Çarşamba, Eylül 20, 2017

Galata Kulesi'nin Abartılmış Olduğu Gerçeği

Bir alıntı:
“işe giderken her gün önünden geçtiğim bu alelade, hiç bir estetiği olmayan, etraftaki gecekondular arasında kaybolmuş ve tabiri caizse bu ucube binalar arasından sik gibi sıyrılan bu yapıyı, turistlere hala nasıl pazarlayabiliyorlar, açıkçası anlayabilmiş değilim.”
1 adet Ekşi Sözlük eksi zeka ve eksi bilgi klasiği daha…
Oolum, nasıl yamuk mu yamuk Pisa Kulesi’ni turistik ilgi odağı yaptılar, bu da öyle işte. Yoksa Araplar, ne anlar Ceneviz ve Latin tarihinden…
40 yıldır bu kentteyim. Galata Kulesi ise, hepi topu son 10 yıldır moda. Kuleye 500 metre mesafedeyim ama kuleye çıkmak veya önünde selfi çekmek gibi geyikler, beni hiç açmıyor örneğin. Ancak yasaklanana kadar, yaz geceleri dibinde bira içmek çok güzel oluyordu. Onunda feçesini çıkardılar, sarhoş olup, adam bıçakladılar. Polis de ortalığı dağıttı.
Bina, taa Marmara’dan görülüyor lan. Nasıl kaybolma o?
Etrafında gecekondu falan da yok. O binaların hepsinin ortalama yaşı 100 yıl.
Mik gibi sıyrılıyor tabii ki, adı üstünde, kule oolum bu. Senin beynin gibi çukur değil.
Gelelim neyin abartıldığına:
Biz Beyoğlu’nun ırzına geçilmesine kahrolurkene; Türkiler, Farisiler, Araplar, 4. Dünya gerzekleri, İstanbul’u Paris niyetine yaşıyorlar, çünkü öyle-1. sınıf muamele görüyorlar burada.
Kulede evlenmek, dibinde düğün selfisi çektirmek, 5. Dünya gelenekleri arasında yerini aldı. Bendeniz, bundaki ağırlıklı payın, İstanbul imajlı son dönem Hint filmlerinde olduğu kanaatindeyim.
Konuya, İstiklal Caddesi ve tramvay selfileri ve düğün fotoları da dahil. İBB, tramvay yolunu söküp, onun yerine Taksim Meydanı’na tramvay selfi dekoru kurdu, o yetiyor onlara. Bildiğimiz, 1960’lar fuarı veya 1950’ler taşra panayırı zihniyeti yani. Harala gürele yani.
+
Gelelim seçme saçmalara:
“… son zamanlarda çıkan hurafelerde tepesindeki balkona kimle çıkarsan onunla evlenirsin diyenler var.”
Erkek erkeğe evlilikler, henüz kayda geçmediğine göre, boş olduğuna kani olabileceğimiz hurafe.
+
“o beğenmediğin galata kulesi 1.500 yaşında.”
Öküüz.
Yapıldığı yıl bilinmiyor ama belki 1300’ler, belki sonrası. Bin yıl öncesi değil yani.
+
“benim gozumde, ayasofya'dan sonraki istanbul'daki en guzel yapidir, galata kulesi.”
Al bir öküüz daha.
Len, yamuk Ayasofya’nın neresi güzel?
İstanbul’un yapısız doğası varken, binalı hali güzel olabilir mi? Gökdelenin minareden ne farkı var veya kulenin? Hepsi çirkin işte.
+
“avrupa’nin bir cok yerinde bu tür binalar kapisinda bilet kesilerek turist sikme kaynagi olarak kullanmak yerine yapildigi amaca uygun olarak hizmet vermeye devam eder.”
Bu öküüz de, binaya girmemiş besbelli:
İçi boş, bilmem kaç metre yüksekliğinde, eskiden asansör kurulması yasak olduğundan, döne dolana yarım saatta çıkılabilen bir yapıyı ne olarak kullanacaksın?
Adamlar da restoran yapmış işte, manzaralı hesabı.
+
“80'li yıllarda ve 90'lı yılların başında (ve eminim ki daha öncesinde de), karaköy'de ve hatta istanbul'un genelinde burada ifade edemeyeceğim, müthiş bir atmosfer vardı. yağmurlu, puslu, nasıl anlatayım böyle karanlık…2
O hava, İstanbul’un alameti farikası.
1977 Eylül’de İstanbul’a geldiğimde, 3 hafta aralıksız yağmur vardı. O puslu-melankolik hava vardı yani. Önce içimi acıttı, sonra kendine alıştırdı. O hava hep var. Ama artık eylül güneş ayı, yeni haziran ise eski eylül ayı gibi geçiyor.
Galata Kulesi, rüzgarlı kule efekti ile düşünülebilir. Frankenstein’ın Dracula’nın kulesi gibi…
Abim devam etmiş ve ıskalamış:
“bir şeyin etkileyici sayılması için, dünyanın yedinci harikası olması gerekmiyor. geçmişinize şahitlik etmiş olması yetiyor.”
Benim buna yanıtım farklı:
Bir şeyler sabit olsun ama sen onu sabit tut ki sabit kalabilsin.
Tamam, kule zaten sabit ama ben yıkılan ne yüzyıllık sabitlikler gördüm, farz-ı mahal tramvay işte. Bizans yapıları gitti, Osmanlı yapıları gitti, erken Cumhuriyet yapıları bile gitti. Büyükkentin jentrifikasyon takıntısı, Dünya’nın tüm metropollerinde var. AB ülkelerinde çok yüzyıllık sandığınız epeyi yapı, 2. Dünya Savaşı yıkımı sonrasında, aslında 1950’lerde yeniden yapılmış şeyler, bunu da unutmayın.
Ayrıca, şahsi tezimdir:
Bir şeyin fotoğrafsal varlığı da, sabitlik hissi için yeterli olabilir, yoksa anı fotolarımız hiçbir işe yaramazdı.
O nedenle de, sabit yerine, sabit kayıt diyelim, derim.
+
Çıkış:
Valla, kuleyi yıkmayı düşünen şimdilik yok ama bu olmaz demek değil. Bakarsın, rant devreye girer.

(19 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: