19
yıldır internette yazıyorum sürekli.
İlkin
listeler ve sonra da e-gruplar vardı.
Milliyet
Blog 2006’da kurulunca, olay genelleşti ve yaygınlaştı.
Yazı
konusu bulmak için en çok ve en yoğun kullandığım yöntem, gazete haberi
alıntısı ve yorumlamasıydı.
Okurların
bir bölümü, bunu kolaycılık sanır ve olumsuz yorumlar yazarlardı. Bugün, o
metinlerin hepsi hala bilgisayarımda kayıtlı ve görüyorum ki bir vaka nüvis
gibi, günü gününe, aktuel gidişi yorulmamışım.
Sonra
sonra, sosyal medya da yoğunlaştı. Facebook, Twitter, (yorumlama olarak) Ekşi
Sözlük metinlerimin ve notlarımın her bir başlığı, birden çoğar kitap oldu
çoktan.
Bu
sosyal medya ve blog olayı, en başta matbu köşe yazarları tarafından küçümsenir
ve dışlanırdı. Sonra alıntılanır ve çalıntılanır oldu. En sonda da blog
yazarları, köşe yazarı olur ve diğerleri işlerini kaybeder oldu ki bu da,
vatandaşın cep telefonu beleş
haberciliği ile koşut bir olgu hala.
Son 6-7
yılın sosyal medya alıntılamalarına bakınca da, onların da birebir kayıtlar
olduğunu görüyorum. Ekşi Sözlük de öyle.
Son 2-3
yıldır Ekşi Sözlük; avamlaştı, yaygınlaştı, popülerleşti. Ancak bu sayede, günü
gününe haberler ve alıntılama üzerinden haklarında epeyi metin yazdığım
toplumsal / kültürel alışkanlıklar
notlamaları da kayıtlı orada. Bilmiyorum, oranın silinme riski var mı ama
50 yıl sonra okunurlarsa, kesinkes ciddi bir alaturka gündelik yaşamın kültürolojik kayıtları oldu o metinler.
En son, damat adayına tuzlu kahve içirmek, gibi
bir konuyu yazdım.
Alıntı
tamam. Yorumum da tamam.
Tamam
olmayan ise şunlar:
Herhangi
bir yöndeki yorumu yazanlar, farklı yorumları asla ve kata dikkate almıyorlar
ki bu yeni dönemlerin ezeli-ebedi ergen davranış
türlerinden biri de bu.
Nesnel
bir yoruma kalkışan yok. Bilgi yok çünkü. Bilgi
olmadan düşünce var ama. Dedeleri de böyleydi, babaları da böyle bunların,
o yüzden böyleler zaten.
Geçenlerde,
zeki bir gencin, liseyi iftiharla bitirmişken, BÜ’yü kazanamadığını öğrendim.
Nedenini sorduğumda, 3 yıllık lise bilgisini unuttuğunu, çünkü yalnızca
sınavdan önceki akşamdan önceki ezberle bu sonucu aldığını söyledi. Ne halt yediğini
ve bunun işlevsiz olduğunu da biliyor yani ki bunu bilmeyen de var.
İşte
Ekşi Sözlük’çüler, son 15 yıldır böyle kişiler.
Bunun
bir çözümü var mı?
Bence
yok.
1975-2005
doğumlular, yitik kuşaklar olarak kayda geçti. Tamirleri mümkün değil. Hiçbir
işi hiçbir biçimde tam yapmaları mümkün değil. Onlara iş vermeyeceksin o zaman.
Gömmeye
gerek yok, onlar kendilerini gömüyorlar, böyle tuzlu kahveler içerek falan
yani.
Bloglamam
12 yılı dolduruyor. Aslına bakılırsa, 17 yılı dolduruyor. Demek ki yaşadığım
sürece bloglayacağım.
Sosyal
medyadan, artık internet basınından alıntılamaya ve yorumlamaya, ölene kadar
devam yani…
Dipnot:
Ancak,
bunlar binlerce sayfa tutuğu için, Hasan Pulur’un ‘Olaylar ve İnsanlar’ı gibi,
ayıklanarak basılabilir. En sonda da internete açık kaynak olarak konur.
Sonuçta, kütüphanelerde matbu basın ve gazeteler bedavaya açık duruyor. Onlar
da, bu türden kayıtlar içeriyorlar. Bilgi,
insanın değil, insan sonranındır, ilkeli olarak kamusaldır.
Eskiden
vaka nüvislik ve köşe yazarlığı bana uyardı. Şimdi ise, ölüme giderek
yakınlaşırken, yalnızca zihinsel bir yan
ürün olarak onlara eyvallah diyorum. Ama eğer genelleme ve denklemleme
yoksa, onlar bir işe yaramaz. 21-22 ciltlik Cüneyt (Arcayürek) Bey Tarihi
(1946-2016) gibi, ‘olay kaydı sonsuz ama
çıkarım sıfır’ olur.
(19 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder