Güzel
soru.
Kurmaca
eserlerde bazı yanıtlar vardı:
Taht
Oyunları’nda, esir kentin köleleri köleliğe geri dönmek istiyorlardı, çünkü
yemek garantiydi.
Ken
Parker’da İç Savaş’tan sonra özgürleştirilen Afro-Amerikanlar da, benzer
dertlerden muzdariplerdi.
Bu kezki
yanıt, hem ona yakın, hem yorumda ondan farklı ve fazla bir şeyler içeriyor:
Öykü şu:
“Ocak
ayında Boko Haram'ın 4 yıl önce kaçırdığı 25 yaşındaki Ayşe Yerima ile
tanıştım. Esir tutulurken, Boko Haram komutanlarından biriyle evlenmiş, Arapça
aşk şarkıları, romantik jestler ve pahalı hediyelerle dolu bir hayata sahip
olmuştu.
Sambisa
Ormanları'ndaki yaşamını ‘peri masalı’ olarak nitelendiriyordu. Ancak 2016'nın
başında Nijerya ordusunun gelişiyle eşi, örgütten diğerleriyle birlikte savaşmaya
gitmişti.
Ayşe'yle
ilk konuştuğumda, hükümet gözetimindeki yaklaşık sekiz aylık ‘radikal fikirlerden
arındırma’ programını tamamlamıştı. Programı, Fatma Akilu isimli bir psikolog
yürütüyordu.
Ayşe
bana "Boko Haram'ın bize söylediği her şeyin yalan olduğunu şimdi
görebiliyorum. Radyoda onları dinlediğimde gülüyorum bile" diye
anlatmıştı.
Ancak,
Maiduguri şehrindeki ailesinin yanına yerleştirilen Ayşe, hükümet onu
bıraktıktan 5 ay sonra Mayıs ayında, Boko Haram'ın ormandaki kampına geri
döndü.”
Açıklama
ise şu:
"Bu
kadınlar hayatının büyük bölümünde hiç çalışmamış, toplum içinde sesini
duyurmamış insanlar. Ormandayken kontrol onlardaydı, herkes emirlerine
amadeydi. Topluma döndüklerinde, bu gücün yerine ne koyacaklarını bilemiyorlar."
Daha
birçok öğe, işin içine katılabilir:
Kadın,
iktidar yanlısıdır, doğru.
Kadın,
ihtişam, janjanlı renk yanlısıdır, doğru.
‘Yüzbaşı
Conan’ (Tavernier) filminin imlediği üzere, savaş gibi olağanüstü dönemlerdeki
anlar, insanların sıradan yaşamlarının anlam, devinim ve renk kazandığı ender
anlardan bir ve kimi de tek andır: Bu da doğru.
Ot gibi
yaşarken, orkide düzeyine sıçramak, geri dönünce insanı eşekten düşmüş karpuza
döndürür yani: Bu da doğru.
Bir de
işin içine, Boko Haram’ın o bölgelerde kullanılan kadın sünnetini yasaklamış
olabileceği gibi, sahte-feminist öğeler ekleyin: Bu da doğru, olur.
İşin en
başından beridir, Stockholm Sendromü’nün yanlış yorumlandığını düşünenlerdenim.
Rehinelik, illa ki kurban olma durumu değildir, aynı zamanda medya geştaltı ile
kahraman olma durumu, yeri ve zamanıdır da. Yine, ot gelip sap gitmeden ölen
sıradan insanlardan birkaçı, kazara teröristlerce rehine alınınca, yaşamları spot ışıkları altına girer.
Bu açıdan, star yaratan program
yarışmacısı gibi olurlar. Ölen ölür, sağ kalan kahraman olur.
Medya geştalt’sal etkililik açısından ve ister
kahraman, ister anti-kahraman ama ünlü olarak
o kadın:
Hiç
tanınmadık biriydi. Kaçırıldı, kahraman oldu. Kurtarıldı, kahraman oldu. Geri
döndü, kahraman oldu. Bu, ölene dek böyle gider. Tabii, unutulup gideceğini
bilmiyor. Ünlü olan, ünsüz olur; mode olan, demode olur çünkü.
O
nedenle, soruları yanıtlanabilecek biçimde sormak, denklemleri çözülebilecek
biçimde derlemek gerekir.
(27 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder