Sağ
popülizm bu sıralar çok gündemde ama sol popülizm gündemde hep gözden
kaçırıldı. Bunu metinlerimizde belirttik.
Gazete
Duvar’da Ümit Akçay şöyle yazmış:
“Tam da
bu nedenle, sağ popülizm ile sol popülizmi eşitleyen analizlere şüpheyle
yaklaşmak gerekiyor. Bunun nedeni, sağ popülizmlerin ekonomik taleplerine
bakıldığında, bazılarında ulusalcı ekonomi politikalarını görebiliyoruz, ancak
piyasa sistemini ve kapitalizmi sorgulayan ve bunun ötesine geçmeye çalışan bir
perspektif görmek mümkün değil. Bunun aksine, sol popülizmlerin alamet-i
farikası mevcut piyasa sistemini sorgulamaları ve daha eşitlikçi bir sisteme
yönelmeleridir.”
Baştan
aşağı hata dolu bir metin ama sonuncu önesürümle ilgileneceğiz en çok:
Murta
Karayalçın, kendisinin Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanı olduğu dönemde,
tıpkı AKP’nin yaptığı gibi, birilerine ulüfe olarak yiyecek ve kömür
dağıtıldığını ama övünerek söylemişti.
Bu, daha
eşitlikçi bir sisteme yönelmek demek değildir.
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, 1 yılda İstanbul’a 300 bin Sivaslı
getirtmekle övünmüştü. E tabi, onlara iş de bulunmuştu.
Bu da, daha
eşitlikçi bir sisteme yönelmek demek değildir.
Ayrıca,
Fransa’da uç sağcı Le Pen, Fransız işçilerine istihdamı savunurken, orta sağcı
Macron, göçmen işçilere az istihdam ama toplamda azalan istihdam ve azalan
emekçi haklarını savunarak eylem yapıyor ki bunu sosyalist partide uyguladı
üstelik.
Bu, daha
eşitlikçi bir sisteme yönelmemek demek değildir.
Ayrıca,
Almanya’da uç sağ sayılan ama öyleliği henüz belirsiz olan AfL, yılda 150 bin
genç üniversite mezunu işsiz Alman’ın işsizlikten ülkeyi terkettiği bir ülkede
göçmenlere değil, Almanlar’a öncelik veriyor. O nedenle de, eski Doğu Almanya
bölgesinden oy alıyor, çünkü orada işsizlik ülke genelinden daha yüksek oranda.
Erkeklerden oy alıyor, çünkü erkekler işsiz kalıyor.
Bu da,
daha eşitlikçi bir sisteme yönelmemek demek değildir.
Gelelim
kuramsal söyleme:
Hitler
ve Stalin’i eşitleyen, totaliterizm söylemi vardı ve onu önesürenler bile ona
inanmazlardı. O zamanki asıl sağ ABD idi, bu söylemi üreten de o idi.
Şu anda
da, sağ ve sol popülizmi eşitleyen söylem de ABD’den geliyor.
Adamlar
hep liberal idi. Ve asıl önemlisi, hep Krupp faşisti idi, Nazi’sinden
Adeneauer’ine tümüne, 2. Dünya Savaşı ertesinde olanak sağladılar. Onları
asmayıp beslediler yani.
ABD’de insan bilimlerinde doğru
dürüst ideolojik söylem çıkamayacağı
gerçeğini tümdengelimsel olarak baştan kabul etmek daha evla yani.
O
nedenle, Akçay’ın asıl kavrayamadığı şu oluyor.
“… piyasa
sistemini ve kapitalizmi sorgulayan ve bunun ötesine geçmeye çalışan bir
perspektif görmek mümkün değil.”
Hayır,
öyle değil. Evet, böyle:
Onlar,
hep Krupp faşisti idi ve siz bunu hiç görmediniz ve hala görmüyorsunuz.
Özal da
başta emekçi düşmanıydı, Erdoğan da. Erdoğan, 2002 sonbaharı momentinde de
öyleydi, tıpkı milliyetçiliği gibi.
Bugün 20
milyon kişiye oy satın almak için, 13 yıldır ulüfe dağıtılıyor ve bu devletin
resmi kayıtlarında var da bu resmen suç: Devletin böyle bir görevi ve yetkisi
yok çünkü.
İşte o
zaman, sol-sağ popülizm derdi olmadığı görülür. Biz, 2002’den beridir CHP’nin de
bir sağ parti olduğunu yazdığımızda, bize güldüler. 4 sağ partili bir mecliste,
tabii ki 2 tane uç sağ parti olabilir, biri Türk, biri Kürt olarak. Türk olanı
2’ye bölünürse, 2 uç sağ Türk parti olabilir kolayca. Dert bu işte.
Şimdi:
Onun yazdıklarına
bir bakın, bizim yazdıklarımıza bir bakın. Onun gibiler 15 yıldır sağlı sollu kıvırtıyorlar,
biz 15 yıldır hep aynı gelecekbilimsel (ve artık felaket yönetimisel) savı
yazıyoruz ve hep biz haklı çıktık, çıkıyoruz, çıkacağız.
(25 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder