Pazar, Temmuz 30, 2017

Boko Haram Kadınları Neden Esarete Geri Dönerler?

Güzel soru.
Kurmaca eserlerde bazı yanıtlar vardı:
Taht Oyunları’nda, esir kentin köleleri köleliğe geri dönmek istiyorlardı, çünkü yemek garantiydi.
Ken Parker’da İç Savaş’tan sonra özgürleştirilen Afro-Amerikanlar da, benzer dertlerden muzdariplerdi.
Bu kezki yanıt, hem ona yakın, hem yorumda ondan farklı ve fazla bir şeyler içeriyor:
Öykü şu:
“Ocak ayında Boko Haram'ın 4 yıl önce kaçırdığı 25 yaşındaki Ayşe Yerima ile tanıştım. Esir tutulurken, Boko Haram komutanlarından biriyle evlenmiş, Arapça aşk şarkıları, romantik jestler ve pahalı hediyelerle dolu bir hayata sahip olmuştu.
Sambisa Ormanları'ndaki yaşamını ‘peri masalı’ olarak nitelendiriyordu. Ancak 2016'nın başında Nijerya ordusunun gelişiyle eşi, örgütten diğerleriyle birlikte savaşmaya gitmişti.
Ayşe'yle ilk konuştuğumda, hükümet gözetimindeki yaklaşık sekiz aylık ‘radikal fikirlerden arındırma’ programını tamamlamıştı. Programı, Fatma Akilu isimli bir psikolog yürütüyordu.
Ayşe bana "Boko Haram'ın bize söylediği her şeyin yalan olduğunu şimdi görebiliyorum. Radyoda onları dinlediğimde gülüyorum bile" diye anlatmıştı.
Ancak, Maiduguri şehrindeki ailesinin yanına yerleştirilen Ayşe, hükümet onu bıraktıktan 5 ay sonra Mayıs ayında, Boko Haram'ın ormandaki kampına geri döndü.”
Açıklama ise şu:
"Bu kadınlar hayatının büyük bölümünde hiç çalışmamış, toplum içinde sesini duyurmamış insanlar. Ormandayken kontrol onlardaydı, herkes emirlerine amadeydi. Topluma döndüklerinde, bu gücün yerine ne koyacaklarını bilemiyorlar."
Daha birçok öğe, işin içine katılabilir:
Kadın, iktidar yanlısıdır, doğru.
Kadın, ihtişam, janjanlı renk yanlısıdır, doğru.
‘Yüzbaşı Conan’ (Tavernier) filminin imlediği üzere, savaş gibi olağanüstü dönemlerdeki anlar, insanların sıradan yaşamlarının anlam, devinim ve renk kazandığı ender anlardan bir ve kimi de tek andır: Bu da doğru.
Ot gibi yaşarken, orkide düzeyine sıçramak, geri dönünce insanı eşekten düşmüş karpuza döndürür yani: Bu da doğru.
Bir de işin içine, Boko Haram’ın o bölgelerde kullanılan kadın sünnetini yasaklamış olabileceği gibi, sahte-feminist öğeler ekleyin: Bu da doğru, olur.
İşin en başından beridir, Stockholm Sendromü’nün yanlış yorumlandığını düşünenlerdenim. Rehinelik, illa ki kurban olma durumu değildir, aynı zamanda medya geştaltı ile kahraman olma durumu, yeri ve zamanıdır da. Yine, ot gelip sap gitmeden ölen sıradan insanlardan birkaçı, kazara teröristlerce rehine alınınca, yaşamları spot ışıkları altına girer. Bu açıdan, star yaratan program yarışmacısı gibi olurlar. Ölen ölür, sağ kalan kahraman olur.
Medya geştalt’sal etkililik açısından ve ister kahraman, ister anti-kahraman ama ünlü olarak o kadın:
Hiç tanınmadık biriydi. Kaçırıldı, kahraman oldu. Kurtarıldı, kahraman oldu. Geri döndü, kahraman oldu. Bu, ölene dek böyle gider. Tabii, unutulup gideceğini bilmiyor. Ünlü olan, ünsüz olur; mode olan, demode olur çünkü.
O nedenle, soruları yanıtlanabilecek biçimde sormak, denklemleri çözülebilecek biçimde derlemek gerekir.

(27 Temmuz 2017)

Hiç yorum yok: