Buna
benzer konular, ‘eğer…’ başlığı altında alternatif tarih kitaplarında bulunur.
Bense, bu tarz mizahi olanlarını daha yeğlerim.
Ekşi
Sözlük’ten en sevdiğim ilk sayfa örneği:
“stalingrad
muharebesi (tek maç):
Komünistler:
1.65 – naziler: 1.90.
sonuç:
0'dan 1.
kazanan:
kan sinekleri.”
Ne yazık
ki gerçek tarih, öyle değil:
1 milyon
sivil ölü cesedi, yine siviller tarafından yendi. Tarihin kayıtlı, bilinen, en
sistematik yamyamlık olayıdır. -40 derecede, kilitlenmiş bir cephede bu oldu.
Kazanan,
ne SSCB oldu, ne Almanya, ne halk, ne asker.
Kazanan,
gelecekbilimciler ve felaket yöneticileri oldu. Vaka nüvisler oldu.
Bu arada
SSCB; 1. Dünya Savaşı’nda, 1917-1922 iç savaşında, 2. Dünya Savaşı’nda olarak 3
büyük tarihsel olayında kayıtlı yamyamlığın olduğu tek ülkedir tarihte hala…
Ek not:
Refik Halid, 1. Dünya Savaşı’nda Erzurum’da bir kasabın, bebek eti sattığı
kesinleşince, idam edildiğini yazar. Biz de dahiliz listeye yani ama başlarda
değil, kayıtlı olarak öyle yani, şimdilik yani.
+
Ben hep
tersine bir İddaa düşündüm:
Kendime
şunu sordum hep:
Atatürk tarihte
var mı?, var.
Hangi
tarihte (gün, ay veya yıl olarak), ona % 51 kazanma şansı verirdim?
19 Mayıs
1919’da değil.
23 Nisan
1920’de de değil.
29 Ekim
1923’te evet.
Çok geç
bir tarih biliyorum ama dürüstçe yazarım ki Atatürk beni ikna edebilecek bir asker ve bir lider değildi: Gelecekbilimci
ve felaket yöneticisi olarak beni yani. Ben onu mutant-katır-psiko-tarih (Asimov) örneği sayarım.
+
Bir de,
inkılapların geri tepeceğine kesin bahse girerdim ama çok daha öncesi için,
2000’ler için değil. Yanıldım. Bahsi kaybederdim.
1980’lerdeki
TDK katlinden sonra, Yeni-Osmanlıcılar’ın 2000’lerde hemen hiç Arapça ve Farsça
sözcük bilmemesi, Arap Alfabesi’ni okuyamaması ve günümüz laiklerinden daha çok
Öztürkçe kullanması da, beni tersoya yatıran bir durumdur. Yine yanıldım. Bahsi
kaybederdim.
+
Ekşi’ye
devam:
“ırak -
kuveyt ---- şike kuşkusu nedeniyle, programdan çıkarılmıştır.”
Güzel saptama
ve vurgu ama bu şikeden hiç emin olamadım. İşine öylesi geldiği için, ABD
duruma göz yumdu yalnızca bence. Ama bu, pekala şike sayılabilir bazılarınca, pozitif teşvik gibi bir şey yani.
+
viyana
kuşatması: avusturya vs osmanlı.
avusturya:
2.10.
osmanlı:
1.50.
sonuç:
iy1 / ms1.”
Açıkçası
ben, her 2 kuşatmada da, sonrasında ne olacaksa olsun, Osmanlı’ya oynardım,
şimdi bile.
2.
Viyana Kuşatması, halkım Tatarlar’ın geç gelmesi ve sonrasında talana dalması
ile kaput oldu. Bu, istenmedik, beklenmedik, hesaplanmadık bir ‘karşı taraf
lehine, kendine şike’ oldu: Hani, başkana kızıp gol yiyen kaleciler var ya,
onun gibi.
+
“1967
arap-israil savaşı:
araplar
(birden fazla ülke): 2.20
beraberlik:
9.00
israil:
3.20
6.
dakikadan itibaren handikaplı 2.”
Çocukluğumun
gazete okumama dönemine denk geldiği için, sonradan alınmış kararla:
Hep,
İsrail lehine bahse girerdim. ABD’nin şikesi var çünkü. Hatta, SSCB’nin
Araplar’a doğru hafif kambura yatması da.
+
Dikkat
ettim:
Gerçek
durumlarda, savaş kitaplarının yazdığından daha çok savaşsal şike var (o tanım bile yok aslında):
Ankara
Savaşı öyle.
Talas
Savaşı öyle.
Hatta
İstanbul’un fethi öyle.
Kurtuluş
Savaşı’ndaki 21 halk isyanının tamamına yakını öyle. (Kürtler, o sırada
Fransızlar’ı şeyttirmekle meşguldüler, o zamanda isyan pek olmadı onlarda.)
Not:
İhanet ve şike farklı şeylerdir: Şikenin sonucu baştan bellidir, ihanetin
sonucu baştan kesin belli olmaz.
+
“kore
savaşı:
tek maç
karşılıklı gol var. 1.05.”
Gerçek
yine öyle değil:
Hariçten
gazel okuyan Türkiye’den 5 bin ölü, öbür tarafta Çin’den 1 milyon ölü, 1
milyon, Mao’nun oğlu dahil.
Bu, bir şike
değil. Bu, asimetrik bir manipülasyon
ama çift taraflı olanı. Eh Çin, TC’yi feci dövdü. ABD askerleri de ‘M.A.S.H.’
filmi benzeri işler yaptı oralarda.
+
“oranları
roma imparatorluğunu favori gösterir ama sonuç pyrrus’un olur ama aslında çok
büyük kayıplar vermiştir.
(bkz:
pyrrhus zaferi)
bu
sonuç, sistem oynayıp, yatırdığı paradan çok daha azını kazanmış olma durumunu
anlatır.”
İşte bu:
Çok çok
nadiren böyle yazarlar da var Ekşi’de. Ad vererek, ‘doyoumeanthat’i tebrik
ediyorum.
Aynen
öyle.
Bakın bu
durum, koskoca Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’ kitabında bile örneklenmemiş durumdur
ama tarihteki benzeri örnekler epeyidir:
Eski
Bulgaristan başkanı Jivkov’un girdiği
her savaşı kazanıp, her savaşta ordusunun tamamını telef etmek (ve
dolayısıyla her savaşa yeni ve farklı bir orduyla girmek) gibi bir özelliği
varmış.
Bence bu
durum, ironik olmayı bile aşıyor ve savaş tanımı açısından adı hala konmadı.
+
“amerika
vs. sscb:
amerika
1.70.
beraberlik
3.00.
sscb
2.90.”
maç
soğuk hava şartlarından ötürü uzamış olup, yeni teknik direktörü gorbaçov
önderliğinde daha fazla dayanmayan sscb'nin sahadan çekilmesiyle, amerika'nın hükmen
galibiyetiyle sonuçlandı.”
Bu, en
sonlarda verilmiş bir örnek. Neden bunu atlamışlar?, diye düşündüm. Yanıtımı da
aldım. Ama yanlış aldım.
Gelelim
nedenlerine:
Tanım
gereği Soğuk Savaş, bir savaş türü değildir.
O maçı
ABD almadı, bakınız Putin 2024’e kadar başta durumu.
ABD,
kendini bitirdi, çünkü ikikutuplu bir Dünya, ABD’nin global birkutupluluğunu,
global yokkutuplu bir Dünya kıldı, 2001’den beridir, yalnızca 10 yılda. Diğer
bir deyişle ABD, bir düşmana gereksiniyordu, o eskiden SSCB idi, şimdi İslam.
Ancaak:
Taliban,
SSCB’yi de yendi, ABD’yi de. Aynı Afganistan, o zamanki tekkutup-İngiltere’yi
bile yenmişti: Her zaman Dünya’nın en fakir ülkesi olarak.
Devam:
Maç
uzadı, çünkü aslında eşitlerdi.
Maçta
beraberlik olasılığı yoktu. 1945’teki 2 atom bombası nedeniyle, insan türünün
sonu olasılığı vardı. 1957 SSCB Sputnik ile de, insan türü = Homo Sapiens
olanağı, Homo Posterus olasılığı kılındı. 2016’da da tarihin ilk uzay devleti
kuruldu, Putin-sever bir Rus tarafından.
Nasıl
ama?
+
Bu kadar
olsun. Yoruldum.
(10 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder