li ve 1978’li solcular için de geçerliydi. Yani, sonradan dönmediler,
zaten baştan zayıf karakterli idiler. Bugün onların bazıları ve ardılları,
Türkiye’de 4 TKP’ye bölünebiliyor hala.
Sorun
şu:
En
iyiler, huem kötülüğe karşı dayanıklı değillerdi, hem de kendilerini ilk feda
edecek denli çok kefaret ödeyecek entellektüelin alnındaki 32 puntoluk ‘keriz’
yazısını taşıyorlardı.
Bu,
milliyetçiler ve şeriatçılar için de geçerli. Hala geçerli.
İşte bu
başağı durumu, bir de yüzme bilmeyen kötücüklerin, yüzme bilen iyileri ve
iyicikleri boğabilmesini artık tersine çevirme zamanı geldi.
O
nedenle:
İyideki şeytani kötülüğün
gerekliliği
yerine ve zamanına geldik.
Gerçeğin
çölüne ve kutbuna hoşgeldiniz.
(11 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder