Perşembe, Ekim 05, 2017

Oryentalizm, Alevilik, Agnostizm

Agnostizm / bilinemezcilik, tarihin çöküş dönemlerinde çokça öne çıkan ve insan türünün bazı veya tüm şeyleri bilemeyeceğini savunan düşünceler kümesidir. İlk kez de, Antik Yunan çökerken adlandırılmıştır.
Bir Alevi’nin Alevilik’i agnostik kılma çabası, beni açıkçası dehşete düşürdü.
“Özellikle de her türlü ortodoksinin saplantısı durumundaki köken takıntısını, Alevilere de empoze etmek, Alevileri de bir köken sorunuyla başbaşa bırakmak durumu ortaya koyuyor bunu. Oysa ne güzel söyler Abdal Musa: “Kim ne bilir bizi nice soydanız / Ne zerrece oddan, ne hod sudanız.”
Şimdi bu ne demek?
Alevilik’in kökeni yoktur mu?
Alevilik’in kökenini aramak yanlıştır mı?
Alevilik’in kökenini oryentalistler arar mı?
Hepsi, birkaçı veya hiçbiri mi?
Bunun suçunu, oryantalizme yüklemesi, agnostizm değil, tam bir cahiliyet.
Gelelim, Alevilik bilgisinin yakın tarihine:
Ali’siz Alevilik’ten biri söz ettiğinde, adamı sözle linç ettiler yakın geçmişte Aleviler.
Tanıdığım hiçbir Alevi, Alevilik’in Şiilik olup olmadığını bana yanıtlayamadı, çünkü konuyu bilmiyordu.
Yanısıra:
Suriye Alevileri sayılan Nusayriler’in, Hristiyan bir ermişi de aziz saydığını bilmiyordu.
(Bahailik gibi olan) Aliilik ile Alevilik’in ayrı yazımı olmasının sorun olduğunu da bilmiyordu.
Mecusilik’i veya Zerdüştizm’i de bilmiyordu.
Kendilerini en has Türk ve en has Alevi sayan Anadolulu Türkmenler, kendilerinin Türk değil, İrani halk olduğunu da bilmiyordu.
(Benim halkım Tatarlar da, Yörük ile Yürük’ün ayrı halklar olduğunu bilmiyorlar hala.)
Ne demek köken aramamak?
Ne demek soru sormamak?
Soru sormayı zaten hiçbir Alevi yapmıyor.
Ne demek bunu savunmak?
Alevilik, ne niyetine yersen, o mu yani?
Deva:
“Fakat “Yar Ali, yaradan Ali” diyen bir söylemin Ali’siyle, tarihsel Ali gerçekten bir olabilir mi?”
Bu yazar arkadaşın, dakka sıfır gol bir, İslami iç savaş (veya fitne dizisi) konusunu bilmiyor olmasını düşünmüyoruz bile. Zaten, o yar-yaradan Hz. Ali ile yar-yaradan Hz. Muhammed savaşıdır sözkonusu olan.
Arkadaşın iyinyeti geçip, artık kötüniyet alanında seyrettiğine ikna olduk.
“Walter Benjamin’in işaret ettiği üzere tarih daima kazananların yazdığı bir şeyse, kazananların tarihinin Alevilik’in tartılacağı ölçüt haline getirilmesinin anlamı ve amacı ne olabilir, Aleviler’i o tarihe kaydetmekten başka?”
Aleviler’in kaybettiği falan yok güzel kardeşim, insanı zıvanadan çıkarma. Faullü dövüşme. Mazlum rolünü, o sevmediğin ve Sünni saydığın insanlar üstleniyor en çok.
Çıkış:
Bu ‘dede’ ünvanı, Alevilik’in yüz karalarından biri. Papa’nın her yıl cebe milyarlarca avroyu indirmesinden farksız bir konumdalar.
Bu patriyarkal gerontokrasiyi, daha 1978 gibi Ümit Kaftancıoğlu, bir röportaj kitabında imlemişti risk olarak. Müftünün fetvası ile dedeni fetvası aynı engizitör değerdedir: dünya işlerine din karar verirse, bu engizisyondur; tersi de, yalan söyleme başvurulduğu üzere, laiklik falan değildir.
Biz, dindarların insan yakmasına karşıyız. Sünnilik’te katl-i vacip varken, bunun uygulanmasına karşıyız, çünkü o kararı verenler insanlar, Allah veya kitap değil. 300 bin hadisi ve 300 milyar içtihatı olan bir dinden veya mezhepten söz ediyoruz burada. Kimsenin kutsal kitabı açıp okumadığı günümüz koşullarından söz ediyoruz, ister Sünniler için, ister Aleviler için böyle bu. Yani, Alevilik engizisyonu da var diyoruz. Aforozlamak ile düşkün ilan etmek fiilen eşdeğerdir, diyoruz.
Aleviler, artık yalan söylemesinler, takıyye Sünni işidir, diyoruz.
Aleviler’in özeleştiri zamanı çook geçti, diyoruz.
Dipnot:
3 not:
Bir: AKP kadrosu, Sünni falan değil, ibadet etmeden Müslüman olunabileceğini sanan beleşçiler yalnızca.
İki: Metni yazan olarak ben de ateistim.
Üç: Yani konunun; ne oryentalizmle, ne de Sünnilik’le ilintisi falan yok. Cahillikle ilgisi var yalnızca.

(5 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: