Cuma, Eylül 15, 2017

Mahfi Eğilmez İçin 2. Not

Kendisi hakkındaki son metnimizde, Türkiye’nin nakit para akışının, bildiğimiz kayıtdışı, yasadışı veya yasası belirsiz durumlardan dolayı olduğu idi.
Bu yönde ilginç bir haber çıktı:
“Kuryelerin kullandığı bu yönteme ‘arbitraj’ adı veriliyor. Bu sayede Türkiye’de dolaşımı fazla olmayan Arap paralarını düşük kurdan alarak normal dolaşımının olduğu yerde, daha yüksek kurdan satarak büyük kârlar elde ediyorlar. Türkiye’ye son yıllarda çok sayıda Arap turistin gelmesi de ve Arap paralarının piyasada dolaşımının çoğalması da bu yöntemin artmasında etken.
Düşük kur vurguncularının bu yöntemle en az yüzde 10 ile 20 arasında kâr elde ettikleri öğrenildi.”
Asıl arbitraj; bunu yasal, kayıtlı, vergili yoldan yapmak ama o zaman da vergi nedeniyle getirisi düşüyor. İroni, bunun da adının aynı konmasında.
Türkiye’ye son 5 yılda giren tüm Arap paraları bavul ile geldi yine ama. Adamlara sınırı açıyorlar, onlar da hobarey dalıyorlar TC’nin dört bir yanına: 81 ilin 77’sinde Suriyeli varmış.
3 milyon kişilik insan ticaretinde, eğer Suriye parasıyla ödeme kabul ediliyorsa, yine epeyi düşük oranda olarak uluslararası kurdan yapılmıştır bu.
Bir de asıl turistler var: Ülke yasalarını deliyor olabilirler. Ya da 1990-200 arası bizde olduğu gibi (3 milyon kişiye her kez için 10’ar bin avroluk vergisiz-serbest bavul ticareti hakkı: Romenler İstanbul-Bükreş arasında her hafta gidip geldiler, gözümle gördüm, kulağımla duydum, İkarus’lar Bayazıt Meydanı’na park ederdi), 10 bin, 10 bilmem kaç postada yasal yasal gider paralar, en azından göreli küçük birikimler için böyle bu.
Tüm bunların hepsi de; nakit, sıcak, kayıtdışı, yasadışı paralar. Ancak devlet(ler), bunları biliyor ve göz yumuyor, çünkü aradaki fark,  o ülke(ler)nin sınırları içinde harcanıyor genelde. Araplar’ın poposuna yağ sürer biçimde para harcadığını, 7/24 olarak İstiklal’de izliyoruz: Gece 2’de giysi mağazası açık, gece 2’de.
Şimdi, bunun hep böyle gitmeyeceğini ve bunun geçici bir araç olduğunu belirtip, asıl global panoramaya bakalım:
Son yıllarda, ABD-AB üzerinden çıkarılan savaşlarla oluşan ekonomik göçmenler, yasal olarak ve hizmet satışlarıyla uluslararası ticaretin % 20-30’una ulaştılar. Bunun Türkçe’si şu:
350 milyon toplam göçmenin, 250’si ekonomik göçmen. Yılda adam başı 1-10 bin doları ülkelerine geri yollasalar, trilyon dolar düzeyinde akış var demektir.
ABD-AB için 2 yol vardı (ki 2’si de kullanıldı zamanında)
Bir: Asgari ücretin üçte birine adam çalıştırılan bu yol. Ancak, o parayla yerli işçiler aç kalır ama göçmen işçiler, para arttırıp ülkelerine artı-değer sağlıyorlar. Bunu zamanında bizim Alamancılar da yaptılar. Ek bilgi: Sonra bunun yerine, günümüz parasıyla 100 milyar doları Almanya ekonomisine yalnızca yatırım olarak soktular, yani bu yeni göçmenler de 2. kuşak olunca öyle yapacaklar.
İki: Neo-liberalizmdeki, abidik gubudik eşyaları, örneğin bin dolarlık cep telefonlarını satıp, onları kazıklama yolu.
Bunlardan birincisi 3.-4. Dünya ülkelerine para akışı, ikincisi ise 3.-4. Dünya ülkelerinden 1. Dünya ülkelerine para akışı idi. Artık nedense, 2. yol kullanılır ve yeğlenir oldu.
Sonuç mu?:
Birinci Dünya’da 10 yıldır 0 enflasyon, 0 faiz, 0 reel tüketim artışı. 1 milyar kişi, yılda 5 biner dolardan 10 yılda 50 trilyon dolarlık tüketim = piyasaya para girişi yitirtti oligarklara.
Birinci Dünya’dan global yıllık GSMH’nın % 50’si kadar bir toplam birikimi, kayıtdışı hesaplara ve tüketim alanı dışına kaçırma: 10 yılda 35-40 trilyon dolar eder.
1 milyarlık potansiyel tüketici nüfusu alanına, savaş yeniği olmanın sonucu ve ardılı olarak da, bunun % 25’i kadar göçmen işçi ile yukarıda açımladığımız miktarlarda tersine akışlı para yitimi: Geçmiş 5 ve gelecek 5, toplam 10 yılda, adam başı yılda 2 bin dolardan 20 trilyon dolar para yitimi.
Birinci Dünya’nın yıllık kişi başına GSMH’sı 30-40 bin dolar gibi, bunun da % 40’ı harcanıyor gibi: Adam başı yılda 15 bin dolar eder. Bu para, temel insan haklarının (ev, sağlık, eğitim, gıda, vd) nüfusun pek pek % 70-80’ine ulaşması durumunu yarattı, % 20-30 i kaput durumda, evet 1, Dünya’da aynen böyle: Evsizler, işsizler, parçalanmış aileler, yiyecek kuponcuları, vd, vd.
Bu göçmen akışı, 1. Dünya’da aşırı işsizlik ve dolayısıyla da, tüketim azalışı yarattı.
Yani:
Kendileri dahil olarak, 350 bin kişilik süper-süper zengin olsun diye oligarklar, özellikle de politik ve ekonomik oligarklar, Üçüncü Dünya’da 100 milyon kişinin bizzat içinde olduğu, yüz binlerce kişinin öldüğü, on milyonlarca göçmenin oluştuğu; Birinci Dünya’da ise, ülkesini terk eden en üst %o 1 dilimdeki eğitimli ve paralı kesim (özellikle Fransa için böyle), % 30 üniversite mezunu genç işsiz, yeni ırkçılar, yeni faşistler, çöken politik sistem, bla bla bla yarattı.
O paraları, geriye kalan yaşamlarında yemeleri mümkün değil. Epeyisi hapse girecek. Kendi ülkelerini ise, gelecekten ve haritadan silmek üzereler.
Ve tabii ki tıpkı batan Roma’daki gibi, özellikle son 10 yılda olmak üzere, asla ve kata hiçbirşeye ayamadılar.
2001’de ABD ve AB bitti saydığımda, herkes bana güldü.
2101’de (veya 2051’de) ise, ne ABD olacak, ne de AB.
1901’de aynen vardı ama.
Çıkış:
İşte Mahfi Eğilmez, kendi ülkesinin Dünya Sistemi içindeki, son 34 yıllık geçmişini ve gelecek 34 yıllık geleceğini göremedi, göremiyor, göremeyecek. Sisteme ibadeti bundandır: Bankacıdır kendisi: Ağaca bakarken ormanı göremez.

(12 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: