Bazı
yorumcular, her anayasa değişimini birer cumhuriyet değişimi sayıyorlar. Bu
hesaba göre bizler, son değişiklikle 4. Cumhuriyet’e girdik.
Ancak,
ilk 3 anayasada da ortak nitelik laiklik idi. Oysa bu anayasa, laik falan
değil. Arada açık bir ayrım var yani.
Biz ise
hala, 1. Cumhuriyet’in Aralık 2013’te bittiğini, çünkü devletin süreksiz devlet formuna geçtiğini ve
hala sürekli devlet formuna geçemediğimizi, dolayısıyla hala bir ara, Fetret,
geçiş dönemi yaşadığımızı savunuyoruz.
Zaten
ayrıca; 1938, 1950, 1960, 1971, 1980, 1983, 1993, 2003 devlet formu
değişiklikleri de mevcut. Aralarında 2. Cumhuriyet sözünün edildiği ilk ve
aslında tek olanı, 1960 darbesi.
Bu
açıdan bakınca, 1925 ve 1938 gibi daha önceki, 1968’liler ve 1978’liler
ayaklanmalarını da devlet süreksizliği saymıyoruz.
Asıl
önemlisi Türkiye, Aralık 2013 ila Temmuz 2017 arasında bir zamanda (veya
zamanlarda) % 50’den çok yanılmış devlet
oldu. Şu an için devletin reformu ve restorasyonu, 5-15 yıl alacak durumda, o
da Temmuz 2017 momentiyle ve ufukta bunun için bir olasılık görünmüyor hala.
Bir
şerhimiz de, Türkiye’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin, anayasanın ve
epeyi yasanın yazılıp uygulanmadığı yönünde: İmam nikahına çok-çok az ceza
kesilmiştir ve/ya uygulanmıştır örneğin, oysa dini nikah yasayla yasaktır hala.
Ara
şerh: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bile, yaşama hakkını tanıyıp, aynı
zamanda devletlerin vatandaşlarını savaş alanına sürmesine, yani bir bölümünü
ölüme yollamasına karşı çıkmaz. Yani bu, ‘uygulanan yasa ile yazılı yasa
arasındaki boşluk’ konusu, her yerde var.
Doğrudur,
kriter değiştikçe, devlet veya kaçıncı cumhuriyet olduğu da değişir ama bizce
anayasa bir kriter değildir.
Yeni
cumhuriyet tartışmalarının gündemde olduğu bir dönemde, bu metnin tarihe kayıt
düşmesini de gerekli gördük.
Dipnot:
Bu
metni, devlet karşıtı bir anarşist kuramcı olarak yazdığımı belirtmiş olayım.
Ancak bu kuramcılık, devletin olmadığı yerde kitlenin zıbıttığını gözlememe ve
yazmama da engel değil.
(1 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder