Cuma, Eylül 22, 2017

Kuburkent İstanbul Ustam Adnan Veli

Kendisi, bu konudaki ilk ve en önemli başustamdır. (Diğerlerini de sırayla anacağım.)
Onu ilk kez, İstanbul’un arka sokaklarını, örneğin esrarkeş hamamlarını anlattığı bir dizi yazısıyla, 1970 gibi ya ‘Sağlık Dünyamız’, ya da ‘Eczacıbaşından Sesler’ dergisinde okumuştum. Dili dümdüzdü. O kadar düz dili, tüm dillerde bir tek Bukowski’de okudum.
Sonra, onun öncülü Reşat Enis var ama o romancı, melodram dozu çok yüksek. Gerçekçi ama yine de melodram dozu çok yüksek.
Orhan Kemal’in İstanbul’u gezip, sıradan insanlarla diyalog kurmasını anlattığı kitabını severim ama Çetin Altan’ın ‘Al İşte İstanbul’unu değil.
Burada sorun; halkı, kitleyi, o zamanki köylü göçmeni, proleteryayı, emekçiyi anlatırken, kantarın topuzunu kaçırmalarında. O insanları sevimli göstereceğiz diye, bin bir takla atarlar. Bu da, önünde sonunda bir ‘çirkini güzelmiş gibi sunma’dır. Dezenformasyondur (buna örnekse Ara Güler’in İstanbul fotoğrafları) ve hatta kimi yalan söylemektir düpedüz.
İstanbul, sıradan insanların da yazılmaya başlandığı 1940’larda da çirkindi, en azından çoğu çirkindi. Gökdelensiz de, sitesiz de çirkindi yani. Boğaziçi hep güzeldi ve hala güzel.
Pekala Osmanlı burjuvaları vardıysa da, İstanbul türü burjuva ilkin Demir Özlü’nün ‘Bir Küçük Burjuvanın Gençlik Yılları’ ile yazıldı ve ilk çıktığında aşağılandı da.
Ne geç Osmanlı, ne erken Cumhuriyet yazarları, bunu beceremedi. Oysa Refik Halid veya Hüseyin Rahmi bu altyapıya sahipti. ‘İki Hödüğün Seyahati’ uzun öyküsü gibi ki çok gülünç tonda olmasa, o da olurdu.
Dolayısıyla, hala Adnan Veli: Sevgi ve saygıyla anıyorum kendisini.
Dipnot: Onun casusluktan hapse girip, ‘Mapusane Çeşmesi’ni, yani Türkçe’ni en başyapıt mapusane anısını yazmasını, istatistik şeytanının oyunu sayıyorum. Ancak yine de, devletin veya birilerinin ona bu konuda oyun oynamışlığı da olabilir, diye düşünüyorum. O, bu işi yaptı veya yapmadı ayrı konu ama benim bildiğim casusların binde biri yakalanıp hapse atılır, çünkü adı üstünde casus, arazi olmasını bilir.

(20 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: