Oto-anarşizmim:
Adı
konan ilk tekil / tikel anarşizmim bu oldu.
Anarşizmimi,
yalnız ve yalnız kendi için istedim ve uyguladım, tıpkı ateizmim gibi. Onu,
insanların taşıyamadığını gözledim çünkü.
Psiko-anarşizmim:
İlk
uygulama-ilke, kendi-değil olmak oldu. Bu, hem zorunlu-fiili, hem de
bilinçli-istekli bir şeydi bu.
Beni ilk
ve en belirgin olarak, marjinal kılan şey de bu oldu.
Bunun
delilik sayıldığını öğrendiğimde, çok küçük yaşta bile, deliliğimi üstlendim.
Ancak, marjinalliğin daha epeyi türü ve alttürü olduğunu, sonraları okuyarak ve
yaşayarak öğrendim ve kavradım.
Deliliğim;
paranoyak ve melankolik şizofreni alanında yer aldığı veya ben onu öyle
tanımladığım için (17 yaş), deliliğini bilen ve gönüllü üstlenen bir deli olmam
da, beni delilerin içinde bile marjinal kıldı.
Bireysel
anarşizmim:
Hep tek
kişi yaşadım. Sağlığım nedeniyle bedenselce, ailemi sevememe nedeniyle
duygusalca-zihinselce başlayıp, açılarak ve ıraksayarak süren bir süreç oldu
bu.
Tüm
kimlikleri fiilen yadsıdım. Bu, en çok ‘bir gruba ait / sahip olmama’yı iradi
ve bilinçli seçimimde görüngüleşti. Bu, yalnızlık ile birlikte (toplumca
dışlanmak, reddedilmek, cezalandırılmak sayıldığı için), herkesin korktuğu,
çekindiği, kaçındığı bir şey konumunda.
Sosyal
psikoloji düzlemine girince de bu huyum; tüm otoritelere, hiyerarşilere,
sınıflara, vd uymamak, onların dışına yolculuk oldu.
(14 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder