Ursula
K. Le Guin, ‘Mülksüzler’de şu ya da bu acının dindirilebileceğini ama (büyük a
ile) Acı’nın dindirilemeyeceğini yazmıştı.
‘Mülksüzler’i
okuduğumda 1990 idi. Şunu tam hangi yıl yazdım anımsamıyorum ama ondan sonraydı:
Sevginin
karşıtı nefret değil, öfkedir. Öfkenin karşıtı ise, ne sevgidir, ne nefrettir,
bilgidir.
İşte bu
(büyük b ile) Bilgi, Acı’mı yendi ve sildi.
Bu, beni
insanlık evime ve/ya ev-gezegenime geri döndürmedi, tam tersine Homo Posterus
yolunda bir adım daha attırdı, Evren’e bir adım daha çok taşıdı.
Bir şeyi
daha farkettim:
Son 2
yıldırki; kedi ve çocuk sevgim ve insanlaşmam, hem hezimetle yenilgi, hem de bu
öfke ve nefretin bilgi ve Bilgi ile yok edilmesi ve/ya onun tarafından
soğurulması imiş. Ki bu bir Kafka-eskmetamorfoz ve olumlu veya olumsuz olması
önemsiz ve zaten hem olumlu, hem olumsuz, ne olumlu, ne olumsuz (bu benim eski
mantık önermeleri dizim).
Açıkçası,
epeyi zamandır bir adım daha atamam, bir aşkınlaşma sıçraması daha yapamam
sanıyordum.
Yalnızca
geçirdiğim 1 yaşgünümün gecesi, beni buralara getirdi.
Gece
gibi geçmiyorum, gecenin içinde akıyorum: Su-tao gibi.
Bu
tarafa gelmiyordum ama bu bir eksodus: Işığa çıktığımı gördüm çünkü. Bir
aydınlanma yaşadım yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder