Çarşamba, Eylül 27, 2017

16personalities Testi

100 soru ve 100 yanıtım.
Sonuç (%):
Zihin: 33 dışadönük, 67 içedönük.
Enerji: 88 sezgisel, 12 gözlemci (rasyonel?).
Mizaç doğası: 69 düşünme, 31 duygu.
Taktik: 71 yargılama (deneyim / önyargı), 29 arama (sorgulama).
Kimlik: 40 iddialı / özgüvenli / kesin, 60 türbülant.
+
Yorumlarım:
Sonuç, genelde kabulümdür.
Eğer geçerli kabul edersem:
Enerji için % 88 sezgisel çok yüksek, % 67-50 derdim. Bunun anlamı da şu: Yönelimim (oryentasyon) da sezgisel demek ki zaten öyle ve artı işin içine / hesaba o daha çok katılmış demek.
Taktik için % 71 çok yüksek, % 67 derdim ki çok da fark sayılmaz belki.
Başlıklar, ikili mantıkla 2 üzeri 5 = 32 çeşitleme olmakta, 16 = 2 üzeri 4 değil.
Sonuçta; içedönük, sezgisel, düşünceci > duygucu, (anlık yargılamacı yerine, bilgi birikimli yargılamacı) ) deneyimci, türbülant (bence dinamik kaotik) olduğumu zaten biliyordum ama dışarıdan da bu kadar açıkça göründüğünü bilmiyordum. Çünkü  bakmayı bilen biri, bunları davranışlarımda kolayca görür.
Yalnız bunlar, 50 yaş üstü özellikleri: Gençken, deneyimci yerine, daha sorgulayıcı idim örneğin.
Test, 100 soru gibi uzun olsa da, gördüğüm en sağduyulu, en bilgi içerikli ve en doğru geçerli zihinsel test oldu.
İşin tuhafı, bildiğim epeyi dahi, bu testte epeyi farklı sonuçlar alırdı. Yani durumun böyleliliği, dahiliğimle mizacım birebir çakışmıyor ve/ya birbirini birebir gerektirmiyor, oluyor.
Bence, asıl önemli olan, işte bu dolaylı sonuç.
+
Sonucu e-postama istedim. Üstüne şu özet geldi:
“Personality type: “The Architect” (INTJ-T)
Role: Analyst
Strategy: Constant Improvement”
Çevirisi:
“Kişilik tipi: Mimar.
Rolü: Analizci.
Stratejisi: Sürekli geliştirici.”
Yorumlarım:
İşte buna bravo.
Ve ah, ah ki ne ah.
Demek ki bu testi 14 yaşımda yapaymışım, o dertleri çekmezmişim. Tabii ki o dertleri çekmeseydim de, bu tipe varamazdım.
Anekdotvari bir biçimde, tam da bugün 3-4 saat önce, bunun benzerini bir biçimde, ‘MİT’in bana feci gereksinimi’ olduğu biçiminde birine söyledim.
Gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum. Gerçekten dışarıdan görünüyormuşum. Demek ki salak olan gerçekten Türkiyeliler imiş.
Demek ki ben artık proje geliştiricisi ve uygulayıcısı olmak durumundayım. Yoksa kimse, o projeleri önümüzdeki 25 yıl içinde gerçekleştirmez.
+
Ek:
Buraları kaçırmışım:
yükseklerde yalnız yaşamak, az rastlanır olmak ve kişilik özelliği olarak en stratejik kapasiteyi bulundurmak; bunların hepsi mimarların çok iyi bildiği özelliklerdir. Mimarlar, toplumun % 2’sini oluşturur ve bu kişilik tipinin kadınları, % 0,8’lik bir oranla, özelikle az rastlanır cinstendir; kendilerine benzeyen ve entelektüel birikim ile satrancı andıran manevralarına ayak uyduracak bireyleri bulmak, onlar için çoğunlukla zorludur. mimar kişilik özelliği taşıyan insanlar, bir yandan hem hayalperest hem de kararlı, öte yandan hem hırslı hem de kendilerine özeldirler; şaşırtıcı derecede meraklı olmalarına rağmen, enerjilerini israf etmezler. doğru tavrı, amacına ulaşmaktan hiçbir şey alıkoyamaz. daha hayatlarının ilk dönemlerinde bilgiye doğal bir susuzluk hisseden mimarlar, çocukluklarında çoğunlukla “kitap kurdu” olarak nitelendirilirler. bu ifade, çevrelerindeki kişiler tarafından onları aşağılamak için kullanılsa da, bu ifadeyi içselleştirirler ve hatta bununla gurur duyup, geniş ve derin bilgi dağarcıklarının tadını çıkarırlar. mimarlar ne biliyorlarsa, bunu paylaşmaktan hoşlanırlar ve kendi seçtikleri konular üzerindeki ustalıkları konusunda kendinden emindirler, ancak bu kişilikler dedikodu gibi “ilgi çekici olmayan” ve dikkat dağıtıcı meseleler üzerine fikir beyan etmektense, kendi alanları dahilinde zekice bir plan tasarlamayı ve hayata geçirmeyi tercih ederler.”
Daha ne diyebilirim ki?
Diyeyim bari:
Sorun, 1 mimar erkek ile 1 mimar kadının anlaşıp anlaşamayacağında. 2,5 mimar erkeğe 1 mimar kadın düşüyormuş, eğer 1 mimar kadınla karşılaşırsam, ötekileri şeyttiririm ben.
Diğer bir sorun da, cinsiyete bağlı olmadan yaşlı 1 mimarla genç 1 mimarın iletişimde anlaşıp anlaşamayacağında.
Diğer bir sorun da, 1 mimar tasarlarken, o 1 mimarın uygulamada birlikte çalışabilmek için, en iyi hangi zihinsel türle, hangi cinsle, hangi yaşla birlikte daha iyi çalışabileceğinde. Her 2 taraf için de, üst kültürel küme koyutu, zorunlu gibi görünüyor.
İşte bu son sorun-soru, benim kalan 25 yılımda kimlerle hangi işleri birlikte yapabileceğimin rotasını çizecek. Tabii ondan önce de, yapılacak tüm işlerin tasarlanması, çizilmesi, dilimlenmesi ve işbirliği-işbölümü dağlımının yapılması gerekli. Süre, maliyet, küme sayısı, vd, vb de dahil.
Eğer bunların hiçbir olmazsa, tek başıma saltık tasarıma devam edeceğim.
+
Mimar çıkan ünlüler:
“vladimir putin
elon musk
walter white
gandalf
nietzsche”
Nietzsche’ye katılmam. Musk’a ve Putin’e katılırım. Gandalf’ı pas geç. White’ı tanımıyorum (Breaking Bad kahramınıymış, pas geç).
Atatürk’ün bir yönü, tümden mimar tipiydi.
Tasarımcı mimarları Batı Dünyası’nda bulmak zor, çünkü tümüyle pratiğe dayalı bir uygarlıkları var. Rohmer, Verhulst ve Kaluza, kendilerine o Dünya’da birer mimar olarak yer bulamadı örneğin.
2 dünya devriminin liderleri de (3 + 1 kişi) birer mimardı tanım olarak.
Sun Tzu bir mimar değildi. Kuramcı veya uygulamacı mimar savaşçı tipi tanımıyorum tarihte.
Bence, en büyük mimar Flechtheim idi ama Asimov değil.
+
Dahası da var:
“birçok gözlemciye göre mimarlarla ilgili paradoks; onların aslında en azından saf mantıksal perspektif açısından, mükemmel derecede mantıklı olup, birbirine ters çelişkilerle (birlikte) yaşama becerileridir. örneğin, mimarlar aynı zamanda en ayağı yere basmayan idealistler ve en katı kuşkucular olabilirler. bu, görünürde (ikisinin birlikte var olması) imkansız bir çatışmadır (ve çelişmedir) ama bunun sebebi, mimar kişilik tipine sahip insanların gayret, zeka ve izan ile hiçbirşeyin imkansız olmadığını düşünmeye meyilli olmasıdır; aynı zamanda da, insanların bu fantastik sonuçları gerçekten başarmak için çok tembel, dar görüşlü ve benmerkezci olduklarına inanırlar. yine de, gerçeğe dair bu kuşkucu bakış açısı, ilgi duyan bir mimarın ilişkili olduğunu düşündüğü bir sonuca ulaşmasına engel olamaz.
mimarlar, kendine güven ve gizem aura’sı ile ışıldarlar, içgörü dolu gözlemleri, orijinal fikirleri ve ihtişamlı mantıkları, onları büsbütün irade ve kişilik gücüne dayanan değişim için zorlamaya ehil kılar. zaman zaman, mimarların karşılaştıkları her fikri ve sistemi parçalarına ayırma ve yeniden inşa etme işlerine yönelik mükemmeliyetçilik ve hatta (bir tür mesleki) ahlak duygusu ile meyilli oldukları gözlenecektir. mimarların süreçlerine ayak uydurma becerisi olmayan ya da daha beteri, bunların anlamını göremeyen herhangi bir kimse, muhtemelen onların saygısını hemen ve tamamen kaybeder.
kurallar, kısıtlamalar ve gelenekler, mimar kişilik tipi için lanetlidir; onlar için her şey sorgulanmaya ve yeniden ele almaya açık olmalıdır ve bir yolunu bulurlarsa, mimarlar teknik olarak üstün, bazen hassasiyetsiz ve neredeyse her zaman gelenek-dışı yöntem ve fikirlerini yürürlüğe koymak için, çoğu zaman tek taraflı davranacaktır.
bu, düşüncesizlik şeklinde yanlış anlaşılmamalıdır; mimarlar, sondaki hedef ne kadar çekici olursa olsun, mantıklı kalmak için uğraşırlar ve ister içsel olarak üretilmiş olsun, ister dış dünyadan içeriye doğru çekilmiş olsun her fikir, gaddar ve hep mevcut olan “bu işe yarayacak mı?” filtresinden geçmelidir. bu mekanizma her zaman, her şeye ve her insana uygulanır ve burası, mimar kişilik tiplerinin çoğunlukla başlarını belaya soktukları yerdir.
özdeyiş: bir kişi yalnız seyahat ederken daha çok şey yansıtır.
mimarlar, anlamak için zaman ayırdıkları bilginin bütününde zekilerdir ve özgüvenleri yüksektir, ama ne yazık ki sosyal uyuşmanın bu konulardan biri olması muhtemel değildir. beyaz yalanlar ve hoşbeş, gerçeğin yanında derinlik için kıvranan bir tip açısından halihazırda yeteri kadar zordur, ama mimarlar haddinden fazla ileriye giderek, birçok toplum geleneğini aleni ahmaklık olarak görürler. ne tuhaftır ki, mimarlar için bildikleriyle çalışmanın, onların işaret ışığı olduğu, ortak çıkar paylaştıkları benzer huylu insanları, duygusal olarak veya başka türlü çektikleri, doğal özgüvenlerinin mevcut bulunduğu yerde (ilgi merkezinin dışında) kalmak en iyisidir.
mimarlar; hayatın tamamına, parçaların her daim ama düşünerek ve zeka ile yer değiştirdiği, sürekli yeni taktikler, stratejiler ve acil kaçış planlarının gözden geçirildiği, rakiplere bir durum üzerinde kontrolü korumak için üstünlük sağlandığı ve aynı zamanda hareket edebilme özgürlüklerinin en üst seviyeye çekildiği devasa bir satranç tahtası olarak bakmaya dair eğilimleri ile tanımlanırlar. bu, mimarların vicdansızca hareket ettiği anlamına gelmez, ancak birçok tip için, mimarların duygular üzerinden hareket etmeye yönelik tiksintileri, bu şekilde görünmelerine neden olabilir ve bu da, birçok kurgusal kötü adamın (veya yanlış anlaşılmış kahramanın) neden bu kişilik tipi üzerinden modellendiklerini açıklar.”
Kalın-harf’lemeler ve ayraçiçi’lemeler benim.
Şerh: Ayrıntılara inildikçe, başka tiplerin alanlarına veya herhangi ikisinin arakesitlerine de girildiği kanısındayım. Yani bu, ayrıntıların aynı anda 2 tip için de (değişen veya aynı oranda) geçerli olduğu kanısına vardım ki kuram açısından bakınca da, öyle olması olağan.
Beni en çok ilgilendiren son paragraf oldu. Çünkü benim için mimar, ‘gelecek inşaları tasarlayan (ve bozan da)’ demek. Bir savaş kuramcısı ve Sun Tzu ardılı olmak demek. Yani, gelecek tasarımı tüm ideolojilerin savaş alanıdır, demek ve tam da öyle zaten.

(25 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: