Pazartesi, Temmuz 03, 2017

Tarihi Tarihlemek

Tarihi belli tarihlerle tarihlemek, yani tarihsel dönemlere bölmek bir alışkanlık. Bunu aşırı şematik bulanlar da var ama şema olmadan da, tarih atlası olamıyor, Dünya Sistemi de olamıyor.
Orta Çağ, Roma’nın yıkıldığı yıl olan MS 476 ile ilk matbu kitabın basıldığı yıl olan 1455 arasında var oldu sayılır. Bitiş yılını 1492 sayanlar da vardır, 1500 de.
Oysa Roma, 376’da Doğu ve Batı Roma olarak ikiye bölündü. Ondan önce İstanbul 300 gibi kuruldu ve Roma’nın başkenti yapıldı. Bizce Roma, İstanbul kurulduğunda bitti, olmadı ikiye bölündüğünde bitti.
Hristiyanlık, Batı Roma’da 395’te, Doğu Roma’da 400’de resmi din kabul edildi. Yani diğer bir deyişle, Roma’nın Hristiyan dönemi diye bir şey yoktur. Bu tarihleri kullanırsak yani. Oysa resmi söylem, konuyu 1.600 yıl sona bile hala tartışıyor: Roma’yı hristiyanlaşmak mı yıktı?
1492 aynı zamanda; engizisyon, Musevi tehciri, yeniden fetih ve sömürgeciliğin başladığı yıldır da. Sömürgecilik dışındaki diğerleri, İspanya’yı Orta Çağ’dan çıkaracak şeyler değildir. Sömürgecilik ise, kamburun kendi kamburunu atmadan başkalarına kambur yüklemesi türünden bir olgudur ve Dünya’yı 400 yıllığına kan gölüne çevirmiştir: Yani, İspanya’ya rönesans ama Dünya’ya engizisyon.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Duralama Devri’ne girişi ise, 1600-1650 yılları arasında bir zaman sayılır. Bizce bir imparatorluğun duraklaması demek, uluslararası (iktisadi, askeri, siyasi) durumunun sarsılması demektir. Bu bakış açısıyla, İspanyol gümüşünün getirdiği enflasyon, bu duralama döneminin asıl nedenidir. (Artı bilgi: 1500-1600 arasında İpek Yolu, henüz sona ermemişti.) İç isyanlar ve dış savaşlardaki yenilgiler tali neden sayılabilir.
Devamında bir basmakalıp tarihsel düşünce vardır:
Bir dönemin tarihi aradan en az 50 yıl geçmeden yazılamaz diye bir tez vardır. Oysa bizim tezimiz, anında da yazılabileceği, artılar / ekler olarak da, bu yazılan farklı tarihlerin aynı anda ve birlikte geçerli olabileceği, aslında tarihi kimin nasıl yazdığının da yazılan tarihi belirlediğidir. Bu açıdan bakılınca da, 3 veya daha çok tez-kategori barındıran Dünya Sistemi’ler de, birbirinden o denli farklı değildir, birarada geçerli olabilirler, tarihte antitezler ve tezler zaman içinde birbirine geçebilir (bir tür ozmosis) ve Dünya Sistemi, 2. Sanayileşme’nin tamamlanmasından sonra, bir kez daha farklı biçimde yazılacaktır ve modellenecektir de.
Buradan geçmişbilim-gelecekbilim bireşimine ve şimdinin tarihe katılışına geliyoruz:
1945 ertesinde 9 x 2. Sanayileşme altkültürleri hep varolageldi, çünkü bazıları zaten savaş sırasında icat edilmişlerdi. Ancak, 1945 atom bombaları ve 1957’deki Sputnik yapay uydusu, hem tarihi bitirdi, hem de insan sonrası tür olan Homo Posterus’u imledi.
Homo Posterus’un başlangıç yılı olarak ise, ilk uzay devleti olan (aslında olamayacak olan) Asgardia’nın kurulması gösterilebilir.
9 altkültür farklı Homo Posterus’lar da imledi çoktan. Zihinsel / yazılımsal ölümsüzler ile bedensel / donanımsal ölümsüzler 2 ayrı evrim yoluna girecekler örneğin ve hatta onlar da 2 yerine, 2 x 2 = 4 çeşit bile olabilirler.
Konu çıkışı olarak en başa dönersek de:
Tarih, yazı ve devlet ile başlatılır ama proto yazı MÖ 4000’e kadar gidiyor görünüyor, o da şimdilik. Devlet ile sabit ve büyük yerleşimlerin tarihi ise, günümüzden 11 bin yıl öncesine kadar uzatılabiliyor.
Dolayısıyla, bizim geçmişbilim-gelecekbilim sentezimiz ve tarihi tarihlememiz, MÖ 3000 – MS 2000 arasındaki 5 milenyum için tanımlı ve sınırlı tutuluyor.
(2 Temmuz 2017)

Hiç yorum yok: