Tarihi
belli tarihlerle tarihlemek, yani tarihsel dönemlere bölmek bir alışkanlık.
Bunu aşırı şematik bulanlar da var ama şema olmadan da, tarih atlası olamıyor,
Dünya Sistemi de olamıyor.
Orta
Çağ, Roma’nın yıkıldığı yıl olan MS 476 ile ilk matbu kitabın basıldığı yıl
olan 1455 arasında var oldu sayılır. Bitiş yılını 1492 sayanlar da vardır, 1500
de.
Oysa Roma,
376’da Doğu ve Batı Roma olarak ikiye bölündü. Ondan önce İstanbul 300 gibi
kuruldu ve Roma’nın başkenti yapıldı. Bizce Roma, İstanbul kurulduğunda bitti,
olmadı ikiye bölündüğünde bitti.
Hristiyanlık,
Batı Roma’da 395’te, Doğu Roma’da 400’de resmi din kabul edildi. Yani diğer bir
deyişle, Roma’nın Hristiyan dönemi diye bir şey yoktur. Bu tarihleri
kullanırsak yani. Oysa resmi söylem, konuyu 1.600 yıl sona bile hala
tartışıyor: Roma’yı hristiyanlaşmak mı yıktı?
1492
aynı zamanda; engizisyon, Musevi tehciri, yeniden fetih ve sömürgeciliğin
başladığı yıldır da. Sömürgecilik dışındaki diğerleri, İspanya’yı Orta Çağ’dan
çıkaracak şeyler değildir. Sömürgecilik ise, kamburun kendi kamburunu atmadan başkalarına kambur yüklemesi
türünden bir olgudur ve Dünya’yı 400 yıllığına kan gölüne çevirmiştir: Yani,
İspanya’ya rönesans ama Dünya’ya engizisyon.
Osmanlı
İmparatorluğu’nun Duralama Devri’ne girişi ise, 1600-1650 yılları arasında bir
zaman sayılır. Bizce bir imparatorluğun duraklaması demek, uluslararası (iktisadi,
askeri, siyasi) durumunun sarsılması demektir. Bu bakış açısıyla, İspanyol
gümüşünün getirdiği enflasyon, bu duralama döneminin asıl nedenidir. (Artı
bilgi: 1500-1600 arasında İpek Yolu, henüz sona ermemişti.) İç isyanlar ve dış
savaşlardaki yenilgiler tali neden sayılabilir.
Devamında
bir basmakalıp tarihsel düşünce vardır:
Bir
dönemin tarihi aradan en az 50 yıl geçmeden yazılamaz diye bir tez vardır. Oysa
bizim tezimiz, anında da yazılabileceği, artılar / ekler olarak da, bu yazılan
farklı tarihlerin aynı anda ve birlikte geçerli olabileceği, aslında tarihi kimin nasıl yazdığının da
yazılan tarihi belirlediğidir. Bu açıdan bakılınca da, 3 veya daha çok
tez-kategori barındıran Dünya Sistemi’ler de, birbirinden o denli farklı
değildir, birarada geçerli olabilirler, tarihte antitezler ve tezler zaman
içinde birbirine geçebilir (bir tür ozmosis) ve Dünya Sistemi, 2. Sanayileşme’nin
tamamlanmasından sonra, bir kez daha farklı biçimde yazılacaktır ve
modellenecektir de.
Buradan
geçmişbilim-gelecekbilim bireşimine ve şimdinin tarihe katılışına geliyoruz:
1945
ertesinde 9 x 2. Sanayileşme altkültürleri hep varolageldi, çünkü bazıları
zaten savaş sırasında icat edilmişlerdi. Ancak, 1945 atom bombaları ve
1957’deki Sputnik yapay uydusu, hem tarihi bitirdi, hem de insan sonrası tür
olan Homo Posterus’u imledi.
Homo
Posterus’un başlangıç yılı olarak ise, ilk uzay devleti olan (aslında
olamayacak olan) Asgardia’nın kurulması gösterilebilir.
9
altkültür farklı Homo Posterus’lar da imledi çoktan. Zihinsel / yazılımsal
ölümsüzler ile bedensel / donanımsal ölümsüzler 2 ayrı evrim yoluna girecekler
örneğin ve hatta onlar da 2 yerine, 2 x 2 = 4 çeşit bile olabilirler.
Konu
çıkışı olarak en başa dönersek de:
Tarih,
yazı ve devlet ile başlatılır ama proto yazı MÖ 4000’e kadar gidiyor görünüyor,
o da şimdilik. Devlet ile sabit ve büyük yerleşimlerin tarihi ise, günümüzden
11 bin yıl öncesine kadar uzatılabiliyor.
Dolayısıyla,
bizim geçmişbilim-gelecekbilim sentezimiz ve tarihi tarihlememiz, MÖ 3000 – MS
2000 arasındaki 5 milenyum için tanımlı ve sınırlı tutuluyor.
(2 Temmuz 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder