Pazar, Temmuz 30, 2017

Meta-Epistemik'ler

Bilinenleri bilen, hatta bilinmeyenleri de öğrenmiş biriyim. Dolayısıyla, bilinemeyen sayılanların bir bölümünü biliyorum, diğerlerini de bilebilirim. Öyle de kalacağım, öyle de öleceğim. Yaşlılıkta, ölüme teslimiyette bile.
Sıfır: Kanıtlanamazlık kanıtlanamaz.
Bir: Buna gerek yoktur.
İki: Bilimin buna gereksinimi yoktur.
Üç: Dolayısıyla kanıt, bilimin ve/ya öyle olduğunu önesüren bilimcilerin ve bilim felsefecilerin yanılsamasıdır (Hem Popper, hem Kuhn, hem de Feyerabend, global tarihinde çok yanlış ve eksik bilgi-önerme yaptı). Pozitivist ve mekanik determinist bilim momentinin yanılsamasıdır.
Üç Bir: Pozitivizm ve mekanik determinizm, Darwin, Marx, Freud üzerinden Yeni Orta Çağ’a taşıdı bizi. Popper’sel bilimsel faşizme ve engizisyona (bilim kilisesine) taşıdı bize.
Dört: Kanıtlanamazlığın yalnızca işaret edilmesi ve göstergeleştirilmesi epistemikçe yeterlidir, belki artar bile.
Beş: Felsefe, hala saf bilgi alanında. Çağdaş bilimin (1750-2000) 250 yılına karşın. Tam bilim, pozitivizm ve mekanik determinizm tarafından engellendi.
Altı: Feyerabend de, bilime epistemik zararda bulundu. Yönteme hayır, değil. Ne olsa bilim diye gider, değil. Bu, hem 1., hem de 2. Sanayileşme’nin epistemik faşizmi oldu.
Yedi: Sanat, hem de popüler sanat, epeyidir artı-değer epistem’ler üretti. Eleştiri metinlerim onlara ilişkindir.
Yedi Bir: Ama bilim olarak gelecekbilim, Flectheim, de Jouvenile ve Asimov’a karşın, bilimkurguyu kendi alanında geçti.
Yedi iki: Acaba bu moment, sanatın da kanıta gereksinim duyması, epistemik aksiyolojisi, metamorfozu olabilir mi? Sonuçta, aştığını bir alanda aşılırsan, epeyi hata yapmışsın demektir; felsefenin saf-düşünce alanında, en azından matematikte ve mantıkta epeyi kaleyi bilime kaptırması gibi.
Sekiz: Saydıklarım, Aristo-Euclid-Newton epistemik denkliğinin, bilim-sanat-düşün epistemik eşlenikliğine izdüşümleridir.
Dokuz: Soru kipi: Felsefe (herhangi bir anında, herhangi bir yerinde, herhangi bir yazarında, herhangi bir başyapıt eserinde), hiç kanıta gereksinim duydu mu? Sıkı soru idi. Çünkü hiç gereksinim duymamışsa, önümüzdeki 10 milenyum boyunca (2000-12000 arasında), bilime yenilmiş demektir.
On: Global-anti-kampüs (ya da Yerküre’sel bir açık hava tımarhanesi ile global toplama kampı), şu an için epistemiğin en büyük düşmanıdır. Kanıtlanamazlığı kanıtlamaya kalkmak bile, bu tehlikeyi yaratamadı.
Çıkış ve On Bir:
Çok şükür ki Gödel’in istemeyerek gösterdiği üzere, kanıtlanamazlık gündeme gelmeden önce de epistemik boş alan (Ma 4?) vardı (ama henüz potansiyel olarak), sonra da var oldu, şimdilik hep var olacak gibi de görünüyor.

(26 Temmuz 2017)

Hiç yorum yok: