Sonuca,
kendi kendimin çenesi düştü. Bu, hayranlık değil, verime şaşkınlık, sokağın verimine
yani.
Bir
proje, ancak bu kadar kendine uyabilirdi, bir proje ancak bu kadar kendini
kolayca taşıyabilirdi. Projenin kendini gerçekleştirmesinin temposuna ayak
uydurdum yalnızca.
Graffiti
gibi daha önce da var olanlar, kedi evleri gibi daha önceden var olmayanlar
birarada olarak, proje kendi içinde yıllarca daha sürdürülebilir durumda olan,
altprojeler içeriyor. Benim Fotoritim’i bulmam, Levent Yıldız, Tekin Ertuğ ve
Orhan Alptürk ile tanışmam ile giden bir dizi olarak, beni bir fotoğraf
eleştirmeni olarak gerçekseyen başlatıcı proje olan graffiti dizisi, 10 yılını
buldu sanırım ve taa İzmir’e kadar genişledi mekan olarak (hiç Ankara çektim mi
anımsayamadım). Kedi evleri ise, tıpkı şu an çoktan bitmiş olan mavi pet şişe kapağı toplama projesinin sonunu
görsellemem gibi, sonunu getirmek ve sergilemek istediğim bir altproje
durumunda şu an. Herhalde, İstanbul’daki slaktivizmleri bu denli açıkseçik
kanıtlayan ve sergileyen bir dizi, başka türlü zor olurdu ve Kİ ile bu mümkün
oldu.
Küçük
çirkinlikler, büyük gerçekler de demek oldu, bu slavktivizm dalgası kanıtlaması açılımı gibi. Evsizler ise, 1992’de
7/24 içine girdiğim Beyoğlu’nda, 1995 sonrası başlayan ve (yenecek şeyleri
gerçekten yalnızca oradan almak anlamındaki) çöpten karını doyuranlar ile koşut
giden bir altgerçeklik dizisi. Çöpten elime geçen lüks eşyalar dizisini ise, fotoğraf
olarak önemsemedim ama metin olarak örnekleyeyim azıcık: 35’e sattığım 350
liralık bot, 20’ye sattığım 50 liralık şal gibi. Çöpe atılan kitaplar ise,
zaten 30 yıldır ekmek kapım.
Bu
konunun ekonomi açısından açımlanması gerekli. Kennedy gibi, gidip evsiz
çorbası dağıtan değil, evsiz çorbası içen ve buna gereksinimi olmuş biri
olarak, bunu yazmak bana düşmeyebilir ama bu projenin dışında onları da
notlarım. Bu konu, biraz kuyu kazıp şişe gömmek gibi bir şey: insanlar,
kendilerini aşan lüks eşyalar alıp, ayakkabı gibi onları beğenmeyip kullanmayıp
çöpe atıp, tuhaf bir ‘kendini fakirleştirme ama birilerini zenginleştirme
ekonomik çizgisi’ izlediler: Buna ‘bilinçli kendini sömürttürme’ denemez ama
‘çok açıkseçik bir kendini sömürtülmeyi bile ayırsayamama’ denebilir rahatça.
50
demiştim, 500 oldu. 500 olunca, konu epeyi ıraksayabildi böyle. 10 ay / 43
hafta / 301-305 gün süre, binde birlik ila yüzde birlik arası alan örneklemesi,
her gün için binde birlik, (Beyoğlu’na insanlar ortalama yılda bir geldiği için
yinelenmesi olmayan) her hafta için yüzde birlik nüfus örneklemesi içinki sonuç
bu. 2 dini bayram, 3 milli bayram, 1 olağanüstü gün (15.07.17) girdi hesaba ama
sonuncusu hariç örneklenmediler sayılır.
Graffitiler
gibi çok değişen konuları yinelemiş olabilirim ama bunu bilemem, tarayıp
sınamadım çünkü. Kusmukları ise, istediğim kadar bulamadım çekmek için.
500’lük
durumuyla bir proje, kendinden sonra, epeyi projeye de yol açtı. Çoğunun adı
bile zihnimde yok ama bilinçaltımda konu tözleri oluştu.
Nokta.
Es.
(4 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder