Bilinenleri
bilen, hatta bilinmeyenleri de öğrenmiş biriyim. Dolayısıyla, bilinemeyen sayılanların bir bölümünü
biliyorum, diğerlerini de bilebilirim. Öyle de kalacağım, öyle de öleceğim.
Yaşlılıkta, ölüme teslimiyette bile.
Sıfır: Kanıtlanamazlık
kanıtlanamaz.
Bir:
Buna gerek yoktur.
İki:
Bilimin buna gereksinimi yoktur.
Üç:
Dolayısıyla kanıt, bilimin ve/ya öyle olduğunu önesüren bilimcilerin ve bilim
felsefecilerin yanılsamasıdır (Hem Popper, hem Kuhn, hem de Feyerabend, global
tarihinde çok yanlış ve eksik bilgi-önerme yaptı). Pozitivist ve mekanik
determinist bilim momentinin yanılsamasıdır.
Üç Bir:
Pozitivizm ve mekanik determinizm, Darwin, Marx, Freud üzerinden Yeni Orta
Çağ’a taşıdı bizi. Popper’sel bilimsel faşizme ve engizisyona (bilim
kilisesine) taşıdı bize.
Dört:
Kanıtlanamazlığın yalnızca işaret edilmesi ve göstergeleştirilmesi epistemikçe
yeterlidir, belki artar bile.
Beş:
Felsefe, hala saf bilgi alanında. Çağdaş bilimin (1750-2000) 250 yılına karşın.
Tam bilim, pozitivizm ve mekanik determinizm tarafından engellendi.
Altı:
Feyerabend de, bilime epistemik zararda bulundu. Yönteme hayır, değil. Ne olsa
bilim diye gider, değil. Bu, hem 1., hem de 2. Sanayileşme’nin epistemik
faşizmi oldu.
Yedi:
Sanat, hem de popüler sanat, epeyidir artı-değer epistem’ler üretti. Eleştiri
metinlerim onlara ilişkindir.
Yedi
Bir: Ama bilim olarak gelecekbilim, Flectheim, de Jouvenile ve Asimov’a karşın,
bilimkurguyu kendi alanında geçti.
Yedi
iki: Acaba bu moment, sanatın da kanıta
gereksinim duyması, epistemik aksiyolojisi, metamorfozu olabilir mi?
Sonuçta, aştığını bir alanda aşılırsan, epeyi hata yapmışsın demektir;
felsefenin saf-düşünce alanında, en azından matematikte ve mantıkta epeyi
kaleyi bilime kaptırması gibi.
Sekiz:
Saydıklarım, Aristo-Euclid-Newton
epistemik denkliğinin, bilim-sanat-düşün
epistemik eşlenikliğine izdüşümleridir.
Dokuz:
Soru kipi: Felsefe (herhangi bir anında, herhangi bir yerinde, herhangi bir
yazarında, herhangi bir başyapıt eserinde), hiç kanıta gereksinim duydu mu? Sıkı soru idi. Çünkü hiç gereksinim
duymamışsa, önümüzdeki 10 milenyum boyunca (2000-12000 arasında), bilime
yenilmiş demektir.
On: Global-anti-kampüs (ya da Yerküre’sel
bir açık hava tımarhanesi ile global toplama kampı), şu an için
epistemiğin en büyük düşmanıdır. Kanıtlanamazlığı
kanıtlamaya kalkmak bile, bu tehlikeyi yaratamadı.
Çıkış ve
On Bir:
Çok
şükür ki Gödel’in istemeyerek gösterdiği üzere, kanıtlanamazlık gündeme
gelmeden önce de epistemik boş alan (Ma
4?) vardı (ama henüz potansiyel olarak), sonra da var oldu, şimdilik hep var
olacak gibi de görünüyor.
(26 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder