1923
doğumlu Türkiye’de doğum kontrolü, BM katkısıyla kurulan ana çocuk sağlığı
merkezleri sayesinde, 1970’lerde başladı. Ortalama 3,5-4 olan aile başına çocuk
sayısı, 1,5-2’ye falan düştü en sonunda. Canlı doğan 2’den az çocuk, azalan /
azalacak nüfusu imler. Tüm Dünya’da ve Türkiye’de 22. Yüzyıl’da bir zaman,
nüfusun sabitleneceği sanılıyor.
Ölüm
kontrolü; kıtlık, savaş, salgın yolu ile Azrail’in tırpanını seri hasatta
kullandığı zamanlarda olur. Türkiye bunlardan iç savaşı, 1983-2017 arasında,
nüfusun ve alanın % 10’u gibi bir alanda 100 bin kişi olarak yaşadı ki ölümsel oran
epeyi düşük: Polonya 1940-1945 için % 20 iken, Güneydoğu Anadolu 1983-2017 için
%o 1-1,5. Ancak savaş, her zaman düşük oranlı nüfus yitimi yarattı, asıl nüfus
yitimini en çok salgın, sonra kıtlık yarattı. Ancak, 3’ü de bölgesel olarak,
genelden çok daha yüksek oranlarda ölüm demek oldu ki bu da göçmen
kontrolsüzlüğü demek oldu yine.
Buraya
kadarki notlarla diyebiliriz ki Türkiye, doğum kontrolünü (1970-2020 arasında
doğmayan 5-10 milyon kelle ve % 10 genel nüfusa oran ile) uyguladı ama ölüm
kontrolünü uygulamadı / yaşamadı.
Göçmen
kontrolsüzlüğü ise; 1960’larda bir dalga, 1980’lerde bir dalga daha olarak, 3
büyükkentin 15 milyon iç göçmen alması, çiftçi nüfusun % 70’ten % 25’e düşmesi
ile yaşadık. Bu göçmenlerin ilk kuşağı 3 yıl, ikinci kuşağı 5 yıl eğitimli,
fakir, sınıf atlama hayalli, ortalama 3-4 çocuklu ailelerden oluşuyordu.
Karşılaştırmalı olarak beyaz Türkler, aile başına 1 çocuk yapıyor epeyidir.
Sonuçta;
büyükkentlerde artık gözü aç, sekse aç, eğitimsiz vasıfsız-altı ve öyle kalmaya
mahkum milyonlarca genç birikti: Kızlar evde koca bekliyorlar, delikanlılar
sahipsiz sokakta dolanıyorlar.
Sonuç
mu?
% 20
işsizli, % 11 depresyonlu, % 6 alkolikli, % 6 uyuşturucu bağımlısılı,
büyükkentlerde % 10 yalnız yaşayanlı, % 10-100 boşanmalı bir toplum. Dağılan
bir toplum ve yanılmış devlet yani.
Bu
toplumsal panoramanın % 60-65 sorumlusu, bu göçmen kontrolsüzlüğüdür. Ve daha
en az 20-30 yıl daha böyle gidecektir, ta ki onlar artık oturmuş-yerleşik nüfus
olana kadar ki olabilirler mi / olabilecekler mi, ayrı konu.
Nokta.
Dipnotlar:
Bir:
Göçmen
kontrolsüzlüğünün orta bölümlerinden başlayarak nüfus, artık kendi kendini
sınırlamaya başlar, çünkü o göçmenler, ortalama 3-4 çocuk değil, 1-2 çocuk
yapıyor olurlar. Bu, beyaz Türkler’le kültürel temasta bulunanlarda daha hızlı,
kendi içine kapalı varoşlarda daha yavaş vuku bulur.
İki: Bu
dizi, Kuburkent İstanbul’un panoramalarının bir bölümüdür. Bir tür kaleydiskoptur
da aynı zamanda: Yani, görüngeleri yanardönerdir, janjanlıdır, aldatıcıdır.
(21 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder