Fassbinder,
‘3. Kuşak’ filmini 1979’da çekti.
Almanya’nın
en önemli terörist grubu RAF’ın üçüncü kuşağı ise, 1982-1991 arasında vardı.
1998’de bir veda mesajı bırakarak kayboldular; evet, kayboldular, yıl 2017’de
bile 4’ü hala bulunamadı.
Fassbinder
ise, 1980’de ölmüştü.
Ne tuhaf
değil mi?
Soru
kipi:
O
‘Üçüncü Kuşak’ ve Fassbinder seyretti de, o adı mı aldı acaba?
+
‘Terör Çağı’ başlıklı ve 4 bölümlü belgesel,
terör dönemini 1946’da başlatır: Bir Musevi’nin, İsrail kurulsun diye, bir
oteli, içindeki 45 Musevi, 45 diğer dinlerdeki insan ile birlikte havaya
uçurması ile…
İsrail
kuruldu. Toplama kampından kurtulanlar, toplama kamplarındakilerden daha beter
koşullar yarattılar, dağdan gelip
kovdukları bağdakiler için…
Ne tuhaf
değil mi?
+
Asıl
Terör Dönemi, Fransa Devrimi 1789 ertesinde devlet eliyle başlatılmıştır, teröristler
eliyle değil. Sonra da önce krallık geri getirilmiş, sonra o da yetmemiş,
diktatörlük kurulmuştur.
İlk
devrimin Fransa’sında kadınlar, ancak 1945’te tam oy hakkına kavuşabilmiştir.
Ne tuhaf
değil mi?
+
Asıl
terör ise, 1968 dalgasında oluştu:
Avrupa’da,
ABD’de, Ortadoğu’da, Dünya’nın her yerinde… insanların bildiği en ünlü
terörist, hala Çakal ve Leyla Halid’dir ve ikisi de hala sağdır: 1968’in 50.
yılında bile…
Carlos
yoldaşları onu sattığı için ölene dek içeride, Halid’in Metallica dinleyen
torunları var…
Ne tuhaf
değil mi?
+
Devlet
terörü kontra-terör ama terörist terörü terör…
Resmen
yani…
Şimdiye
kadar düzenli orduları yenen tek düzensiz ordu, bu terörist gerilla savaşçıları
olmuş, ister kır gerillası olarak, ister kent gerillası olarak…
+
Toplama
kampı terör-öte ama İsrail terör-altı bile değil, devlet terörü bile değil
yani, resmen yani…
+
FKÖ ve
Arafat ABD’yi vurmasın diye, onların onlara 150 milyon dolar verdiği ve o
paralar bitince, FKÖ’nün gücünün bittiği öne sürülür.
O FKÖ,
başta marksist göründü ama hep şeriatçı idi, ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü’ndeki
aluturka 1968’lerin söylemleri öyle söylüyor.
Ne tuhaf
değil mi?
+
Hep
yalan, hep dolan, hep sahte söylem…
Kitle
de, en büyük yalanı söyleyenin peşinden koşuyor: İster 1. Dünyalı, ister 3. /
4. Dünyalı…
+
En
geriye bakarsak:
Terörizmi
içerik olarak bugünkü terörizm yapan 19. Yüzyıl anarşistleri, resmen ‘terörist’
olarak adlandırılmadılar pek. O zamanlar, 1789 hala yakın bir dönem idi çünkü
bizce…
Şimdi
de, 20. Yüzyıl’ın sonunda ve 21. Yüzyıl’ın başında, 19. Yüzyıl sonu
söylemlerini dayayıp, hep tarihin gerisinden geliyorlar.
+
Ara konuları
atlıyoruz, geliyoruz bugüne:
1980
neo-global neo-liberalizmi, devlet teröristi idi / oldu. Marka terör oldu,
borsa terör oldu, vd, vb… İnsanları, paralarını alarak öldürdüler, 1929 Krizi
gibi…
Sonra,
neo-N-terörizm çağı geldi: 2015 gibi diyelim.
(Not:
IŞİD’in 10 kuşak önceki dedesi taliban, 1980 momentli ve bugün hala sürüyor: Ne
tuhaf değil mi?)
Son
‘Üçüncü Kuşak’ açıklaması ise, 1998 tarihli idi.
Terörizm
de, Saddam subaylarının 20 yıl savaş meydanında bizzat savaştıktan sonra,
IŞİD’in askeri fonunu oluşturması türünden bir Carlos, Unamuno, Halid ustalarını yol gösterici olarak tanıma
durumu yok, henüz yok yani…
Oysa
Hasan Sabbah, yüzlerce yıl boyunca asilere örnek oluşturdu. Tarihten bile ders
almıyorlar yani…
Sabbah
da devlet kurdu, FKÖ de (hem de 2 tane) devlet kurdu.
Asıl sorularımızdan
biri bu işte:
Terörist,
devlet kurar mı?
+
Ancak,
bıçak kemiğe dayandı.
Artık ‘rebel’ yok / değil, henüz yok / değil
yani, şimdi ve burada ‘riot’ var:
Ayaktakımının ve başıbozukların talan kargaşası…
Şimdi ve
burada, tüm Dünya sathında…
+
Ara soru
kipi:
Fassbinder,
bunları görseydi ve hala sağ olsaydı, ne derdi acaba?
Birleşik Almanya faşizmini öngördüğünü kabul eder miydi
acaba?
‘Lan,
bunun 4. ve N. Kuşak’ları da var, durmayın, devam edin lan’ der miydi acaba?
‘Sürekli
terör-izm’ mi derdi acaba?
1968
Sonbaharında Almanya’daki kendi çektiği parçasını gösterip, ‘ben size dememiş
miydi?’ mi derdi acaba?
Almanlar’ın
kendi Hitler’lerin daima ürettiklerini açıkça ve politikçe ifade edebilir miydi
acaba?
Yoksa
moruk Fassbinder, yufka yürekli biri mi olurdu acaba?:
Merkel’in
kültür bakanı biri gibi örneğin…
+
Bizcesi:
‘Anarşizm’
sözcüğünü ilk kullanan Bellegarrigue’nun dayanak aldığı ‘sivil itaatsizlik’te başlıyor herşey gibi…
Bir
kereden sonrası istatistik bizce…
Önce
devlete, Allah’a / Tanrı’ya veya babaya itaatsizliğin ve/ya isyanın sırası
önemsiz bizce…
Şimdi ve
burada, bir kez daha, hep olduğu gibi, 3’üne de yeniden ‘hayır’ demenin zamanı
bizce…
Anarşist
olmadan da, devlete karşı çıkılabilir…
Ateist
olmadan da, Allah’a karşı çıkılabilir…
Öldürmeden
de, babaya karşı çıkılabilir…
Tarih,
bunlar için yeterince örnekle dopdolu… Bakmasını ve görmesini bilene tabii ki…
+
Biz
bireyselce:
Ayrılma,
kopma, bağlanma, statülenmeme, pozisyonlanmama, sınıflanmama, vd, vb diyoruz…
Gerisi
istatistik ve ayrıntı bizce…
Dipnot:
Kapitalist
düzen, bu türden bireysel karşı çıkışlara daha açık ve daha az acımasız…
Bunları önesürerken, onu da gözönüne aldık…
Yani.
10 yılda
ve ülke ülke değişebilen tarzda, kuşak
kuşak isyanlar olacağını baştan tanımlamış oluyoruz…
İsteyen,
istediği kuşağı örnek alır, isteyen istediği kuşaktan ders alır…
(10 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder