Cuma, Ekim 06, 2017

Ataol Behramoğlu ve Meral Akşener Değillemesi

Vesileyle, Ahmet Nesin’i de değillemiş olayım.
Ancak, öyle bir alıntı yapmış ki, kündeye geldim ve tuş oldum, takdirden yani:
“Ataol Behramoğlu, geçen günkü yazısında Meral Akşener'i yazmış. İşte yazısından kimi bölümler:
"Sahnede pırıl pırıl, apaydınlık bir kadın konuşuyor... Samimi, bilgili, açık sözlü, zarif. Slogandan uzak, cesur, esprili. Zaman zaman izleyiciler arasında tanıdığı birine seslenerek, diyaloglar kurarak, (kimileri ayakta ya da komşu salonlarda) 1500 kişi olduğu tahmin edilen bir izleyici topluluğu karşısında, gösterişten uzak, alçakgönüllü, fakat gerçek bir yıldız gibi parlıyor... 27 Eylül Çarşamba akşamı Avcılar'daki Mira Palas Düğün Salonu'ndaki yemekte konuşan sayın Meral Akşener'den söz ediyorum. Beklenen parti henüz kurulmadı, fakat Meral Hanım şimdiden "genel başkan" olarak takdim ediliyor ve kuşkusuz bunu hak ediyor.
Sayın Akşener'in konuşmasında, altını önemle çizdiğim cümlelerden biri şu oldu: "Türkiye'nin bilgiye, görgüye dayalı dış politika aklına ihtiyacı var"...  Sevgili Meral Hanım, konuşmanızın pek çok başka yerinde sizin de belirttiğiniz gibi Türkiye'nin her alanda böyle bir akla ihtiyacı var.  Bu ihtiyacın bir başka adı da, normalleşmedir. Ülkenin sağıyla, soluyla, ortasıyla normalleşmesinde çok önemli bir işlev üstlendiğinizi, işinizin çok güç olduğunu görüyorum ve biliyorum.
Yıllar önce bir hanım siyasetçi başbakan olduğunda, az kalsın bir övgü ve sevinç yazısı yazarak, hayatımın sonradan çok pişman olacağım en büyük hatalarından birini yapmış olacaktım... Çok şükür yapmadım böyle bir hata.
Fakat şimdi sizin için büyük bir güvenle bunları yazıyorum...  Devlet yönetiminde önemli görev üstlendiğiniz bir dönemin payınıza düşen sorumluluğunu üstlenmedeki açık yürekliliğiniz de bunda etken olmuştur.
Solda bir arkadaşınız olarak karşılaşacağınız bütün güçlüklerde yanınızda olmakta tereddüt etmeyeceğim.  Yurdumuza olan ortak sevgimiz, saygılarım ve alkışlarımla."
Bu ne lan böyle?
Nesin, Behramoğlu’nu başkan yardımcılığına önermiş ama bence o, kültür bakanı olmaya çoktan razı.
Baykal da, bir zamanlar Erdoğan’ı siyaset sahnesine yeniden sokarak, cumhurbaşkanlığı düşü kurmuştu.
Ama yine de:
Bu ne lan böyle?:
Dereyi görmeden, paçayı sıvamak mı?
Aç tavuk, kendini buğday ambarında sanır mı?
Bakırköy üzerinden Manisa’ya yolculuk mu?
Freud Abi’mizin değişik bir Ödip fantazisi mi?
Yahu bu hanım, resmen 36 binlik bir eksi nüfusun şu ya da bu yönden müdahili… Az veya çok, ayrı konu…
Behramoğlu, bırak sosyal demokratı, kendini hala marksist diye sunan biri.
Evlenecekler desen, olmaz.
Aynı kabine veya kabineye sığmaz.
Ne biçim bir fantazidir bu?
Cehalet mi söyletiyor, mezara yakınlık mı?

(4 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: