Bu
neo-liberal yazar artıkları, saçmaladıkça saçmalıyorlar, döküldükçe
dökülüyorlar.
Boratav
şöyle buyurmuş:
“Hakiki
cumhuriyetçiysen, Kürt hareketiyle çözüm ararsın.”
Ne
ilgisi var?
Atatürk,
söz verdi veya vermedi ama onlara yönelik bir federasyon yönelimini hiç
uygulamadı.
1925’te
isyan başlayınca da, yeni cumhuriyeti korumak için, isyan hareketi bastırıldı.
Yani,
hakiki cumhuriyetçiler Kürt isyanı sorununu bastırmakla çözdüler. Bu da bir
çözüm.
Tıpkı
tehcir gibi, tıpkı mübadele gibi.
Boratav
sırılsıklam saçmalamış, eksi zekalı ve eksi bilgili biri gibi davranmış.
Federasyon
bir çözüm, ayrı devlet bir çözüm, Kürtler’in imhası da bir çözüm. Şu an için
Kürtler, Araplar ile Türkler’in birleşip, kendilerini imha etmesi için gerekeni
yapmış durumdalar.
Bunu bir
kez de, 1250 Bağdat yıkılımı sırasında, Moğollar ile işbirliği yaparak
göstermişler ve yine imha edilmişlerdi.
Boratav,
bu türihsel gerçekleri pas geçmiş.
+
“Cumhuriyet’in
içinde de Nazi sempatisi olduğuna ilişkin iddialar vardır.”
Bu iddia
falan değildir. Girersin arşive, açarsın 1940-1942 nüshalarını, görürsün neler
yazılmış Cumhuriyet’te.
+
“Gerek
CHP’deki gerekse DP’deki anti-komünizmi besleyen bir devlet refleksi olduğunu
da biliyoruz. Devletteki bu sol düşmanlığının kökeni nereye dayanıyor?
Devletin
kendisini tek ve faşist bir ideolojiye mahkumiyetinden ziyade, 2.
Meşrutiyet’ten bu yana Türkiye devleti ve toplumunun bünyesinde iki ayrı akımın
yan yana var olduğunu düşünüyorum. Birincisi, Batı’dan, Avrupa düşüncesinden
beslenen ve Türkiye’yi Batı türü çok sesli bir topluma dönüştürme özlemi içinde
olan, İslami doktrinlerle göbek bağı olmayan, Ortaçağ düşüncesiyle kavgalı bir
aydınlanma akımıdır.”
Soran
ayrı bir eksi bilgili, yanıtlayan ayrı bir eksi bilgili.
1922
Azerbaycan işgali ve 1946 Kars talebi nedeniyle, TC’de 1920 SSCB sempatisi
yerine, bir SSCB antipatisi ve dolayısıyle komünizm / reel sosyalizm antipatisi
var oldu ve bu, Rusya’nın Anadolu’yu birden çok işgal etmişliğiyle bağlantılı
durumda.
SSCB
sempatisi, genelde TKP’de var olageldi. O da 1975 ertesinde, kendine CHP’de
1980’e kadar yer buldu.
Batıcılık
/ batılılaşma ise, evlere şenlik bir süreç Türkiye’de. Kurtuluş Savaşı’nda
adamları yen, sonra aralarına katılmak için yaltaklan, Kavimler Cemiyeti’ne
yani.
Çakma
şeriatçılık ise, Atatürk’ün 1908’den beridir bilfiil muhatap ve karşısında
olduğu bir süreç. ‘Türkler’in ibadet etmeden Müslüman olurluğu’, ancak 2000’lerde
(ve hıyarca olumlanarak) dilegetirildi ama 1910’da da durum aynıydı.
Sonra
kalk, ikisini bağdaştırmaya debelen.
Yani,
halkının % 99’u okumayazma bilmeyen ve çakma Müslüman geçinen bir ülkeyi, nasıl
Batılı kültürlü yapacağını, değil Atatürk 1910-1930, Tüsiad 1960-2010,
yarı-aydın 1960-2010 da hiç düşünmedi, bunu nasıl olabileceğine hiç yanıt
aramadı.
Sonuçta
geldiğimiz yer belli. Tarih yavaş yürür, gelecek uzun sürer ama hep gelir,
geldi de: 1. Cumhuriyet, 15 yılda inşa edildi, 75 yıl boyunca tahrip edildi,
sonunda da 2013’te yok edildi.
Burada okyanuslara süzme cacıklık hıyarcasına
olan şey, Boratav gibilerin de, bu Cumhuriyet’in imhasına seyirci ve katkıcı
olmuş olmaları: Kürt tarafını tutarsan, Cumhuriyet tarafını tutamazsın.
Yani:
Hakiki
Cumhuriyet’çi, Kürt tarafını filan tutmaz, tutmadı, tutmayacak.
Asıl önemlisi
de:
Hakiki
özgürlükcü biri de, Kürt tarafını tutmaz, tutmadı, tutmuyor, tutmayacak.
Yani:
Boratav,
o kölelik yerine, bu köleliği seçen, köle
ruhlu bir yarı-aydın yalnızca…
(18 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder