Çarşamba, Eylül 20, 2017

Blog, Gazete Haberi, Sosyal Medya, Ekşi Sözlük

19 yıldır internette yazıyorum sürekli.
İlkin listeler ve sonra da e-gruplar vardı.
Milliyet Blog 2006’da kurulunca, olay genelleşti ve yaygınlaştı.
Yazı konusu bulmak için en çok ve en yoğun kullandığım yöntem, gazete haberi alıntısı ve yorumlamasıydı.
Okurların bir bölümü, bunu kolaycılık sanır ve olumsuz yorumlar yazarlardı. Bugün, o metinlerin hepsi hala bilgisayarımda kayıtlı ve görüyorum ki bir vaka nüvis gibi, günü gününe, aktuel gidişi yorulmamışım.
Sonra sonra, sosyal medya da yoğunlaştı. Facebook, Twitter, (yorumlama olarak) Ekşi Sözlük metinlerimin ve notlarımın her bir başlığı, birden çoğar kitap oldu çoktan.
Bu sosyal medya ve blog olayı, en başta matbu köşe yazarları tarafından küçümsenir ve dışlanırdı. Sonra alıntılanır ve çalıntılanır oldu. En sonda da blog yazarları, köşe yazarı olur ve diğerleri işlerini kaybeder oldu ki bu da, vatandaşın cep telefonu beleş haberciliği ile koşut bir olgu hala.
Son 6-7 yılın sosyal medya alıntılamalarına bakınca da, onların da birebir kayıtlar olduğunu görüyorum. Ekşi Sözlük de öyle.
Son 2-3 yıldır Ekşi Sözlük; avamlaştı, yaygınlaştı, popülerleşti. Ancak bu sayede, günü gününe haberler ve alıntılama üzerinden haklarında epeyi metin yazdığım toplumsal / kültürel alışkanlıklar notlamaları da kayıtlı orada. Bilmiyorum, oranın silinme riski var mı ama 50 yıl sonra okunurlarsa, kesinkes ciddi bir alaturka gündelik yaşamın kültürolojik kayıtları oldu o metinler.
En son, damat adayına tuzlu kahve içirmek, gibi bir konuyu yazdım.
Alıntı tamam. Yorumum da tamam.
Tamam olmayan ise şunlar:
Herhangi bir yöndeki yorumu yazanlar, farklı yorumları asla ve kata dikkate almıyorlar ki bu yeni dönemlerin ezeli-ebedi ergen davranış türlerinden biri de bu.
Nesnel bir yoruma kalkışan yok. Bilgi yok çünkü. Bilgi olmadan düşünce var ama. Dedeleri de böyleydi, babaları da böyle bunların, o yüzden böyleler zaten.
Geçenlerde, zeki bir gencin, liseyi iftiharla bitirmişken, BÜ’yü kazanamadığını öğrendim. Nedenini sorduğumda, 3 yıllık lise bilgisini unuttuğunu, çünkü yalnızca sınavdan önceki akşamdan önceki ezberle bu sonucu aldığını söyledi. Ne halt yediğini ve bunun işlevsiz olduğunu da biliyor yani ki bunu bilmeyen de var.
İşte Ekşi Sözlük’çüler, son 15 yıldır böyle kişiler.
Bunun bir çözümü var mı?
Bence yok.
1975-2005 doğumlular, yitik kuşaklar olarak kayda geçti. Tamirleri mümkün değil. Hiçbir işi hiçbir biçimde tam yapmaları mümkün değil. Onlara iş vermeyeceksin o zaman.
Gömmeye gerek yok, onlar kendilerini gömüyorlar, böyle tuzlu kahveler içerek falan yani.
Bloglamam 12 yılı dolduruyor. Aslına bakılırsa, 17 yılı dolduruyor. Demek ki yaşadığım sürece bloglayacağım.
Sosyal medyadan, artık internet basınından alıntılamaya ve yorumlamaya, ölene kadar devam yani…
Dipnot:
Ancak, bunlar binlerce sayfa tutuğu için, Hasan Pulur’un ‘Olaylar ve İnsanlar’ı gibi, ayıklanarak basılabilir. En sonda da internete açık kaynak olarak konur. Sonuçta, kütüphanelerde matbu basın ve gazeteler bedavaya açık duruyor. Onlar da, bu türden kayıtlar içeriyorlar. Bilgi, insanın değil, insan sonranındır, ilkeli olarak kamusaldır.
Eskiden vaka nüvislik ve köşe yazarlığı bana uyardı. Şimdi ise, ölüme giderek yakınlaşırken, yalnızca zihinsel bir yan ürün olarak onlara eyvallah diyorum. Ama eğer genelleme ve denklemleme yoksa, onlar bir işe yaramaz. 21-22 ciltlik Cüneyt (Arcayürek) Bey Tarihi (1946-2016) gibi, ‘olay kaydı sonsuz ama çıkarım sıfır’ olur.

(19 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: