Salı, Eylül 26, 2017

Türkiye’de Doğum Kontrolü, Ölüm Kontrolü, Göçmen Kontrolsüzlüğü

1923 doğumlu Türkiye’de doğum kontrolü, BM katkısıyla kurulan ana çocuk sağlığı merkezleri sayesinde, 1970’lerde başladı. Ortalama 3,5-4 olan aile başına çocuk sayısı, 1,5-2’ye falan düştü en sonunda. Canlı doğan 2’den az çocuk, azalan / azalacak nüfusu imler. Tüm Dünya’da ve Türkiye’de 22. Yüzyıl’da bir zaman, nüfusun sabitleneceği sanılıyor.
Ölüm kontrolü; kıtlık, savaş, salgın yolu ile Azrail’in tırpanını seri hasatta kullandığı zamanlarda olur. Türkiye bunlardan iç savaşı, 1983-2017 arasında, nüfusun ve alanın % 10’u gibi bir alanda 100 bin kişi olarak yaşadı ki ölümsel oran epeyi düşük: Polonya 1940-1945 için % 20 iken, Güneydoğu Anadolu 1983-2017 için %o 1-1,5. Ancak savaş, her zaman düşük oranlı nüfus yitimi yarattı, asıl nüfus yitimini en çok salgın, sonra kıtlık yarattı. Ancak, 3’ü de bölgesel olarak, genelden çok daha yüksek oranlarda ölüm demek oldu ki bu da göçmen kontrolsüzlüğü demek oldu yine.
Buraya kadarki notlarla diyebiliriz ki Türkiye, doğum kontrolünü (1970-2020 arasında doğmayan 5-10 milyon kelle ve % 10 genel nüfusa oran ile) uyguladı ama ölüm kontrolünü uygulamadı / yaşamadı.
Göçmen kontrolsüzlüğü ise; 1960’larda bir dalga, 1980’lerde bir dalga daha olarak, 3 büyükkentin 15 milyon iç göçmen alması, çiftçi nüfusun % 70’ten % 25’e düşmesi ile yaşadık. Bu göçmenlerin ilk kuşağı 3 yıl, ikinci kuşağı 5 yıl eğitimli, fakir, sınıf atlama hayalli, ortalama 3-4 çocuklu ailelerden oluşuyordu. Karşılaştırmalı olarak beyaz Türkler, aile başına 1 çocuk yapıyor epeyidir.
Sonuçta; büyükkentlerde artık gözü aç, sekse aç, eğitimsiz vasıfsız-altı ve öyle kalmaya mahkum milyonlarca genç birikti: Kızlar evde koca bekliyorlar, delikanlılar sahipsiz sokakta dolanıyorlar.
Sonuç mu?
% 20 işsizli, % 11 depresyonlu, % 6 alkolikli, % 6 uyuşturucu bağımlısılı, büyükkentlerde % 10 yalnız yaşayanlı, % 10-100 boşanmalı bir toplum. Dağılan bir toplum ve yanılmış devlet yani.
Bu toplumsal panoramanın % 60-65 sorumlusu, bu göçmen kontrolsüzlüğüdür. Ve daha en az 20-30 yıl daha böyle gidecektir, ta ki onlar artık oturmuş-yerleşik nüfus olana kadar ki olabilirler mi / olabilecekler mi, ayrı konu.
Nokta.
Dipnotlar:
Bir:
Göçmen kontrolsüzlüğünün orta bölümlerinden başlayarak nüfus, artık kendi kendini sınırlamaya başlar, çünkü o göçmenler, ortalama 3-4 çocuk değil, 1-2 çocuk yapıyor olurlar. Bu, beyaz Türkler’le kültürel temasta bulunanlarda daha hızlı, kendi içine kapalı varoşlarda daha yavaş vuku bulur.
İki: Bu dizi, Kuburkent İstanbul’un panoramalarının bir bölümüdür. Bir tür kaleydiskoptur da aynı zamanda: Yani, görüngeleri yanardönerdir, janjanlıdır, aldatıcıdır.

(21 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: