Perşembe, Eylül 14, 2017

Siyaset, Mecaz Dil, Ciddi Dil, Ekşi Sözlük, Donmeyen Para Ustu

Adını en son olarak andığım takma addan 2 alıntı yapacağım ve ciddi yorumlayacağım. Biri mecaz, biri doğrudan söylemde olacak alıntılar. 2’si de bana uyar. Ben mecazdan çok, argo-küfür dilini yeğlerim ayrı konu, çünkü küfür dillerin en gümrah çiçeğidir Can Abi’miz ile birlikte…
+
Alıntı Bir ve mecaz dil:
“ınsanlar 15 senedir, 20 liraya adana kebap yiyor. neden? maliyeti uygun, bildik tanidik lezzet.
kemal kilicdaroglu masrafli, 35 lira, kuru pilav. belki cok guzel bir pilav, belki japonya’da muthis ilgi gorecek…. ama halk adana kebap 20 lirayken, pilava 35 lira vermiyor. kemal kilicdaroglu 'satin almanin" maliyeti fazla (ihale yok, memurluk yok, devlete entegrasyon yok), getirdigi kuru pilav...
obur tarafta yagli mi yagli, baharatli mi baharatli, mis gibi adana kebap var, 15 senedir denenmis lezzet, hem de 20 liraya, masrafi dusuk. ha icinden pis kokular geliyor, halk da 15 senedir yemekten bikmis, ama ne yapsin? nasil versin pilava 35 lira, nasil goze alsin bunu? arada duyuyor kebaptan zehirlenen kusan var ama... cok da muhim degil canim koca lokanta, 100 bin kebap arasindan cikar o kadar.
bizim 18 liraya izgara kofte koymamiz lazim, yaninda da piyaz, ki halk satin alsin. yani goruslerimiz salyangoz olabilir, (o da) 45 liraya mal olabilir, ama sunumumuz 18 liraya izgara kofte olmak zorunda. ve bu maliyete dana kiyma ile imkansiz diyorsaniz, soya katacaksiniz (milliyetcilik), hindi eti (muhafazarlik) katacaksiniz kiyma icine. cunku ancak o kofte bu sekilde 18 liraya mal olur. siyaset pis bir istir. cunku normalde, kaliteli adana kebap da istanbul’da 20 liraya olmaz. yerken de bilirsiniz, ama tadi guzel oldugu surece sorun yok. yani hem %100 dana eti sunacagim insanlara (super etik siyaset, super teorik, super dogrucu, super ilkeli, super tutarli) ve bu 18 liraya olacak derseniz, o siyaset degildir, o hayaldir. ama insanlar bu izgara kofteyi yerken, hindi etinin, soyanin tadi kiyma (asil doktrininiz) ile uyum saglamissa, 18 liraya satin alir ve "sizin kiymanizi" yer. tayyip'in degil.”
Yorumlarım:
Olmayacağını söylediği şeyin olmuşluğunu, tarihte nadir de olsa gördük. Orada yanılmış.
Ek: Olanlardan biri de; 1917 SSCB değil, 1949 Çin değil, 1920 Ukrayna-Makhno’dur, bu böyle biline…
İçerik olarak yanılmış ama biçim dosdoğru. Dilerim kendi özgün biçimidir, metin biçimi olarak yani. Epeyi ironik, epeyi metaforik, epeyi anlatı gücü yüksek.
Ancak, o Adana kebabı yiyenler, seçmenin % 50’si bile değil bugün. Alıntı metinleri ve diğerlerini yazdıran anketin asıl savı şu:
% 40 küsur, kararsız veya oysuz durumda. Yani, kebab veya köfte değil, hiçbirşey yemiyor. Bu, Batı’da da aynen böyle.
18 liraya veya daha ucuza, gerçek dana kıymalı köfte nasıl yapılır peki?:
Vergisiz ithal et getirirsin, pek pek 20 liraya, bayat ekmeğin kilosu 1-2 lira, olur o köftenin çiğinin kilosu 10-12 lira, hem de saf dana eti olur. Koy 200 gram hazır köfte, 2-2,5 lira, % 10 kira, % 10 pişirme şu bu, eder pek pek 3 lira, 1 lira ekmek, 2 lira hazır haşlanmış konserve fasulyeden  piyaz, eder 6 lira, 18 lira değil. 6 liralık malı da, sat 9’a bilader, köşeyi dönmeyiver…
Yani, hesap yapmayı bileceksin, köftede de, siyasette de…
+
Alıntı İki:
“siyaseten cok toy genc var. butun trendler sonsuza kadar surmez, sular cekilir, karincalar baliklari yer, sular yeniden gelir, baliklar karincalari yer.
umitlerimiz defalarca yikilmis olsa da, tahminim sudur:
(Ayraçiçi bölüm, başka girişinden alınmış, başektir:
2017 4. ceyrek (Akşener’in) partinin kurulus /organizasyonu.
2018 1. ceyrek konsolidasyon,
2018 2. ceyrek ? (bunu yazmamış yani).
2018 3. ceyrek dev ekonomik kriz.
2018. 4. ceyrek bocalama.
2019. 1 ceyrek bocalama.
2019. 2. ceyrek cozum arayislari, iktidar partisinin yipranmasi.
2019. 3. ceyrek olaylar olaylar.
2019. 4. ceyrek, yeni hikayeli bir turkiye.
uluslararasi piyasanin satin almak isteyebilecegi bir tablodur.”
Yorumlarım:
En tersinden başlayayım, en makrodan:
Uluslararası piyasa, artık herhangi bir şeyi satın alamıyor, çünkü global ekonomi de yokkutuplu döneme girdi artık. Ayrıca bu öykü dizisi, rantiyeler dahil, kimseye para kazandırmaz, kazandırmayacak da.
Genç ve deneyimsiz seçmen için:
Bu ülkenin çokpartili dönemdeki seçmeni; ortalama 3 yıl eğitimli, balık bellekli, satılık oylu, yaş ortalaması da 30 olan bir seçmendir. Yani, +18 yaşın yediği herzeyi, 68 yaşındaki seçmen de aynen 50 yıldır yiyor: Ne halt yediğini bilmiyor, çünkü ona oyu için hesap soran hiç olmamış, nasıl ki Hitler’e oy veren birkaç on milyon Alman seçmene sorulmadığı gibi.
Karıncalar ve balıklar için:
% 1 alt sınıflar kazanır, % 99 üst sınıflar kazanır: Tarihin özeti budur.
Devrim, isyan, köle isyanı, şu bu hep oldu tarihte ama çoğu başarısız oldu.
Kimin kimi yediği de önemsiz, yani proleterya diktatörlüğüne de koyayım, oligarşi diktatörlüğüne de… Özgürlük her zaman ekmekten ve/ya pastadan önce gelir yahu. Köle olduktan sonra da, şu ya da bu köle olmak, o kadar önemli olmuyor.
Olayların akışı için:
Benzeri bir senaryoyu ben de önesürüyorum. Ancak, böyle bir senaryoyu uluslararası piyasa satın almak istemez. Çünkü yeni hikaye, yeni-farklı kriz olacak. Kriz satın alanlar, artık yalnızca potansiyel-müstakbel-yeni savaş zenginleri olacak (şahinler veya savaş lordları değil ama) ve olmaya başladı bile…
Dev ekonomik kriz için:
Bunu Zarrab’sal ve onun ardışığı davaların kararı belirleyecek. Bu, 3 yıldır böyle: Erdoğan’ı götürecek yerli parti ve yargılayacak yerli yargı kurumu yok. Olay, dış mihraklara kalıyor yani. Kalkıp da, ABD aleyhine olabilir, yeter ki Türkiye lehine olsun, diye bir açıklama yaparsan, adamı çiğ çiğ yerler. Bizim futbol takımları gibi, bizim partiler de iktidardayken, güçleri içeride sonsuz olduğu için, yabancı takım, güç, vd tanımazlar: Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ni de, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni de, Avrupa Birliği’ni de, Birleşmiş Milletler’i de…
14 Eylül 2017 momenti budur:
Ceza(lar) kesin gelecek ama vadesi belli değil.
Bizi en çok ilgilendiren momentse şudur.
“Olaylar, olaylar…”
Evet öyle ama hangi olaylar?:
Kargaşa mı, isyan mı, iç savaş(lar) mı, katliam mı, kıtlık mı, şu mu bu mu? Hangisi, kaçı, hangi bileşimde?
Yeni hikayeyi veya hikayesizliği o(nlar) yazacak bence.
Bunu kesinkes yazıyorum:
Yapılanlar ve yapılmayanlar, bu kez tarihi ve yakın geleceği kontr(ast) çizgilerle belirleyecek.
Sağol takma adlı yazar:
Bana bunları yazdırdın…
Haa, 2017 Eylül itibarıyla, Ocak 2020’de ne-nerede-nasıl-hangi? Olacağımızı bu puslu havada göremiyorum ve gelecekbilimci kuramım açısından, hiçbirşeye müdahale etmiyorum. Seyreden ve yazan naklen yayıncı bir vaka nüvisim yalnızca, 3 yıllığına ve şimdilik…
Ancak, ekonomiler feci küçülecek, onu biliyorum.
Bir de, TC emperyalist olacak kesin, onu biliyorum.
Kaç ölü olacak, onu bilmiyorum.
Az göçmen daha olur ama sayısını bilmiyorum.
Türkiye parçalanır mı, Kürtler birleşir mi, o moment için bilmiyorum. Bildiğim; Türkler’in parçalansa da yeniden birleşeceği; Kürtler’in birleşse de, yeniden parçalanacağı…
Panorama resmi yaptık, içine kendimizi de yerleştirelim.
İstanbul-Beyoğlu Kuburkenti’ni yaşamayı sürdüreceğim…
Fırtınanın merkezinde kalıyorum yani.,.
(14 Eylül 2017)

Hiç yorum yok: