Her
zaman söylerim:
Büyük
lafları etmenin küçük yolları da vardı, yani süssüz halleri.
Her
zaman söylerim:
Büyük
laflar illa ki ciddi olmayabilir, komik ve insanları güldüren de olabilir
onlar.
Vaiz
dizisinde yan öğe olarak, 1 Sezon’da birbirine eşcinsel aşkla bağlı olan, 2
kovulmuş erkek melek vardı. 1’i 1. Sezon’un sonunda öldürüldü. Diğer yalnız
kaldı.
İşte bu
melek, 2. Sezon 2. Bölüm’de girişin ardından gelen jenerik bölümünde,
kederinden önce ciddi ciddi kendini kezlerce öldürüp, yeniden geri geliyor.
Sonra
gayrıciddi bölüm başlıyor:
Son
ciddi ölümünü, önce şarkıcı iken, sonradan sihirbaz olan birinin şarkı
söylemesi için kendisine uzattığı mikrofonu buz kovasına sokup ıslanarak
elektrikle ölüyor ve sonra da, sahneye perdedin içinden geri geliyor. Vee: Feci
alkış alıyor.
Sonra bu
kendini öldürmeyi, kezlerce sahnede şov olarak yapıyor, her kezinde farklı ölüm
yöntemleriyle. Yüzünde tam hibino makyajı ile. İzleyiciler, olayı yanılsama sayarak sürekli
alkışlıyorlar.
İşte bu:
Vaiz,
güldürü üzerinden çook-ciddiye varıyor. Amerikan Tanrıları ise, ciddi olacağım
derken, gülünç oluyor.
Neden
böyle?
Çünkü:
İlki,
özdeşleşerek yabancılaşma teatral yöntemini kullanıyor. İkincisi,
yabancılaşarak özdeşleşme teatral yöntemini kullanıyor. Bunu kasıtlı olarak kullandığını izlediğim
ilk teatral-dizisel-çapraz-medya’sal
örnek bu.
Dipnot:
Bölümün
devamında, meleğin hayranı olan, lösemi hastası ve ölüme mahkum bir çocuk
onunla birlikte fotoğraf çektirir ve ona ölüp yaşama nasıl geri döndüğünü
sorar. Onun yanıtı ilginçtir.
“İyi
denemeydi evlat.”
Bu kadar
basit ve kısa. Apaçık ortada. Süse gerek yok, abartmaya gerek yok. Yaşarsın ve
ölürsün. Sorun, ot gelip sap gidemeyenlerde.
(18 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder