Önnot 1:
Bu metin; hem Küfürbaz Negasyonlara, hem bilimkurgu eleştirisine, hem
gelecekbilime, hem günceye, hem de Yazı Yolu’na giriyor…
Önnot 2:
Az önce, her iki yazar hakkında, peşpeşe 2 Youtube videsou izledim. O nedenle,
aklıma takıldılar.
Yazar /
sanatçı olarak aşmakta zorlandığım 2 kişi; Fassbinder ve Kafka oldu. 2’si de;
erken, doğrudan, kefaretçi, sanatçı, marazi ölümü yaşadı, en azından bence
öyle. Beni zorlamaları da bu ölümler oldu: Ne kadar taklit (olumlama), ne kadar
ders alma (olumsuzlama) ayrımında zorlandım.
İlk
Fassbinder filmimi, 1986-1987 kışında televizyonda Berlin Alexandre Meydanı dizisi
ile seyrettim. Onu, 1995’te aşmıştım ama yeni aşmıştım. 1992-1995 arasındaki
evsiz, soğuk kışlı, aç yolculuğum bunu ivmeledi.
Kafka’yı
ilk kez büyük erkek kardeşim sayesinde 11 yaşımda duydum. 1975 sonunda ilk
metnini okudum. 30 yaşımda Kafka okumayı bıraktım sayılır, çünkü bir türü
yineleme yaşamaya başladım onda. Ancak, Bir Köpeğin Araştırmaları’nın ilk
cümlesi hep aklımdadır.
Le
Guin’i, 1990’da okudum ve hemen aştım.
Bradbury
ise, beni hiç aşamadı, hatta bana yaşlaşamadı bile. Hep alt düzey bir beyin
olarak gördüm onu. En sevdiğim kitabı, bir bilimkurgu değil, Deliler
Mezarlığı’dır ki onu da Hollywood deneyimleri ile yazmış ama bunu yıllar sonra
öğrendim.
Bu 2
bilimkurgu yazarı, şu an ayırsadığım ve feci ayıpladığım biçimde, ölümle baş
etmeye hiç kalkmamışlar. Bilimkurgu yazarı olarak hem de. Uzaya gidilmişken hem
de. İnsan türünün sonu kesinken hem de.
Bu
açıdan aşmakta zaman harcadığım tek yazar, Asimov’dur, onun da Flechtheim’dan
kopya çektiğini öğrenince ve/ya anlayınca aştım. Her 2’si de, 100 milyarlık
veya 1 trilyonluk bir geleceğe doğru aş(kınlaş)makla ilgiliydi ve bu tümüyle
ölümü aşmaktı: 0. Robot Yasası gibi, genelleme gibi.
Bunları
yazınca, herşeyi açıkseçik gördüm, daha önce aymadığım için kendime şaştım ve
bu metin, en az 10 metnin daha yolunu açtı. Çünkü, Youtube’da sevdiğim tüm
bilimkurgu romanı yazarlarının videoları var: Bu arada, 15 yıl önce öyle
değildi, onu belirtmiş olayım.
Yaşlanınca,
kendi metinlerini değerlendirmeye de başlıyor yazar-kişi: Le Guin de öyle, ben
de öyle.
Philip
Dick’i ise, eski eşlerinden biri değerlendirmiş ve bunu çok iyi yapmış.
Uzun
süredir beni artık, bilimkurgu roman okumak değil de, bilimkurgu roman
yazarları, onları nasıl yazıyor veya yazmak hakkında ne düşünüyorlar konusu
daha çok ilgilendirir oldu.
Çünkü,
nerede takıldıklarını, kendimin nerede takılacağını, onları nasıl aştıysam,
kendi takılmamı nasıl aşacağımı, bunlar gösterecek, gösteriyor, gösterdi.
Bu
kezinde, keyifle kendime
sesleniyorum:
Hah işte
gerçekten şimdi, geleceğ(in)e hoş geldin Reha Ülkü. Bunu tarih / bilim olarak
gerçeksedim, şimdi bilimkurgu / sanat olarak gerçekseyeceğim.
Aferin
ve iyi talihler bana.
Zor tao
çünkü.
(14 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder